Tek adam yönetiminin, ‘Bir gece ansızın her şey olabilir’ dönemi!

Fotoğraf: Burcu Yıldırım/Evrensel
Geçen hafta, az çok demokratik normları da bir yana bıraktık, belirli kurallara göre yönetilen bir ülkede bir yılda yaşanmayacak olaylar sadece üç güne sığdı.
Çarşamba günü, saat 14.00’te açılan TBMM Genel Kurulunda HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu hakkında Yargıtayda onaylanan 2 yıl 6 aylık ceza okunarak Gergerlioğlu’nun vekilliği düşürüldü. Birkaç saat sonra ise, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının Meclisteki üçüncü büyük gruba sahip HDP’nin kapatılması için iddianameyi hazırlayıp Anayasa Mahkemesine başvurduğu haberi geldi.
Daha bu önemli gelişmelerin üstünden üç gün bile geçmeden, cuma gece yarısında çıkarılan Resmi Gazete’de yayımlanan bir Cumhurbaşkanlığı kararıyla Türkiye’nin ilk imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi’nden çıktığını öğrendik.
Aynı Resmi Gazete’de daha 4 ay önce göreve getirilen Naci Ağbal’ın “bağımsız bir kuruluş” olan Merkez Bankasının Başkanlığı görevinden alındığı ve yerine Yeni Şafak’ın Ekonomi Yazarı Şuayip Kavcıoğlu’nun atandığı kararı da vardı.
Bu gece yarısı baskını Resmi Gazete’de “yap-işlet-devret” ihalelerini alan müteahhitlerin yurt dışından bulacakları kredilere devlet garantisi sağlanması, İzmir’de yatırım yapacak bir İtalyan firmaya, 30 milyon TL’lik “nitelikli personel” desteği sağlanması, HES inşaatları ve taş ocakları açılması içine kimi köylerin arazilerinin acil kamulaştırılması, Gezi Parkı’nın İBB’den alınıp gerçekte olmayan bir vakfa devredilmesi gibi tartışmaya açılsa kamuoyunda infial uyandıracak ve önemli sonuçları olacak kararlar da yer alıyordu.
IRKÇI MİLLİYETÇİLİK VE CEMAAT-TARİKAT-CİHATİST ORTAKLIĞI
Burada sorun sadece geniş yığınları yakından ilgilendiren konuların kapalı kapılar arkasında hazırlanan kararlar, kararnameler üstünden “keyfi bir yönetimin” hayata geçirilmesiyle sınırlı değildir.
Yaşananlar, tek adam yönetiminin ortakları olan MHP ile cemaat-tarikat-cihatist odakların artık Erdoğan’a isteklerini iletip ondan bunları uygulamaya geçirmesini beklemeyi bir adım daha geçerek, kendilerinin de sürece müdahale edecek kadar güçlendiklerini göstermektedir.
Bunu son günlerde:
* Bahçeli’nin “HDP, bir daha açılmamak üzere kapatılsın” isteğinin Yargıtay Başsavcılığı tarafından emir telakki edilerek, tam da Bahçeli’nin istediği gibi “Bir daha açılamaması” için yüzlerce siyasetçiye “siyaset yasağı” getirilerek kapatılmasını istemesi ve Gergerlioğlu’nun Meclisten çıkarılması için Bahçeli’nin attığı tweetlerin Meclis Başkanı ve savcılar tarafından emir olarak algılanıp “hazır ol”a geçmeleriyle,
* Tek adam yönetiminin, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasını “kırmızı çizgi” ilan etmiş olan tarikat-cemaat-cihatist odakların isteklerini daha fazla erteleyemez hale gelmiş olmasıyla gördük.
‘BELİRSİZLİK’ ARTIK SİYASETİN DE ‘BELİRLEYEN’İ OLDU!
“Bir şeyi abese götürürseniz tersine döner” diyalektiği işlemektedir.
Tek adam yönetimi “fıtratı” gereği, yığınların taleplerini umursamayarak karşı karşıya kaldığı sorunları tek adam yönetiminin yetkilerini daha da artırarak aşmaya yönelmektedir. Tabanı eriyen, güç ve itibar kaybeden tek adam yönetimi, en gerici güçlerle iş birliğini artırarak sorunları aşmayı uman bir hatta yürümektedir.
Dahası bu keyfi yönetim, bir yandan tek adamı güçlendirirken aynı zamanda yetkilerini bu en gerici odaklarla paylaşmak zorunda kalmaktadır!
İşte, “keyfilik” üstünden oluşan belirsizlik; genellikle ekonomiyle (daha doğrusu piyasalarla) ilgili olarak konuşulurken, artık siyasete de; yarın kaç bakanın değiştirileceği, AKP Kongresinde kimlerin parti yönetimine geleceği, kimlerin gideceği, hangi bürokratın görevde kalıp hangisinin gideceği şeklinde yansımaktadır. Üstelik burada “gelecekler-gidecekler”in sayısı ve adlarının birbiriyle uymamasına karşın, kimse de şu liste doğru bu yanlıştır diyemiyor.
Örneğin R.O. Kütahyalı, “Berat Albayrak kurultayda gümbür gümbür gelecek” diyor. Ama kimse de doğrudur ya da yanlıştır diyemiyor. Çünkü artık bu cephede o da olabilirdir bu da!
TEK ADAM YÖNETİMİ, ÜLKEYİ İÇİNE SÜRÜKLEDİĞİ SORUNLARI ÇÖZEMEYECEK
Tek adam yönetiminin geldiği aşama ve belirsizliğin siyasete de sıçramış olmasına karşı;
* Cumartesi günü İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasına tepki göstererek alanlara çıkan on binlerce kadın (Dün de kadınlar çeşitli kentlerde eylemlerini sürdürdü),
* Cumartesi ve pazar günü HDP’nin kapatılmasının yanı sıra İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasına tepki göstererek Newroz alanlarını dolduran yüz binler tepkinin merkezini oluşturdular.
Kuşkusuz bu belirsizliğe en somut tepkilerden birisi de “piyasalar”dan geldi.
Dün sabah açıldıktan yarım saat sonra hisse senetleri yüzde 6.65 değer yitirince borsa kapatıldı. Sonra yeniden açıldı, ama değer kaybı durdurulamayınca yeniden kapatıldı!
Dolar ise; önce 8.50 TL’ye kadar yükseldi. Bu yazının yazıldığı saatlerde 8.00 TL dolayında dalgalanıyordu.
Pandemide tek adam yönetiminin bir yıl boyunca hiçbir vaadini yerine getirmediği, en son “aşı konusu”nu “aşı sorunu”na dönüştürerek ülkeyi “3’cü pik”e götüren politikasıyla, halkı “Sürü bağışıklığına mahkum ettiği” açıkça ortaya çıkmıştır.
Gelişmelerin bütünü üstünden bakıldığında, tek adam yönetiminin; sorunları artık ertelemeyi bile başaramayacağı, tersine sorunları daha da büyüten kararlar alarak, son günlerde açıkça gördüğümüz gibi “Bir gece ansızın her şeyin olabileceği” bir döneme girdiği görülmektedir.
Bu badireden çıkışın tek yolu da yığınların kendi taleplerine sahip çıkmalarından ve ortak bir mücadele için adım atmalarından geçmektedir.
Evrensel'i Takip Et