22 Mart 2021 00:08

Mart çılgınlığı: Çiftlikten kaçış

NCAA

Fotoğraf: MGoBlog / Wikimedia Commons (CC BY-SA 2.0)

Paylaş

“Herkesin çiftlikte (plantation) kalması lazım. Kimse çiftliği terk edemez.”

28 Şubat’ta NCAA ekibi Creighton Bluejays’in Koçu Gregg McDermott’ın Xavier yenilgisi sonrası sarf ettiği bu sözler, çoğunluğu siyahlardan oluşan oyuncularına karşı açıkça ırkçı bir metafordu.

Çiftlik (plantation) sistemi tüm Amerika kıtasında köleciliğin en ayırt edici üretim mekanıydı ve McDermott’ın dediği gibi köleler çiftliği terk edemezdi. Her gün sadece hayatta kalmaları karşılığında sahiplerine hizmet etmekle yükümlüydüler. Kimisi çiftliğin pamuğunu topladı, kimisi hayvanlarını otlattı, kimisi villasını süpürdü ama hiçbiri çiftliği terk etmedi.

NCAA çevrelerinde saygı gören koçlardan McDermott’ın bu sözleri takım içerisinde büyük tepki çekti. Oyuncuların maça çıkmamayı düşündüğü söylendi, Asistan Koç Terrence Rencher “Derin acı duyduğunu” belirtti. McDermott özür diledi ve istifasını sundu ancak birkaç gün sonra affedildi.

McDermott’ın “Çiftlikte kalma” deyimi İngilizcede yaygın olarak kullanılan bir ifade değil. Bu da McDermott’ın terimi tarihsel anlamını bilerek hatta büyük ihtimalle 30 yıllık NCAA koçluğu kariyerinde daha önce de kullandığını düşündürüyor. Eğer durum gerçekten böyleyse McDermott’ın en azından isabetli bir tahlili tekrarladığını söylemek mümkün.

Billy Hawkins’in 2010’da yayımlanan The New Plantation: Black Athletes, College Sports and Predominantly White NCAA Institutions kitabı NCAA’in köle emeği üzerinde yükselen çiftliklerin modern versiyonu olduğuna dair tespiti merkezine alan, literatürün en önemli eserlerinden biri. Geçtiğimiz günlerde Washington Post’tan Jerry Brewer, köle çiftliğiyle ABD’deki üniversite sporları endüstrisi arasındaki tek farkın çiftliğin “-Mış gibi yapmaması” olduğunu yazmıştı.

ABD’de son yıllarda büyük oranda siyah sporculardan oluşan gençlerin tüm haklarına akademik açıdan pek de bir anlam ifade etmeyen burs karşılığında el koyan ve bunun birikimi üzerinden milyarlarca dolarlık bir endüstri kuran NCAA’e karşı ciddi bir hareketlenme söz konusu.

Bu yıl “Mart çılgınlığı” olarak bilinen şampiyonluk turnuvasının yapıldığı şu günlerde oyuncular #NotNCAAProperty yani #NCAAmalıdeğil sloganıyla kapsamlı bir tepki örgütlüyor.

Hareketi başlatan isimlerden Rutgers’ın Oyun Kurucusu Geo Baker şöyle diyor: “NCAA benim tüm isim ve imaj haklarıma sahip. Müzik bursu olan biri albüm yapıp gelir elde edebilir. Akademik bursu olan biri özel ders verip para kazanabilir. ‘Sporcu bursu yeterlidir’ diyenlere: Haklar eşit olmadıkça benim için yeterli değildir. Ben #NCAAmalıdeğil’im.”

NCAA’in on yıllardır amatörizmin ve bursun arkasına saklanarak meşru göstermeye çalıştığı bu modern çiftlik düzenine karşı mücadele kazanımlarla ilerliyor. Meselenin NBA’in tekel konumuyla olan bağına Spencer Haywood’un hikayesini anlatırken değinmiştik. Oyuncular, bu iki devin dayattığı “dört yıllık zorunlu hizmet”ten kurtuldu ancak halen ciddi bir sömürü mekanizması işler durumda. NBA’in siyasi meselelerde sözünü sakınmayan yıldızlarının da desteğiyle isim ve imaj haklarını talep eden gençler, geçirecekleri bir sakatlıkla profesyonel kariyerlerinin başlamadan bitmesi riskine karşı fiziksel, akademik, mali güvenceler istiyor.

Bu yıl şampiyonluk turnuvasını Indiana’daki “bubble”da gerçekleştiren NCAA’in meseleye sadece ticari açıdan yaklaştığının bir başka kanıtı da erkekler basketbolu kadar gelir getirmeyen kadın takımlarına yönelik tavırda açığa çıkıyor. Kadın sporcular kovid-19 testlerinden, idman salonundaki ekipmanlara, yemeklere kadar çok daha kötü koşullara mecbur bırakılıyor. Bu da NCAA’deki adalet mücadelesinin sadece sporcuların bireyler olarak sömürülmesine değil ticarileştirilmiş spor ve eğitim düzenine karşı temel sosyal hakların savunulmasını içermesi gerektiğini gösteriyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa