İstanbul Sözleşmesi'nden caymak, hak savunucularını cezalandırmak

Fotoğraf: Evrensel
İnsan hakları, hiçbir devlet açısından iç sorun değildir. İnsan haklarının evrenselliği ilkesi, insan haklarının her yerde, her insan için (herkes) geçerli olduğu anlamına gelir. Öyle olunca da insan hakları devletlerin iç sorunu olmaktan çıkar. Söz gelimi, hiçbir devlet, “Ben egemen bir devletim, işkence yaparım” diyemez. Bu doğrultuda yasalar da çıkaramaz.
İstanbul Sözleşmesi’nden “cayma” iradesi gösterdi Türkiye. “Türkiye” diyoruz, hukuken Türkiye’yi temsil eden bir makam, “Cumhurbaşkanlığı” somut bir irade gösterdi. Bu irade beyanının Türkiye’nin iç mevzuatına uygun olmadığı belirtiliyor. Uluslarası sözleşmelerin usulüne uygun kabul edilişi ya da feshi, çekilmesi, sona erdirilmesi ya da bizim burada ifade ettiğimiz gibi, “cayma” iradesi, belirli usullere tabidir. Cumhurbaşkanlığı kararı ve kararnamesinin usul açısından hukuka uygun olmadığı yolunda güçlü itirazlar var. Bugünkü yazımızın konusu açısından odak noktası burası değil. Bu konuda Hukuk Profesörleri Levent Köker (birikim), Kemal Gözler (anayasa.ge.tr) ve Turgut Tarhanlı’nın (bianet) yazılarına bakılabilir.
İnsan hakları konularının evrensel ve/veya bölgesel sözleşmelerle koruma altına alınması insan haklarına saygı açısından - tanınma, uygulanma, koruma ve geliştirme açısından- önemli bir güvencedir. Uluslararası ya da bölgesel sözleşmeler her yerde insan haklarının uygulanması ve korunması açısından ve her yerde aynı şekilde anlaşılması, sahip olunması ve uygulanması açısından önemlidir. Sözleşmenin “Maksatlar, tanımlar, eşitlik ve ayrımcılık yapılmaması, genel yükümlülükler” başlıklı 1. bölümünde her şey çok açık. Sözleşme’nin feshi kadın hakları açısından geriye doğru atılmış büyük bir adımdır. Sözleşmenin 4/3 maddesinde yer alan bazı kavramların -cinsel yönelim gibi- bazı çevrelerde büyük rahatsızlık yarattığı anlaşılıyor. Madde, hiçbir durumda, hiç kimseye ayrımcılık yapılamayacağını ve herkesin eşitlik ilkesinden yararlanacağını söylüyor.
Şöyle: “Madde 4 – Temel haklar, eşitlik ve ayrımcılık yapılmaması
3. Taraflar bu Sözleşme hükümlerinin, özellikle de mağdurların haklarını korumaya yönelik tedbirlerin, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka tür görüş, ulusal veya sosyal köken, bir ulusal azınlıkla bağlantılı olma, mülk, doğum, cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet kimliği, sağlık durumu, engellilik, medeni hal, göçmen veya mülteci statüsü veya başka bir statü gibi, herhangi bir temele dayalı olarak ayrımcılık yapılmaksızın uygulanmasını temin edeceklerdir.”
Ne yani, LGBTI+’lar insan değil mi? Temel haklardan yararlanamazlar mı? Eşitlik ilkesi onlara uygulanamaz mı? Onlara ayrımcılık yapmak, ayrımcılık sayılmaz mı? Onların “Kendi oldukları gibi yaşama hakları” yok mu? Bu haktan yararlanamazlar mı? Sözleşmeler, ulusal ve uluslararası/ulusalüstü hukuk, onları korumasın mı?
Hak savunucuları şu aralar çok fazla saldırıya uğruyor.
Son örnekleri milletvekili değerli İnsan Hakları Savunucusu Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun ve İHD’nin değerli Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan’ın maruz kaldığı muameledir.
Gergerlioğlu hakkındaki ihlaller, ilk olarak yargının hukuka aykırı mahkumiyet kararı, ikincisi, TBMM tarafından Milletvekilliğinin düşürülmesi ve Gergerlioğlu’nun TBMM’de gözaltına alınmasıdır. Gergerlioğlu hakkındaki mahkumiyet kararı da milletvekilliğinin düşürülmesi kararı da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 18. maddesinde yer aldığı gibi, siyasidir.
Türkiye’nin en eski (1986) ve en yaygın/etkili insan hakları örgütü olan İnsan Hakları Derneğinin, Sevgili Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, geçen hafta bir sabah (cuma) gözaltına alındı. Görüş yasağı ve dosya ile ilgili kısıtlama getirildi. Akşam üzeri adli kontrol ve yurt dışı yasağı şartıyla serbest bırakıldı. Suç: Suç, çeşitli tarihlerde insan hakları çalışmaları nedeniyle yaptığı açıklamalar. Türkiye’deki bütün insan hakları savunucularına Öztürk Başkan üzerinden verilen bir gözdağı mesajı var, bu muamelede. Süleyman Soylu’nun “Canı çıkasıca” dediği dernek, (İHD), bütün dünyanın tanıdığı bir dernek. Onun yönetici ve üyeleri de 35 yıldır gönüllü olarak, canları ve özgürlükleri pahasına, Türkiye’de insan haklarını korumak ve geliştirmek için çalışıyorlar. Bugüne değin İHD’ye uygulanan hiçbir baskı sonuç vermemiş, hak mücadelesini durduramamıştır. Bundan sonra da durduramayacaktır.
Evrensel'i Takip Et