25 Mart 2021 00:34

Uçuruma doğru

Görsel: Unsplash&Pixabay

Paylaş

Yıllarca ekonomik istikrar vaadiyle tek başına iktidar olan AKP, resmi olarak tek adam rejimine geçildiği tarihten bu yana ekonomi başta olmak üzere, toplumsal yaşamın her alanında yaşanan istikrarsızlığın biricik sembolü haline gelmiş durumda.

Türkiye’nin uzun süredir yaşanan, salgın ile birlikte daha da derinleşen ve ‘ekonomik buhran’ niteliği kazanan ekonomik kriz, artık toplumun tüm kesimleri tarafından daha derinden hissedilmeye başlandı. Ekonomik buhran, sık sık yaşanan ekonomik krizlerin etkisini arttırarak birbirini takip ettiği,  ekonomide yaşanan sorunların  işsizlik ve enflasyon gibi diğer temel göstergelere yansıdığı, sadece ekonomik değil, toplumsal huzursuzlukların ve siyasal istikrarsızlıkların yaşandığı dönemleri tanımlamak için kullanılıyor.  

Türkiye’de yaşananların kriz mi, buhran mı olduğunu anlamak için temel ekonomik göstergelere ve halkın çalışma ve yaşama koşullarına bakmamız yeterli olacaktır. Örneğin Türkiye Bankalar Birliğinin (TBB) açıkladığı son verilere göre Türkiye’de bankalara ve finans kurumlarına borcu olanların sayısı 34 milyonu, toplam borç miktarı ise 850 milyar TL’yi geçmiş durumda. Dövizde yaşanan ani yükseliş ve dalgalanmaların, gıda fiyatlarındaki artışların önümüzdeki aylarda üretici fiyatları enflasyonu (ÜFE) ve tüketici enflasyonunu (TÜFE) arttırması bekleniyor. Tüm eksikliğine rağmen salgın süresince önemli bir işlev gören kısa çalışma ödeneğine mart sonu itibarıyla son verilecek olması, TÜİK tarafından gizlenemeyecek kadar büyük bir işsizlik dalgası ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.

İktidar, temel ekonomik göstergelerin adeta rüzgardan nem kapmak için fırsat kolladığı, ekonomik kırılganlığın hiç olmadığı kadar yüksek olduğu bir dönemde, akşamdan sabaha alınan keyfi kararlarla adeta yanan ateşe benzin döküyor. Ağır ekonomik ve toplumsal sorunları çözmek, salgının yayılma hızını azaltmak için hiçbir somut adım atılmazken, kumda oynayan çocuklar gibi ekonomi politikalarıyla oynuyorlar. Uzun süredir ayaklarının altından kaymakta olan toprağı tutmak için öylesine tehlikeli adımlar atıyorlar ki, züccaciye dükkanına giren fil gibi hiçbir engele aldırış etmeden önlerine ne çıkarsa yıkıp, deviriyorlar.

Yakın zamana kadar her açıdan pamuk ipliğine bağlı olan ekonominin ve giderek kötüleşen ekonomik göstergelerin asıl sorumlusu olarak  ya dış güçleri ya da muhalefeti suçluyor ve yaşananların geçici olduğunu, istikrarın mutlaka sağlanacağını iddia ediyorlardı. Bugün gelinen noktada salgının hızla yayılmasının sorumlusu olarak halkı, ekonomide yaşanan sorunların sorumlusu olarak kendileri dışında herkesi suçlamayı sürdürüyorlar.

Özellikle son üç yılda yaşananlar, ‘güven’ ve ‘istikrar’ sloganıyla iktidar olanların ‘güvensizlik’ ve ‘istikrarsızlık’ sembolü haline geldiklerini gösteriyor. Tek adam rejiminin sadece birkaç gün içinde farklı alanlarda aldığı tartışmalı kararlar bile, ülkenin göz göre göre büyük bir uçuruma doğru hızla sürüklendiğini  gösteriyor. Mevcut yönetim anlayışı devam ettiği sürece, ekonomi başta olan üzere, hemen her şeyin eskiden olduğundan daha kötü hale gelmesi kaçınılmaz görünüyor.

Son yıllarda birbiriyle çelişen o kadar çok karar alınıp uygulandı ki, tek adam rejiminin ekonomi ve ülke yönetimi üzerindeki kontrolünü baskı, tehdit ve zor yoluyla sağlamasının eskisi kadar kolay olmayacağı anlaşılıyor.

Ekonomik, toplumsal ve siyasal yaşamın farklı alanlarında işçilerin, kamu emekçilerinin, kadınların, gençlerin, küçük esnafın, üretici köylülerin ve diğer toplum kesimlerinin giderek yükselen öfkesi, toplumun farklı kesimlerinden yükselen örgütlü itirazlar ve karşı çıkışların artması, önümüzdeki ayların iktidar bloku ve karşısındaki güçler açısından çok daha zorlu mücadeleleri gündeme getireceğini gösteriyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa