20 Mart 2021 23:31

Şair İlhan Sami’ye mektup

İlhan Sami Çomak'ın cezaevinden gönderdiği fotoğraf

PAZAR
Paylaş

Şair kardeşim İlhan kaç bahar eskittin orada, kaç bahara heves ettin, kaç baharın dallarını çoğalttın düşünde.

Kuşluk vakti yazıyorum bu mektubu sana, içimde ağrılı bir boşluk. Sokağa çıkma yasağının olduğu bir kentin sabahında, martıların sesinden uzakta ve bir başına olmanın adımlarıyla voltalarken yazı odasını… İşte sabah kahvesi, o meşhur kulak çınlaması, uzakta olma isteği, doğmasını beklediğim güneş. Ama şimdi durup yakınacak, sana hallerimizden bahsederken yazıklanacak değilim.

Bugün çıkıp biraz yürüyeceğim, belki de seni tanıyan, şiirlerini okuyan insanlarla yan yana geleceğim. Adın geçecek bir yerde mutlaka. Şair diyeceğiz, orada sözcüklere yeni direnme biçimleri öğretiyor, birikmiş volta borcunu öderken gülümsüyor payına düşen gök yüzüne.

Akıp giden şeylerin sustuğu her neyse orada çoğalıyor şiir. Sözcüklerin çağladığı yerde bozguna uğratıyor yazan kişiyi. Belki de ezberden, alışkanlıktan, başka bir şey bilmemekten çıkıyor onca şey diyen olacaktır. Kim bilir… Yazmanın bir hayatta kalma, kendini koruma ve itiraz odakları oluşturma biçimi olduğunu uzun uzun anlatmak mı gerek, bilmiyorum. Bundan utanırsın sanırım. Yazdıkları orada, kitapların içinde saklı kalmaktan ötede duruyorsa, bir de onları açıklamaya çalışmaya ne hacet?

Bahar geldi kardeşim, Dicle’nin iki yakasında allı yeşilli fistanları, ak tülbentleri ve gür saçlarıyla güneşe dönüyor yüzünü kadınlar. Çocukların elleri oynamaktan yorgun. Çiçeğe duran zamanın sabahına uyanıyor Hevsel Bahçeleri’nde bir çiftçi. Bana sorsan Diyarbakır’ın bütün bıçkınları arkadaşındır, bütün kırıkları tanır seni, ezbere bilirsin bütün dengbejleri. Sustalı gibi şair olmak da böyle bir şeydir nihayet. Newroz ateşine bakıp içlenmek hariç değil bundan. Bir çiçeğe hayret etmek ve şaşırmak bir okul bahçesinin boşluğuna.

Şiirden kovulmuş sözcükler olması ne tuhaf değil mi? Ne çok sözcük eskittik yıllarca, ne çok kınandık ve ne çok söylendi bize slogan attığımız yazarken. Oysa ranza derken, uykusuzluk da demek istedik aynı zamanda, belki de saksı yerine ranza demek geldi içimizden. Ama işte hapiste yazdığımız için yasaklı sözcüklerimiz olsun istedi edebiyat kanonu. Bak işte az ötede, Heybeliada’da, askeri okuldaki çocuklar şiirlerinde ranzadan bahsettiklerinde, herkes onlar için yazıklandı. Demek ki, herkes için aynı değil ranzanın uykusu ve sabahı. Sözcüklerin de hiyerarşisi var kendi içinde, kimin nerede yazdığıyla açıklanabilecek gibi gelmese de insana, yaşadıklarından öğreniyor bunu. Neyse. Yol uzun nasılsa, şiirin yolu hep uzun, nakarattan ayrıldığı yer de burası değil mi kardeşim?

Neyse ki senin şiirin bunun farkında, hayattan beslenen bir şiirin var neyse ki. Hani seni tanımayan biri okusa yazdıklarını, hani sadece şiirinle iletişim kuracak olsa, hapiste olduğunu sezmesi ne kadar da güç olur. İçeriye dair sözcükleri, imge ve çağrışımları uzak tutuyorsun yazdıklarından. Bunu kasıtlı yapıp yapmadığını bilmiyorum ama her nasıl olursa olsun, şiiri çoğaltan bir sonuç bu. Şimdiki zamanın içinde ve hapisten uzakta bir şiir; bakma sen ödüllere, jürilere ve fiyakalı metinlere. Kendine ve halkına yabancı olanların kafaya takacağı işler onlar, şiirine derman arayanların telaşı.

Türkçe şiirdeki bütün meyhanecilerin Rum olduğu gerçeği var karşımızda, hepsinin adı Yorgo. Gururdan başı dönenlerin nakaratı değil mi bu da? Neyse ki saç sakal yönetmeliği işlemiyor her şaire.

Çıkıp gel ve bir vapur yolculuğuna konuk ol İlhan. İki yakası bir araya gelmeyenlerin kentinde göğe doğru yükselen binaların arasından geçip vapura bin, orada demli çay ve martılar karşılayacak seni. Mavinin selamını al, Maviciler’den Ahmet Oktay’a bir selam yolla ve derin nefes al. Akıp giden her neyse ona emanet et içindeki ara sokakların tılsımını.

Galler PEN Uluslararası Onursal Üye unvanın için bir kez daha kutlarım. 27 yıl içerde geçen zamanın sendeki şiirini dünya da okuyor. 8 Mart’ta doğum gününü kutladık hep birlikte. Galler PEN ve Norveç PEN konuğu olduk o gün hepimiz. Ailen, dostların ve dünyanın her yerinden şairler bir araya geldik. Senin şiirlerini okuduk. Senin için seslendirildi şarkılar ve seni anlatan filmler izledik. Hepimiz evlerimizde, bilgisayar ekranı başında senin için heyecan duyduk…

İlhan, her yıl 21 Mart Dünya Şiir Günü bağlamında sunulan PEN Şiir Ödülü bu yıl şiiri ve çevirileriyle tanıdığımız Erdal Alova’ya verildi ve hepimiz adına bir bildiri kaleme aldı Alova: “İnsan ozanca/şairane barınır bu dünyada,” Hölderlin’den bir alıntıyla başlamış söze Erdal Alova. “Şiir’in gümrah sesi insanoğlunun her türlü yabancılaşmadan kurtulduğu, kendine yeniden kavuştuğu o yeni Altın Çağ’a dek sürecek, ondan sonra da yeni arayışlarla varoluşunu sürdürecektir.” diye bitirmiş bildirisini şair. Nicedir sadece soyadıyla imzalıyor şiirlerini, nicedir görünmüyor dergilerde, nicedir Ege’de bir yerlerde, şiire mülteci gibi yaşıyor Alova. Vaptsarov çevirisi için ayrıca teşekkür edelim kendisine…

Dünya Şiir Günün ve Newroz Bayramın kutlu olsun şair. Uzun uzun yürüyeceğin kırlar, çimenlikler ve bitimsiz yollar sana. Murat Saat’in mezarına bir demet kır çiçeğini beraber bırakacağımız güne kadar, merakla ve coşkuyla sana.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa