21 Mart 2021 00:11

Bir Keloğlan hikayesi

İHD ve TİHV üyeleri açıklama yapıyor

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

1963 yılında başladım, her yıl çağrıldığım en az bir toplantıda insan hakları konusunda konuşur oldum. Döne döne hep aynı şeyleri söylemekten sıkıldım, sanırım 1998 yılında bir konuşma öncesi “Bir Keloğlan Hikayesi” yazdım. Toplantıda konuşmadım, insan hakları sorununu yazdığım keloğlan hikayesini okuyarak anlatmayı seçtim. Dinleyenlerde nasıl bir yankı bulduğunu bilemem ama ben hikayemi o gün bu gün hep çok beğendim. 2008 yılında Evrensel Yayınları’ndan çıkan “Özgürlük Zamanı” adlı kitabımda yayınlanan hikayeyi yazılışından 23 yıl sonra dahi güncelliğinden bir şey yitirmediği düşüncesiyle köşeme aktarıyorum.

 

xxx

 

Bir varmış bir yokmuş. Cezaevleri insanlarla dolu, düşünmeyenlerin düşünceleriyle bulan yolu, ülkenin birinde ‘Dokunulamazlar Diyarı’ diye bir devlet varmış. Diyarın sahipleri, düşlerinde denizlerin dipleri, sessiz kibar yaşarlar “o ne, bize de bize de!..” diyenleri asarlarmış. Kimisi ticaretin sanayi bankacılığında engin ve derin becerili, kimisi güvenlikte becerikli, aralarında sert lâflaşır, dışa karşı  saflaşırlarmış. Gel zaman git zaman, dünya devran, Keloğlan  işsiz kalmış. Kimisi becerili, kimisi becerikli diyar sahipleri Keloğlan’a “ne bu sefalet, bir iş icat et gel katıl bize, artsın hacım-ı ticaret” demişler. Keloğlan sevinmiş o özgürlükten bu hakka devinmiş, tutturmuş insan hakları bankası açalım diye. Tutturmak da ne tutturmak, illâ açalım şu bankayı dermiş de başka bir şey demezmiş Keloğlancık. Keloğlan tutturdukça küplere binerlermiş Diyarın küpleri dolu sahipleri “ne ola ki şu insan hakları bankası, yazısı turası Dokunulamazlar Diyarı burası” derlermiş. Keloğlan yılmazmış, Diyarın yılmaz sahipleri de yılmaz, “Keloğlan şu hak ticaretten, bu özgürlük dürüst rekabetten, gerisi hep rezaletten” der, Keloğlan’ı püskürtürlermiş. Keloğlan bu, vazgeçer mi inadından, köşesinden kanadından aynı türküyü söylermiş de söylermiş:

           

            ‘ankası, kankası

 açılsın insan hakları bankası

 çitimaki çıtlak

 fikrim pek parlak’

 

Diyarın sahipleri, kimisi becerili kimisi becerikli, bakmışlar Keloğlan ‘zınk’ diyor ‘hınk’ demiyor “oğlan oğlan Keloğlan, sen git  Evropa Tesanüdü’nden paket onayı getir, biz de insan hakları bankasını kuralım” diyerek Keloğlan’ı savmışlar. Keloğlan az gitmiş uz gitmiş, dokuz sınır geçmiş dokuz dil konuşmuş, ulaşmış Evropa Tesanüdü’ne, çıkmış Tesanüt’ün hamisi ve daimisi Çok-Büyük-Baylar/Bayanlar huzuruna. “Aman Çok-Büyük-Baylar/Bayanlar-kardeş, bana paket onayı verin Diyar sahiplerine götüreyim, Diyar sahipleri insan hakları bankası açsınlar” diye meramını anlatmış. Çok-Büyük-Baylar/Bayanlar-kardeş “Keloğlan sen sizin Diyarın reform paketi kalıbını getir, biz onayı verelim” demiş. Keloğlan yola koyulmuş, bir arpa boyu yol gitmiş varmış Her-Türlü-Paket-Kalıpçısı’na. “Aman Her-Türlü-Paket-Kalıpçısı kardeş, şu bizim Diyarın reform paket kalıbını ver Evropa Tesanüdü’ne götüreyim, Evropa Tesanüdü onayı versin onayı Diyar sahiplerine götüreyim, Diyar sahipleri insan hakları bankası açsınlar”. Her-Türlü-Paket-Kalıpçısı “veririm veririm ama para getir bana” demiş. Keloğlan kaldırmış kaşını, almış başını varmış Cemiyet-i Akvam Bankası’na “Cemiyet-i Akvam Bankası bana para ver Her-Türlü-Paket-Kalıpçısı’na götüreyim, Her-Türlü-Paket-Kalıpçısı bizim Diyarın reform paket kalıbını versin Çok-Büyük-Baylar/Bayanlar-kardeşe götüreyim, Çok-Büyük-Baylar/Bayanlar-kardeş onayı versin Diyar sahiplerine götüreyim, Diyar sahipleri insan hakları bankası açsınlar” demiş. Cemiyet-i Akvam Bankası “veririm veririm ama sen şu limanları, tersaneleri, fabrikaları Küreselleştirici’ye sat da gel” demiş. Keloğlan limanları, tersaneleri, fabrikaları doldurmuş torbalara, türküler söyleyerek tarlalara-yıldızlara, bir o yana gitmiş bir bu yana, karın ağrılarına dayana dayana çıkmış Küreselleştirici’nin yanına “Küreselleştirici, Küreselleştirici şu  limanların, tersanelerin, fabrikaların karşılığını ver Cemiyet-i Akvam Bankası’na götüreyim, Cemiyet-i Akvam Bankası para versin Her-Türlü-Paket-Kalıpçısına götüreyim, Her-Türlü-Paket-Kalıpçısı Diyarın reform paket kalıbını versin, Çok-Büyük-Baylar/Bayanlar-kardeşe götüreyim, Çok-Büyük-Baylar/Bayanlar-kardeş onay versin Diyar sahiplerine götüreyim, Diyar sahipleri insan hakları bankası açsın” demiş. Küreselleştirici düşünmüş, taşınmış, o diyardan üç, bu diyardan beş danışmana sormuş, sonunda “olur ama sen sizin Diyar-Kollayıcısı’nı ırakta tut” demiş. Keloğlan katmış Diyar-Kollayıcı’yı yanına, varmış ıraka, bulmuş Kapıcı’yı “Kapıcı, Kapıcı” demiş, “sen Diyar-Kollayıcı’yı kilitle anahtarı bana ver Küreselleştirici’ye götüreyim, Küreselleştirici limanların, tersanelerin, fabrikaların karşılığını versin Cemiyet-i Akvam Bankası’na götüreyim, Cemiyet-i Akvam Bankası para versin Her-Türlü-Paket-Kalıpçısı’na götüreyim, Her-Türlü-Paket-Kalıpçısı Diyarın reform paket kalıbını versin Evropa Tesanüdü’ne götüreyim, Evropa Tesanüdü onay versin Diyar Sahiplerine götüreyim, Diyar sahipleri insan hakları bankası açsınlar”. Kapıcı Diyar-Kollayıcı’yı kilitleyip anahtarı Keloğlan’a vermiş, Keloğlan anahtarı Küreselleştirici’ye götürmüş liman, tersane ve fabrikaların karşılığını almış, liman, tersane ve fabrikaların karşılığını Cemiyet-i Akvam Bankası’na götürmüş parayı almış, parayı Her-Türlü-Paket- Kalıpçısına götürmüş Diyarın reform paketi kalıbını almış, Diyarın reform paketi kalıbını Evropa Tesanüdü’nün hamisi ve daimisi Çok-Büyük-Baylar/Bayanlar-kardeşe götürmüş onayı kaptığı gibi Diyar sahiplerine vermek üzere yola düşmüş.

 

Yolda sahaflardan geçerken Voltaire’e rastlamış.  Voltaire “Keloğlan nereye gidiyorsun?” diye sormuş. Keloğlan “bizim Diyarın sahiplerine, insan hakları bankası açmaya” demiş. “Aman ne güzel, beni de götür”. “Götürürüm ama yol uzun yorulursun”. Voltaire “yorulmam yorulmam, beni de götür ne olur!..” diye yalvarmış. Keloğlan almış Voltaire’i yanına koyulmuşlar yola. Keloğlan Voltaire’e insan hakları bankasının düşünce özgürlüğü bölümünü anlatadursun Voltaire yorulmuş, dayanamamış düşmüş bayılmış.

 

Keloğlan Voltaire’i sokmuş torbasına devam etmiş yoluna.

 

Adı saray, önünde kıvrak ray, bir binanın önünden geçerken Dreyfus’a rastlamış. Dreyfus “Keloğlan nereye gidiyorsun?” diye sormuş. “Bizim Diyara, insan hakları bankası açmaya.” “Aman ne güzel beni de götür”. “Götürürüm ama yol uzun yorulursun”. Dreyfus “yorulmam yorulmam, beni de götür ne olur!..” diye yalvarıp yakarmış. Keloğlan katmış Dreyfus’u yanına koyulmuşlar yola. Keloğlan Dreyfus’a insan hakları bankasının adli hatalar, adil yargılamalar bölümünü anlatadursun merdivenleri dik insanların başı eğik, yokuşa geldiklerinde Dreyfus “merdivenler dik, başım şişik, yoruldum çıkamam yokuşu” demiş, çökmüş kalmış.

 

Keloğlan Dreyfus’u da sokmuş torbasına devam etmiş yoluna.  

 

Az gitmiş uz gitmiş, De Gaulle’e rastlamış. De Gaulle “Keloğlan nereye gidiyorsun?” diye sormuş. “Bizim Diyarın sahiplerine, insan hakları bankası açmaya”. “Aman ne güzel, beni de götür”. “Götürürüm ama yol uzun yorulursun”. De Gaulle “yorulmam yorulmam,  beni de götür ne olur!..” diye yalvarmış da yalvarmış. Keloğlan bu, gönlü elvermemiş girmiş De Gaulle’ün koluna koyulmuşlar yola. Keloğlan De Gaulle’e insan hakları bankasının kahramanlık hikayeleriyle bezenmiş barış hakkı bölümünü anlatadursun, ah De Gaulle, vah De Gaulle yorulmuş, dayanamamış düşmüş bayılmış.

 

Keloğlan De Gaulle’ü de sokmuş torbasına devam etmiş yoluna.

 

Yoldur bu, herkes düşer yola. Keloğlan yola düşmüşlerden Beethoven’a rastlamış. “Düşmüşsün yola, hayır ola, nereye Keloğlan?” diye sormuş Beethoven. “Bizim Diyarın sahiplerine, insan hakları bankası açmaya”. “Oh oh! Ay ışığı Sonatı, çatlattım son atı, hadi beni de götür”. “Götürürüm ama yol uzun yorulursun”. Beethoven “götür götür, ne olur beni de götür!..’ diye tutturmuş da tutturmuş. Keloğlan girmiş Beethoven’ın koluna koyulmuşlar yola. Keloğlan  Karacaoğlan’dan türküler mırıldanıp insan hakları bankasının sanat özgürlüğü bölümünü anlatadursun, Beethoven’ın görmez gözleri kararmış, dayanamamış düşmüş bayılmış.

 

Keloğlan Betthoven’ı da sokmuş torbasına devam etmiş yoluna, varmış Dokunulmazlar Diyarı’na.

 

Kimisi becerili, kimisi becerikli Diyar sahipleri, “Hayrola Keloğlan nereden böyle?” diye hal hatır sormuşlar. Keloğlan “Diyar-Kollayıcısı’nı kilitledim anahtarı Küreselleştirmeci’ye götürdüm, Küreselleştirmeci’den limanların, tersanelerin, fabrikaların karşılığını aldım Cemiyet-i Akvam Bankası’na götürdüm, Banka’dan parayı aldım Her-Türlü-Paket-Kalıpçısı’na götürdüm, Her-Türlü-Paket-Kalıpçısı’ndan bizim Diyarın paket reformunun kalıbını aldım Evropa Tesanüdü’nün Çok-Büyük-Baylar/Bayanları’na götürdüm, Evropa Tesanüdü’nün Çok-Büyük-Baylar/Bayanları’ndan onayı aldım Dokunulmazlar Diyarı sahipleri olan sizlere getirdim, sözünüzün eri olun da insan hakları bankasını açın!..” demiş.

 

Kimisi becerili, kimisi becerikliler “bankayı açarız ama düşünce özgürlüğü bölümü olmaz, çünkü düşünenler azar düşünmeyenler ise bize pazar” demişler. Keloğlan hemencecik torbasından Voltaire’i çıkartmış. Voltaire insan hakları bankası düşünce özgürlüğü bölümünün maketini görünce bir heyecanlanmış bir heyecanlanmış, “işte bu, işte bu!.. sizin düşüncenize asla katılmıyorum ama düşüncelerinizi özgürce savunabilmeniz uğruna canımı veririm” diye haykırmış, sesi Evropa Tesanüdü’nde yankılanmış. Keloğlan “hadi bitirelim şu insan hakları bankası işini” diyesiymiş o sırada. Kimisi becerili, kimisi becerikliler “olmaz, adli hata adil yargılamalar bölümü olmaz, bizim Diyarda yargıçlar adildirler adli hata bulunmaz” diye itiraz etmişler. Keloğlan hemencecik torbasından Dreyfus’u çıkartmış. Dreyfus insan hakları bankasının adli hata, adil yargılamalar bölümünü görünce “işte bu, işte bu!.. her diyardan adli hatalar sergilensin, adil yargılama bizim olsun” diye bağırmış, sesine her diyardan “evet, evet” yanıtı gelmiş. Kimisi becerili, kimisi becerikliler bu kez “barış hakkı bölümü olmaz, barış hakkı bölücülüktür” diye sessiz görünüp herkesin duyacağı biçimde haykırmışlar. Keloğlan hemencecik torbasından De Gaulle’ü çıkartmış, dikmiş kimisi becerili, kimisi beceriklilerin karşısına. De Gaulle barış hakkı bölümünün maketinden gözlerini ayıramamış, “işte bu, işte bu!.. barış hakkı kardeşliği pekiştirir” diye yeri göğü çın çın çınlatmış.

 

Kimisi becerili, kimisi becerikli Dokunulmazlar Diyarı sahipleri bakmışlar ki insan hakları bankası tüm diyarların ittihat ve terakkisinde para eder olmuş, Keloğlan’ı eteğinden çekip arkalarda bir yerlere itelemişler. “Amaaan Keloğlan, bak biz bu insan hakları bankası fikrini keşfettik, hemen uygulamaya koyduk, bırak şu Voltaire’i, Dreyfus’u, De Gaulle’ü ve tüm modası geçmiş dinozorları, insan hakları bankası şimdiden hacim-i ticaretimizi arttırdı. Az mı uğraştık biz bu düzeye erişmek için? İler-tutar tarafı olan öneriler getir sen!” diyerek Keloğlan’ı susturmuş, el ele tutuşup bildik şarkılarını söyleyerek rap rap rap dans etmişler:

 

Kimimiz becerili kimimiz becerikliyiz biz, her şeyi biliriz,

Ticarette, sanayide, özelleştirmede deriniz,

Güvenlikte vazgeçilmeziz;

Varsa bize yan bakan

Onu anında sokan…

 

Keloğlan ses etmemiş, torbasından Beethoven’i çıkarmış bu kez. Beethoven şıpın işi bir senfoni bestelemiş, pek gürültülü icra ettirmiş, becerililer becerikliler sinmiş oturmuşlar.

 

Keloğlan insan hakları bankasının her bölümüne mazlumların anılarını asmış. Bankanın yönetimi de bankayı geliştirsinler diye mazlumlara bırakmış.

 

Duyduğumuza göre Keloğlan şimdilerde bir başka banka projesi üzerinde çalışıyormuş, ne bankası olduğunu da kimselere söylemiyormuş.

 

xxx

 

 

Darısı yılmayanların başına!...   

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa