19 Mart 2021 00:25

Kim bölücü? İktidarda olmak için bölücülük meşru mu?

Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun vekilliğinin düşürülmesi TBMM'de protesto edildi

Fotoğraf: Erçin Ertürk/AA

Paylaş

D. Hume 1748’de yayımlanan “İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir İnceleme” adlı eserini şu sözlerle bitiriyor: “Elimize bir cilt, söz gelişi bir din bilim ya da okul metafiziği kitabı aldığımızda, soralım: İçinde nicelik ve sayı üzerine deneysel akıl yürütmeler mi var? Yok. Peki, olgu sorunu ve varoluş üzerine deneysel akıl yürütmeler? O da yok. Atın öyleyse onu ateşe; çünkü içinde safsata ve kuruntudan başka bir şey olamaz”.

Özetle şöyle de diyebiliriz: Matematiği mantığı mı var veya matematiğe mantığa uyar mı? Yok. Fizik kimya var mı veya fiziğe kimyaya bilime uyar mı? O da yok. O zaman, böyle bir öğretimi eğitimden saymak mümkün değil.

Ya böyle bir politikayı?

Söz dönüp dolaşıp eğitim, politika, üretim, bölüşüm… sonuçta nasıl bir insan veya toplum olacağımız sorusuna dayanıyor; bunlar da birbirinden ayrılmaz parçalar halinde hem ülkenin hem de insanlığın hallerini oluşturuyor.

Kestirip atmak değil niyetimiz, kimseyi dışlamak değil.  

Bugün okul ve eğitimi değil eğitim ve okul da dahil hem ülkedeki hem de bölgedeki barışçıl oluşumları mahveden bir konuyu; anlaşılması çok basit ama mücadelesi çok zor bir konuyu ele alacağım.

Bugünlerde 1933’ten bu yana okutulan “Andımız”ın okunmasının kaldırılmasını “Danıştay” uygun buluyor. Devlet nişanlarından Atatürk posterlerinin (kabartmasının) kaldırılmasını uygun buluyor.

Yargıtay Başsavcılığı  HDP’nin kapatılması ve 300 civarında ismin siyasi yasaklı hale getirilmesi (Seçilme haklarının ellerinden alınması) için Anayasa Mahkemesinde dava açıyor.

HDP Milletvekilleri Musa Farisoğulları ve Leyla Güven’in milletvekilliği düşürülmüştü. 17 Mart’ta Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun da milletvekilliği teröre yardım ve yataklıktan aldığı 2 yıllık hüküm nedeniyle düşürülüyor.

Hepsi bir tesadüf mü? Tabii ki değil. Eski başbakanlardan Davutoğlu, “Türkiye’yi 1990’lar girdabına sokmak istiyorlar” diyor. Bu girdaba girince ne olacak?

Aristoteles, ereksel düşüncenin mimarlarından. Her şey yetkinliğine ulaşmak için hareket eder. Yani ağaç meyve vermek için vardır, insan bilmek ve iyi olmak için. Ereksel düşünce “yetkinlikten” geriye doğru bakar. Her şey yetkinliğe doğru akar gider. Sular okyanuslara kavuşmak için akar. Kötülüğün telosu da olur mu, onun ereği “yetkinliği” nedir? Daha fazla hırsızlık mı? İktidarın ereği yetkinliği olur mu? İktidar; insandan toplumdan kopar kendi başına bir “yetkinlik” oluşturur mu? İktidarın yetkinliği hep iktidarda kalmak ise bu yetkinliğe ulaştıracak her yol mübah mıdır, meşru mudur? Amaç-araç ilişkisi veya araç-amaç ilişkisi nasıl kurulacak? Siyaset ne için vardır? Strateji sonuçtur, siyaset sonuçtur, bölücülük siyasetinin ereği telosu nedir? Tabii, daha da temelde bölücülük nedir, kim böler, ne yapılırsa çarpılır, toplanır?

Bölücülük - “separatism” (En.), “Separatismus” (Alm.) nedir?

K. Rudy, Feminist Studies’deki (2001) yazısında kadını total bir kimlik olarak tanımlamak, cinsiyet tercihlerini, heteroseksüelliği veya lezbiyenliği… total bir kimlik gibi yorumlamak bir “ayrımcılık” olabilir mi diye sorar. Türklüğü, Kürtlüğü, Sünniliği, Aleviliği total bir kimlik haline getirirsek bir tür “separatizm/ayrımcılık” mı olur? Hele bunu diğerleri için de zorunlu sayarsak sadece bölücülük değil aynı zamanda teröristlik mi olur?

Tikel-tekil-tümel ilişkisi nasıl olacak? Mantıktan bakınca tümele uygun olması, daha total bir akıl yürütme ortaya çıkıyor, ama doğada var olan veya oluş “mümkün değil” ile işliyor, Leibniz’e göre doğada “zorunluluk” aramak hatalı bir kavrayış olur.

Zorunlu olmayanı “zorunlu” bir siyasete taşırsak bu bölücülüğe, bunun için zorlama yaparsak bunun sonu terörizme varır. Sosyal kimlikler, bilişsel seçimler hiçbir şekilde zorunlu tercihler değil, toplumsal veya insani realiteler arasında, o halde, hiç kimseyi bir kimlikte olmaya zorlamaya kimsenin hakkı yok.

Birlikte yaşamanın yolu hak ve özgürlüklere saygıdan geçiyor. Birini bir şey olmaya, bir mesleğe veya kimliğe zorlamak “bölücülük”tür. Her kim ki birini veya bir grubu bir kimlikte kalmaya zorluyorsa, bölücüdür, zorbadır, bunu mahkemeler dahil tedhiş korku baskı salmak kastıyla yapıyor veya kullanıyorsa, sadece bölücü değil aynı zamanda teröristtir.

Bölücülüğün karşıtı çoğulculuk, terörizmin karşıtı hak ve özgürlüklere saygı mıdır? Saygısızlık eden şiddete başvuruyor, dahası terörizmi besliyor ve çoğulcu olmayan, bir diğer kişi veya grubu dikkate almayan da bölücülük mü yapıyordur?

Tüm dogmatik düşünceler aslında bir tür bölücülük mü? İktidarı amaç edinen; siyaseti insan, toplum ve doğa için değil de zümre, sınıf, din iktidarı için yapan herkes bölücü mü? İktidar için diğerini baskılamaya korkutmaya çalışmak terör mü, teröristlik mi?

Kim veya kimler çoğulcu değil, kim/ler saygısız, kim/ler bölücü veya terörist?

İktidarda kalmak için her yol meşru, insanları kategorize etmek, bölücülük yapmak mübah mı?

Çanakkale Zaferi. Sömürgeciliğe karşı geçmişte ve bugün mücadele eden her kimse onlara saygıyla.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa