20 Mart 2021

Gergerlioğlu, insan hakları ve HDP

Kadın Yurttaşların Hakları Bildirgesini hazırlayanların lideri Olympe de Gouges, 1791’de, devrimden iki yıl sonra giyotinle idam edildi. “Biz kadınlar giyotine gönderiliyorsak kürsüye de çıkabilmeliyiz” demişti. Devrim’den hemen sonra hazırlanan İnsan Hakları Beyannamesi bütün yurttaşların eşit olduğunu ilan etmiş ama hakların tanınması o kadar cömertçe olmamıştı. Dönemin egemenleri önce kendilerine göre “insan”ı tanımlamıştı. Buna göre kadınlar ve mülksüz emekçiler kavramın kapsama alanı dışındaydı. Bu nedenle dışlanmış kesimler kendi insanlıklarını tescil ettirebilmek için bugüne kadar süren, sürmekte olan ağır bedelli mücadeleler verdiler.

Fransız Devrimi’nden sonra eşitsizlik ezilenlerin açık yarasıdır ve onların insanlığını mesken tutmuştur. Son iki yüzyıl, yerine göre birinin daha öne çıktığı, nöbetleşe olarak insandan sayılmayan grupların, örneğin işçi sınıfının, kadınların, Kızılderililerin, göçmenlerin, kölelerin, sömürge ülkelerdeki yerlilerin eşitlik vadeden hak beyannamelerine dahil olabilme kavgasıyla geçti. Bunlara, kurmaya çalıştıkları güvenlik devletini besleyebilmek için iktidarların icat ettiği ve şeytanlaştırdığı iç düşmanları eklersek insanlık alanının aslında çok geniş bir kapışma alanı olduğu görülür. Bunun sonucunda ezilenler haklar elde ettiler, var olanları genişletebildiler. Eğer bugün insan haklarıyla ilgili evrensel birtakım normlar varsa bunların, bu mücadelelerin ezilenler lehine sürmesinin sonucu olduğunu unutmamak gerekiyor. Hiçbir yönetici sınıf herhangi bir insan hakkını kendiliğinden ihsan etmedi.

Diktatörlük ve darbe dönemlerinde mevut haklar iktidardakiler tarafından kendi faydaları doğrultusunda temize çekildiler. Tıpkı Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun mayınlı bir alanda dolaşmayı göze alarak ihlalleri ve hak gasplarını gündeme getirmesi gibi insan hakları mücadelesi en çok böyle dönemlerde ortaya çıktı.

AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki, HDP seçmenleri için “Lanet olsun onların oylarına, onların oylarının Allah belasını versin” demişti. İnsanı insan kılanın hür iradesiyle yaptığı seçimler olduğu eski ve yerleşik bir düsturu hırsla çiğneyen siyasetçinin bağlı olduğu yapı, Gergerlioğlu’nun vekilliğinin düşürüldüğü aynı gün HDP’nin kapatılması ile ilgili adımını attı. Yargıtaydan AYM’ye giden belgeye göre kapatılma kararı kapsamında 680 HDP’li siyasetçi daha politika yapma hakkı ellerinden alınsın mı alınmasın mı diye sorgulanacak.

Bir daha açılmayacak biçimde HDP’nin kapatılmasını isteyen iktidar ortağının dayatması, mevcut HDP kadrolarının siyaset yapma hakkını ortadan kaldırdığı gibi muhtemel bir yeni partinin programını da peşinen rehin almış bulunuyor. ‘Bir daha kurulamayacak biçimde’ şartının yasal sistem içinde bundan başka bir karşılığı olamaz. Kurulacak partilerin programlarını tek adam tarafından atanmış partili bürokratların onayına bırakan keyfiyet, seçme seçilme gibi hem bireysel hem kolektif bir hakkı HDP nezdinde gasbetme yolunda. Sadece bir parti için değil yakın geleceği herkesi ipotek altına sokan bu durumun vahameti HDP’nin kapatılmasıyla sınırlı değil.

Ortada fol yok yumurta yokken bir iktidar partisinin bir muhalefet partisini kapatma adımını “HDP’nin mal varlığına el konulacak mı” gibi bir soruyla da tartıştıran medya ortamları sayesinde ise, sembolik düzlemde, HDP’ye çoktan bir kayyum atandı bile.

Bu somut ve yakıcı hak ihlalinden sonra bile, her zamanki gibi “Çözüm sürecini siz yaptınız…” diye havanda su dövmeye çalışan ana muhalefet çeşitlerinin 10 yıl önceden bugüne gelememesi ile, Gergerlioğlu’nun 4 yıl önceki tivitinden suçlu bulunması arasında hiçbir fark yok. Bu ikisi aynı safsata (ad hominem) siyasetinin iki ayrı yüzü. Gergerlioğlu çıplak aramalar ve cezaevindeki kötü muameleye karşı yükselttiği sesle, insan hakları kapsamını FETÖ’den gözaltına alınanlara kadar genişlettiği için, eski bir tivite sığınmakta sorun görmeyen iktidarın hışmına uğradı.

Bu süreçte Gergerlioğlu’nun apayrı bir muameleye tabi tutulmasının bir nedeni daha var. İmam hatipli vekilin şahsında iktidar kendi öyküsünün bozguna uğradığını, ortak kültürel köklere bağlanmış ortak kültürel davranış mitinin tutarlılığının çöktüğünü de görüyor. Kartal İmam Hatiplilerin oluşturduğu gibi, ayrıcalıklı bir kasta yerleşerek iktidarın nimetlerinden rahat rahat faydalanmak varken devlet ihlallerini sorgulamaya cüret etmek, insanı yandaşa eşitleyen bir anlatının da ihlali demek çünkü.

Gergerlioğlu’nun vekilliğinin düşürülmesi ve HDP’nin kapatılması adımı elbette iç içe geçmiş bir süreç. Bunları aynı gün birbirinden ayırarak siyasi mücadeleyi insan hakları mücadelesine de dönüştüren iktidar, çaresizliği çifte katlamayı hesap etmiş olabilir. Ama siyasi haklar başta olmak üzere insan hakları bütün emekçilerin ve diğer ezilenlerin de sorunuysa parti kapatmalarda, Gergerlioğlu’nun vekilliğinin düşürülmesinde kendi insanlığının düşürülmesini görenler için bu geçerli olmayacaktır. 

EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’

Antep’in de aralarında olduğu bölge illerinde ortalama işçi ücreti asgari ücretin altında, haftanın 7 günü, pazarları 12 saat çalışma, üretim baskısı! Devletin ve patronların yasaklar, kolluk gücü ve sendikacı tutuklamasıyla devam ettirmek istediği bu düzenin dayanılmaz hale geldiğini söyleyen Çelikaslan işçisi, tüm işçileri BİRTEK-SEN çatısı altında birleşmeye çağırdı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et