18 Mart 2021 00:10

Reform

Erdoğan açıklama yaptı

Fotoğraf: DHA

Paylaş

‘Reform’, kelime anlamı olarak belli bir alanda ya da konuda yaşanan sorunları ya da eksiklikleri düzelterek, mevcut halinden daha iyi duruma getirmek için yapılan değişiklik ve yenilikler olarak tanımlanır.

Dünyanın herhangi bir yerinde hükümet ‘Reform yapacağım’ dediği zaman, hangi alanda reform yapılacaksa o alanda halkın yararına, onların hayatını kolaylaştıracak iyileştirmeler, düzenlemeler yapılacağı düşünülür ya da beklenir. Ancak söz konusu Türkiye olunca, reform kelimesinin halkın günlük yaşamında ve hafızasında hiç de olumlu çağrışımlar yapmadığı kolaylıkla görülebilir.

Bugüne kadar ekonomiden hukuka, sağlıktan eğitime kadar neredeyse bütün alanlarda reform adı altında çok sayıda açıklama yapıldı, sayısız paketler açıklandı. Bugünden geriye doğru baktığımızda, reform adı altında yapılanların ülkeyi nereden nereye getirdiği ortada.

2002 yılından bugüne kadar başta ekonomi olmak üzere, pek çok alanda sayısız reform paketleri açıklandı. ‘Kamuda reform’ diyerek bütün kamu hizmetlerini ticarileştirilmesi ve adım adım özelleştirilmesinin önünü açtılar. ‘Personel reformu’ dediler, çalışma yaşamını esnek, kuralsız ve güvencesiz hale getirdiler.

Ekonomi, hukuk, sağlık, eğitim, vergi, tarım vb. gibi tüm toplum kesimlerini yakından ilgilendiren sözde reform paketleri ile bu alanlarda sanki  iyileştirme yapılacak, sorunlar çözülecekmiş gibi yapıldı. Gerçekte ise, reform yapılacağı iddia edilen alanlarda paketlerde açıklananların tam tersi yönünde gelişmeler, bozulmalar ve geriye gidişler yaşandı.

Ekonomide reform kararları alındığında yeni zamların ve vergi artışlarının gündeme gelmesi kaçınılmaz oluyor. Benzer şekilde istihdamda reform dediklerinde işsizlere istihdam yaratmak bir yana, işsizliği arttırıcı politikalar hayata geçiriliyor. Eğitimde reformdan devlet okullarında dini eğitimin yaygınlaşmasını, özel okulların teşvik edilmesini anlıyoruz. Bugüne kadar reform yapıyoruz diyerek hangi alanlara el attılarsa, hemen her şeyi eskiden olduğundan daha kötü hale getirdiler.

Bugüne kadar açıklanan her reform paketi  öncekilerin tekrarı olmaktan öte gitmezken, yaşanan sorunlara geçici çözümler üretmek bir yana, çoğunlukla ‘dilek ve temenni’ olarak kaldı. Dolayısıyla bugüne kadar çeşitli alanlarda açıklanan bütün reform paketlerinin ne ülkenin ne de halkın sorunlarına çözüm üretmediği, özellikle ekonomide ve burjuva siyasetinde yaşanan tıkanmayı reform paketleri açıklayarak aşmanın  mümkün olmadığı açıkça görülüyor. 

Geçtiğimiz cuma günü açıklanan 23. ekonomik reform paketinin üç yıldır yaşanan ve son 1 yıldır salgın nedeniyle daha da ağırlaşan ekonomik sorunlar, özellikle iş ve gelir kayıplarının karşılanması gibi temel konulara en küçük faydasının olması beklenmiyor. Ekonomik reform olarak açıklananların arasında esnek ve güvencesiz çalışmanın yasal altyapısının oluşturulması gibi milyonları ilgilendiren son derece tehlikeli hedefler var.

Avrupa’da 1848 devrimlerinden itibaren işçi sınıfının mücadelesinde önemli bir yeri olan 20. yüzyılın  ikinci yarısından itibaren burjuvazi tarafından işçi sınıfını kandırmak, haklarını ve kazanımlarını gasbetmek için sürekli çarpıtılarak kullanılıyor. Dolayısıyla geniş kitleleri etkilemek için kullanılan bu tür kavramlar gündeme geldiğinde, reform iddiasında olanların hangi sınıfı temsil ettiğini ve asıl amaçlarının ne olduğunu göz ardı etmemek gerekiyor.

Fransa’nın en büyük işçi konfederasyonu olan CGT’nin (Genel Emek Konfederasyonu) sınıf sendikacılığını savunduğu dönemde kullandığı ‘Reform, kloroformdur uyuşturur!’ sözü, iktidarın her başı sıkıştığında açıkladığı reform paketlerinin özellikle işçi ve emekçi sınıflar açısından ne anlama geldiğini gayet güzel anlatıyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa