Yaşam ve Ölüm Üstüne

İlhan Berk'in "Kült Kitap" kapağı
“Gençler bilebilseydi, yaşlılar yapabilseydi” der bir bilge kişi. Bencileyin gerçekçi bir söz. Hele her şeyi bildiklerini zanneden bu dijital çağın gençlerini gözlemlediğimizde yaşadıkları topluma ne denli yabancılaştıklarını görmek şaşırtmıyor insanı. Yaşlılar ise çağın hızla dönüşümüne ayak uydurmakta zorlanıyorlar elbette. Onların belleklerinde yaşattıkları deneyimleri artık içinden geçilen dünyanın yeni düzeninde pek de yer bulamayan düşüncelerdir. Şu sıralar yaşlılara kalan daha çok ayrılmaz dostlarıyla bir arada olmaktır.
Dostlar dediğim yüz yüze görüşebildikleri, aynı frekanstan konuşan, yoldaşlık eden insanlar değil. Burada kastetmek istediğim yerlisi yabancısıyla kitaplar, belleğimizin bir köşesine yerleştirdiğimiz unutmadığımız yazarlar, şiirler, müzikler, filmler. Pandemi dönemi onları yeniden anımsamak için bizim kuşaklara bulunmaz bir fırsat tanımıştır. En azından ben öyle düşünüyorum. Bugün Pazar evin içinde kendime yeni dostlar bulmak üzere kitaplığı karıştırıyorum. Karşıma ne zamandır elime almadığım İlhan Berk’in “Kült” (YKY) kitabı çıkıyor. Bildiğiniz gibi İlhan Berk şairdir, ressamdır, çevirmendir ve de bir düşün insanıdır. Onun “Defterlerinden” ve “Şiir Her Yerde” başlıklarından oluşan, keyifle okunan bir yapıttır Kült kitap. İlhan Berk’le hiç karşılıklı konuşma fırsatım olmadı. Oysa aynı ortamlarda pek çok kez bulunduk. Şimdi kitabını karıştırırken bazı konularda nasıl da kesişme noktalarımızla karşılaşıyorum. Mesela, klasik batı müziğini seviyor. Ben de çok severim. Ama önemli olan aynı bestecinin aynı senfonisini sevmek. Beethoven’in 7. Senfonisi için Ağustos Böceği başlıklı notunda şunları yazmış İlhan Berk:
“Beethoven’ın 7. Senfonisini kızgın öğlede dinliyorum, evin küçük avlusunda. Birden Ağustos böceğinin cırtlak sesi girdi araya ve kesilmedi uzun süre. Ama Beethoven onu dışlamasını bildi, sildi süpürdü geçti. Bunda şaşılacak bir şey yok, elbet.”
Doğrusu bu 7. Senfoni rastlantısına İlhan Berk’le bir ortak yanımız daha var diye çok sevindim. Yapıttan bir başka cümle daha çıkardım. O da gençliğimde en beğendiğim, sevdiğim sinema yönetmenlerinden Akira Kurosowa’dan yaptığı bir alıntıydı. Ünlü Japon yönetmenin son zamanlarından bir sözünü not etmiş İlhan Berk. Şöyle diyor Kurosowa “Ben 77 yaşındayım ve gerçek çalışmalarımın yeni başlamakta olduğuna inanıyorum. İnsan yaşamı sona ermeden yeniden bebekliğe döner” İlhan Berk’de altına not düşmüş “Her kitapta bu duyguyu yaşadım ben”
İnsan gençliğinden başlayarak kendine bu kadar dost biriktirmeyi başarabiliyorsa, ne denli bu zorluklarla, kötülüklerle karşılaşırsa karşılaşsın, bir mutlu insandır. Çünkü kitapları, müzikleri, filmleri onu hiç yalnız bırakmayacaklar. Görüldüğü gibi hayata nasıl bakıyorsanız öyle yaşıyorsunuz. Şiir okumak, şarkı söylemek, gülmek, doğadan keyif almak ve sevmek. Canlı olan her şeye sevgiyle bakmak insanı insan yapar.
İlkbaharın insana hissettirdiği güzel duygular arasında yazıyı da şiirimizin güzel insanı Metin Altıok’un dizeleriyle bağlayalım. “Sone-I”
Sevgilim bak, geçip gidiyor zaman:
Aşındırarak bütün güzel duyguları.
Bir yarım umuttur elimizde kalan,
Göğüslemek için karanlık yarınları.
Ağzımda ağzının silinmez ılık tadı,
Damağımda kösnüyle gezinirken;
Yüreğimde yılkı, aklımda ölüm vardı,
Dışarda rüzgâr acıyla inilderken.
Unutulmuyor ne tuhaf dünya işleri,
Seninle bir döşekte sevişirken bile.
Düşünüyorum hüzünlü genç anneleri,
Çarşılarda, pazarda ellerinde file.
Bu kekre dünyada yazık geçit yok aşka;
Bir şey yok paylaşacak acıdan başka.
Evrensel'i Takip Et