13 Mart 2021 22:00

Meydan ve şairleri

Görsel: Dergi kupürü 

PAZAR
Paylaş

Bir grup genç şair gene işsiz kaldı. Çarpana çalmaktan, günü akşam etmekten, yoksulluktan ve yazmaktan başka çareleri yoktu elbette. Bazıları için “devlet kapısına” kapılanmanın kilitleri açılabilir haldeydi, ama birçoğu için de gelecek karanlıktı, belirsizliğini koruyordu. Dediler, ne yapalım? Fethi Giray bir yol gidip Mehmed Kemal’i buldu ve bir dergi çıkarmayı önerdi. 1948.

***

Son zamanlarda dinlediğimiz “yeni anayasa” tartışmaları günümüzün konusu değil. Cumhuriyetin kuruluşundan beri benzer durumlar tartışıldı ve bütünde değil parça parça birtakım değişikliklere gidildi.

1946’da “tek partili düzenden çok partili demokrasiye” geçişimizin güllük gülistanlık zamanları başlamıştı. Çok partili düzene geçilecek, cemiyet işleyişinde değişiklik yapılıp dernekler kurulacaktı. Öyle de oldu sanki…

Demokrasi için olmazsa olmaz çok partili sisteme geçildi geçilmesine, ama devletin istediği partiler için geçerliydi bu. Dernekler kurulabilirdi elbette, ancak devletin istediği ve seveceği dernekler olmalıydı. Bir tertiple Tan matbaası harap edilmişti zaten. Tan gazetesi de kapatıldı. Bunun sorumlusu olarak solcular tutuklandı ve çok partili döneme geçişte kurulan “sol” partiler “bir heves” kapatıldı, kurucuları da hapse atıldı.

***

Dergi fikri memlekete özgürlüklerin geldiği bu yıllara dayanır. 1948 de katlanılır gibi değil elbette; ancak memleket şairi boş durur mu? Bitmez söyleyecek sözü ve bunun için dergi gerektir ona. İyi de para nerede? Savaştan yeni çıkmış dünyadasın, işsizliğin ve yoksulluğun kol gezdiği memlekette kaynağı nereden bulacaksın?

Bu iş için bir dayanışma ağı kurmaya karar verdiler. Şairlerden para toplayıp dergiyi basacaklar, satıştan gelen parayla dergiyi çıkaran iki şair payını alacak, kalanını da şiirleri yayımlananlara pay edeceklerdi. Güzel fikir.

Konu Suphi Taşan’a açıldı. Canım şair, çiçek göndermekle ve sürekli takip edilmekle meşhur. Oysa babası İsmet Paşa’nın yakın arkadaşlarından, hali vakti yerinde… Neyse, yazan kişi olarak burada duygularımı her zaman açık etmemem lazım, ama Suphi Taşan bundan muaf şairlerden biridir daima…

Dedi Suphi…. Hemen başlayın, derginin kâğıdı benden, dedi. Ertesi gün gitti kâğıtçı Mahmut Nedim’den, ki babasının dostudur kendisi, krediyle beş top kâğıdı sırtladığı gibi getirdi.

Mevzu duyulmuş, paralar toplanmıştı. Şimdi mesele dergiyi çıkarmaya kalıyordu; basımı için her şey hazırdı. Şiirler gelmişti. Derginin adını Meydan koydular. Suphi de derginin başına Şeyh Galip’ten bir beyit buldu:

Ser ver ki olasın seraser/ Meydandaki baş içindir efser”. Uzun gelince son mısrasında karar kıldılar ve açılış için hazırlanıp dilekçelerini Ankara Valiliği’ne verdiler.

İmtiyaz sahibi Mehmed Kemal oldu. Meydan için izin çıktı ve dergi matbaaya gitti, ilk sayısı üç bin basıldı. Daha basılır basılmaz Ankara’da bin tane sattı, İstanbul’dan ve Anadolu illerinden siparişler yağmaya başladı.

Kimler yoktu ki dergide… Cahit Sıktı, Orhan Veli, Melih Cevdet, Niyazi Akıncıoğlu, Mehmed Kemal, Fethi Giray, Fahri Erdinç, Celâl Vardar, Ercüment Behzat, Enver Gökçe… Dikkatli okur adını atladığımı zannedecek, ama Suphi Taşan yoktu, dergide bir yerlerde onun adı gelecek sayıda yayımlanacak diye anons edilmişti. Derginin sayfa düzeni ve resimlendirme işini Abidin Dino üstlenmişti ve Suphi Taşan'la kavgalıydı. Demiş ki Abidin, “Fethi, eğer ki Suphi’nin şiirini dergiye koyarsanız ben resimlerini yapmam”… Rivayettir, ama kaynağı var bu rivayetin de, nihayet uydurup yazmıyoruz, yazının sonunda kaynakçamız olacak… Eh işte bir solukta Meydan için kâğıtları sırtlayıp gelen Suphi Taşan gelecek sayıya ertelendi, Ticaret Bakanlığı’nda memur Fethi Giray, Meydan yayımlansın da hele bakarız diye,  Suphi’yi feda etti.

Sonraki sayı çıktı mı? Ne mümkün? 15 Mayıs 1948’de ilk sayısı yayımlanan Meydan, edebiyatımızdaki efsane dergilerden biri olarak yayın hayatına son verdi. Parasızlıktan mı, gençlik hevesinden mi, yayın kurulunun anlaşmazlığından mı? Hayır elbette; hukuk öyle istediği için.

Gençler bir basımeviyle anlaşmışlardı… Valiliğe dilekçelerinde de bu basımevinin adresi vardı, ama ne olduysa bu basımevi dergiyi basmayacağını söyledi bizimkilere, onlar da gidip başka bir yerde bastırdı dergiyi. Ankara Valiliği dilekçede yazan basımeviyle derginin basıldığı yerin farklı olduğunu görecek kadar sadıktı hukuka ve nizama. Basın kanununun bilmem hangi maddesi gereği Meydan’ın kapatıldığı bir polis memuruyla tebliğ edildi şairlere. Yahu durun bitmedi hikâye, kapatılan derginin bir de hapisliği olmaz mı, elbet o da oldu. Dergide devlet aleyhine propaganda yapıldığı için imtiyaz sahibi Mehmed Kemal tutuklandı, üç ay volta attıktan sonra beraat etti.

Pulsuz Tavla kitabında bu mevzuyu ve sonrasını uzun uzun anlatıyor 86. sayfasında Meydan’ın hikâyesini aşağıdaki cümleyle kapatıyor Mehmed Kemal.

“Orhan Veli’nin Yaprak’ı çıkarması bizim denememizin, onun böyle bir dergi çıkarmasına öncülük ettiğini sanıyorum.”

Hamiş: Enver Gökçe’nin Mürettip Hasan şiiri bu dergide yayımlanmıştı, ama bendeki PDF öylesine okunmaz halde ki, bu şiirin hangi sayfada olduğunu tam bilmiyor, 4. sayfada olduğuna emin olmaya çalışıyorum. Elinde Meydan olan varsa paylaşması ricasıyla.

Kaynak: Mehmed Kemal, Pulsuz Tavla, h2o Yayınları, 1. Basım Ocak 2020

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa