‘Vatan’ destan yazmış halk nefes alamıyor
Fotoğraf:Evrensel
Geçen sene bu zamanlar, ilk Covid 19 vakasının ilanının hemen ardından eve kapanmış ve her yeri, her şeyi çamaşır sularıyla günde 10 kez silmekteydik. İlk vaka, Dünya Sağlık Örgütü’nün hastalığın pandemi olduğunu ilan etmesiyle aynı gün açıklandı. Oysa daha sonra Sağlık Bakanı Yardımcısı Şuayıp Birinci'nin yazarları arasında olduğu bir akademik makalede Şubat ayında Mersin’de Covid-19 tanılı 24 kişinin tedavi altına alındığı yazıyordu. Birinci, önce tarihin sehven yazıldığını iddia etti, sonra bu iddiayı içeren tweet’ini sildi. Ardından makale geri çekildi. Yani ilk vaka da dahil olmak üzere, o gün bu gündür pandemi ile ilgili doğru bilgilere ulaşma, kendi gayretimizle hayatta kalma çabamız sürüyor.
Başlarda Sağlık Bakanı nasıl da sempati toplamıştı... Basın toplantılarına daha önce görülmemiş çeşitlilikte medya kuruluşu temsilcileri alınıyor, Koca, tatmin edici cevaplar vermese de soru sorulmasına izin veriyordu. 17 Mart’taki basın toplantısında yeterli sayıda mikrofon dağıtılmamasından şikayet eden bir gazeteciye “Kusura bakma kızım” yanıtını vermiş, sosyal medyada bu hitabına ve kan çanağına dönmüş gözlerine methiyeler düzülmüştü. Muhalif olan medyada dahi kendisini öven köşe yazıları yazıldı. Sağlık çalışanlarının koşullarına dikkat çekme amacıyla başlayan alkışlama eylemine bizzat katılarak durumun bir protestoya evrilmesinin önüne geçti. Gerçekte ne olup bittiğini bilmiyorduk ama Koca’nın iyi bir iletişim ekibi olduğu açıktı.
Nisan ayında tedbirler sıkılaştırıldı. Ardından ilk hafta sonu yasakları Cuma akşamı gece yarısına iki saat kala ilan edilince yaşanan kaos sonrası İçişleri Bakanı istifa etti. İstifası kabul edilmedi, ama o gece, tarihimize sorumlular yerine halkın birbirini suçladığı ‘luppo krizi’ olarak geçti.
PANDEMİ, AYRIMCILIK VE NEFRET SÖYLEMİ
Fahrettin Koca ilk vakanın Avrupa’dan seyahat kaynaklı olduğunu söylemişti. 14 Mart’ta attığı tweet’te Umre’den gelen bir kişinin “maalesef pozitif” olduğunu açıklayıp karantina kurallarına uyulması gerektiği uyarısını yapmıştı. Nisan ayının sonlarında Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş (ki kendisi şu anda hastanede Covid tedavisi görüyor), Ramazan ayının ilk Cuma günü verdiği hutbede, eşcinselliğin ve nikahsız hayatın hastalıkları beraberinde getirdiğini söyledi. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ve İletişim Başkanı Fahrettin Altun bunun bir Allah hükmü olduğunu söyleyip Erbaş'a destek çıkarken, bunun nefret söylemi olduğunu ilan eden Ankara Barosu'na nefret söylemini önlemek için var olan TCK 216. maddeden soruşturma açıldı.
Ülke bir yandan ekonomik kriz, bir yandan pandemi ile mücadele ederken, bunlar yeterince ağır değilmiş gibi iktidar çoklu baro yasa tasarısını gündeme getirdi. 80 Baro yargıyı daha da siyasallaştıracağı gerekçesiyle Ankara’ya yürüme ve Meclis önünde eylem kararı aldı. Maske mesafe kurallarına uyulan barışçıl bir eylemde polis baro başkanlarına mesafe gözetmeden saldırdı, tartakladı, ciğerlerin korunmasına en ihtiyaç duyulan zamanda üstlerine biber gazı sıktı. Haber yapan gazetecileri gözaltına aldı.
Uluslararası Basın Enstitüsü’nün (IPI) Cuma günü yayınladığı, İpek Yezdani’nin hazırladığı bağımsız medyanın pandemiden nasıl etkilendiğini konu alan raporuna göre RTÜK, Tele1 televizyonuna, 25 Mart’ta yaklaşık 26 bin TL ceza kesti. Cezanın gerekçesi “soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin olunmaksızın” haber yayınlanmasıydı. Ceza kesilen Merdan Yanardağ’ın sunduğu Kulis programının konuğu o dönem Türk Tabipler Birliği (TTB) Başkanı Sinan Adıyaman’dı. O dönem haber sunucusu Fatih Portakal’ın CHP'li belediyelerin yardımlarının engellenmesi, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın siyasallaşması ve tüm devletlerin yoksullaştığı yönündeki ifadeleri nedeniyle FOX TV’ye üç kez yayın durdurma ve üst limitten para cezası verdi. Ayrıca Erdoğan’ın IBAN numarası vererek halktan para istediği "Milli Dayanışma Kampanyası"nı Twitter hesabında eleştirdiği için Erdoğan ve BDDK tarafından Portakal’a suç duyurusunda bulunuldu. Açılan dava ancak bu Mart başında beraatla sonuçlandı. RTÜK, KRT televizyonuna da konuk Dr. Serdar Savaş’ın sözleri nedeniyle para cezası verdi.
Erol Önderoğlu’nun hazırladığı BİA Medya Gözlem 2020 Raporu’na göre pandeminin ekonomik olarak tüm sektörleri vurduğu, gazetelerin dahi kısa çalışma ödeneği ile ayakta kaldığı dönemde Basın İlan Kurumu (BİK) eleştirel yayınlarından dolayı Sözcü, Evrensel, BirGün, Cumhuriyet ve Korkusuz gazetelerine toplam 276 gün ilan kesme cezası verdi. Evrensel, 114 gün ile en uzun süreyle resmi ilandan edilen gazete oldu. Geçen hafta Resmi Gazete’de BİK Yönetmeliğinde yapılan değişiklikle BİK çalışanlarının şehir dışı görevlerinde yakıt, otoyol ücreti, otopark giderlerinin yanı sıra araç bakım ve yıpranma maliyetlerinin de karşılanması kararı alındı.
BÖYLE BUYURDU ‘ULU BİLGE’
Daha da ötesi pandemi ile ilgili haber yaptıkları gerekçesiyle en az 19 gazeteci gözaltına alındı, haklarında soruşturma başlatıldı. 2020 yılında gözaltına alınan toplam gazeteci sayısı 48. En son Levent Gültekin’e İstanbul’un en işlek caddelerinden birinde 25 kişinin saldırması ile gündeme geldi, 2020 yılında 18 gazeteci saldırıya uğradı, bu saldırıları yapanların adresi belli ama hemen tümü serbest. İçişleri Bakanlığı geçen hafta 92 yaşındaki bir kadına cinsel saldırıda bulunup öldüren failin üç hilal dövmesinin fotoğraflanmasında “Bir ihmal ya da kasıt bulunup bulunmadığının soruşturulması için” iki başmüfettiş görevlendirildiğini duyurdu.
Pandemi sürecinde kadınların ev ve çocuk bakım yükleri en az ikiye katlandı. Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu'nun geçen hafta yayınladığı rapora göre gazeteci kadınların yüzde 52,6’sı evde çalışmaya bağlı olarak sağlık sorunları yaşadıklarını belirtti. Ekmek ve Gül'ün 680 kadınla yaptığı araştırmaya göre kadınlar daha yorgun, daha öfkeli, daha yoksul. Pandemide evde de iş yerinde de hijyeni sağlamak üstlerine yüklenmiş, en çarpıcı olan ise ev içinde artan şiddet: “Ben şiddet gördüm, hayatımda ilk defa eşimden dayak yedim.” (İstanbul, metal işçisi). İş yerinde durum farklı mı? Migros Depo İşçileri Direnişçisi Fatma’nın dediği gibi “Niye bu yasalar hep Fatmalara işliyor?”
19 gazeteciye sokak ortasında saldıranları bulamayan Emniyet 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü’nde “Tayyip kaç kaç kaç kadınlar geliyor" ve "Zıpla zıpla zıplayamayan Tayyip’tir" sloganlarıyla ritmik zıpladığını tespit ettiği 10 kadını gece yarısı evinden gözaltına aldı, 12 kadın ifade verdi.
Geçen hafta 8 Mart eylemlerinde translar bizzat İletişim Başkanı’nın sözlü saldırısına uğradılar, ardından 5 Mart eylemi sonrası mafyavari bir yöntemle bindikleri taksinin önü kesilip darp edilerek gözaltına alındılar, bu olayı görüntüleyen gazetecilere şiddet uygulandı, bir gazeteci gözaltına alındı. 90’ların Hortum Süleyman lakaplı Beyoğlu Emniyet Müdürlüğü Ekipler Amiri Süleyman Ulusoy unutuldu, ama fikirleri iktidarda.
Pandemi süresince kadınlara, LGBTİ+’lara, fiziki ve sözel şiddet alarm verici boyutlara ulaştı. Yaşam tarzı müdahaleleri geldi, hiçbir mantıklı gerekçesi olmadığı halde hafta sonu alkol satışları yasaklandı. 20 yaş altı (özellikle küçük çocuklar çok mağdur oldu) ve 65 yaş üstüne, onları korumanın ötesinde ayrımcılık kokan kısıtlamalar getirildi. Her alanda olduğu gibi bu kısıtlamalar çok keyfi uygulandı, kimsenin yüzü bile kızarmadı.
Bugün 14 Mart, Saatli Maarif Takvimi’den bir yaprak kopartsak Tıp Bayramı. Ortada çok uzun zamandır bayramlık bir durum yok. Ancak bu yıl pandemi nedeniyle 372 sağlık çalışanı yaşamını yitirdi, sayıdan ibaret değil, her biri emek, her biri yaşam...
Salgında eşi Op. Dr. Uğur Ertuğrul’u kaybeden emekli hemşire Muhteber Ertuğrul Covid 19’un meslek hastalığı sayılması için çalmadık kapı bırakmadı. Ancak bu yılın başında sonuç elde edebildi. Canla başla çalışan doktorların salgınla mücadelede söz hakları yok, TTB hala hükümet tarafından muhatap kabul edilmiyor, muhalif olarak etiketlenen medyaya resmi kaynakların tümü kapalı. Özellikle Eylül ayında vaka ve hasta sayısına ilişkin rakamlarla ilgili açıklama devlete olan güveni tümden sarstı. Medya el yordamıyla güvenilir bulduğu doktorlardan bilgi edinmeye ve aktarmaya çalışıyor, bazı sorumsuz doktorların sosyal medyada kafa karıştırıcı yorumları özellikle aşı sürecinde durumu iyice içinden çıkılmaz hale getirdi.
Tüm bunların üzerine geçen hafta öğrendik ki meğer salgın döneminde destan yazmışız. Erdoğan’ın, güvenilirliği şüpheli, çoğu sıradan bir istatistik verisinden ibaret destanının karşısında Sağlık Bakanı Koca adeta görevini başarıp, dağ evine çekilen bir bilge gibi “COVID-19’dan, gripten bahsedermiş gibi bahsedeceğimiz günler de gelecek: ‘Üzerinize afiyet! Biraz Korona olmuşum’ O günlerle arayı açmayalım. Yolu birlikte kısaltalım” mesajı yolladı. Yolunu bulan ilk sıradan aşı olmuş, sağlık sistemi bazılarının kapısının önünden bile geçmemiş, batanlar bir yana kredi alanlar faiziyle ödemeyle yüz yüze, yüzlerce kadın cinayeti, şiddet sosyal medyanın ana gündem maddesi, en güçlüsüne takılan lakap “Fosforlu Cevriye”. Bugün 14 Mart, sağlık çalışanları ölmüş, kalanlar tükenmiş… Kusura bakma ulu bilge, ‘vatan’ destan yazmış lakin halk nefes alamıyor.
- Etki ajanlığı: Tek yasayla çok yasak 05 Kasım 2024 05:02
- ‘Cesur Yeni Dünya’nın çocukları 13 Ekim 2024 04:22
- “Sınır hattı çok sıcak” 06 Ekim 2024 04:42
- Medya bir çocuğa kanat takıp ağladı, diğerini çöpe attı 29 Eylül 2024 05:05
- Narin’in kanatlarından melek olmaya çabalamak 15 Eylül 2024 04:53
- Özak Direnişi bitmedi 13 Eylül 2024 05:20
- Gazeteciliği S-400’lerle aynı kutuya mı koyalım, ayrı mı saralım? 01 Eylül 2024 04:52
- Kâr-zarar hesabıyla ‘dijital faşizm’ 10 Ağustos 2024 06:50
- "Net olarak" sansür 04 Ağustos 2024 05:21
- ‘Canın sıkkın senin bugün Kelleci...’ 07 Temmuz 2024 04:45
- Google Meclis’te: -‘Kaç para kazanıyorsunuz?’ -‘Size tam ne lazım?’ 30 Haziran 2024 04:43
- RTÜK Başkanı’nın ‘ikazı’ istifasını gerektiren bir skandaldır 09 Haziran 2024 04:03