Elektronik üretimi ve doğayı koruma savunmaları
Fotoğraf: mhoppsy/Pixabay
São Paulo tüketici koruma kurulu Procon-SP, iPhone 12 serisi ile birlikte şarj adaptörü verilmemesi ve suya dayanıklı ibaresi ile sunulan iPhone’ların su almasından kaynaklanan hasarların garanti kapsamında onarılmaması nedeni ile Apple’a 1,92 milyon dolar ceza kesti. Apple, suçlamalara karşı şarj cihazını dahil etmemenin hem karbondioksit emisyonunu hem de nadir toprak elementlerinin kullanımını azalttığını savunarak çevreci rolü oynamaya çalışmıştı. Procon-SP aralık ayında soruşturmayla ilgili yayımladığı notta şarj cihazının ürünün kullanımı için temel bir bileşen olduğunu, Apple’ın yanıtında eski şarj cihazlarını kullanmanın güvenli olup olmadığını kanıtlayamadığını, eski şarj cihazlarının kullanımından kaynaklanabilecek arızalarda bunun garanti kapsamı dışında bırakılmayacağını taahhüt etmediğini ve pakete şarj cihazının dahil edilmediğinin bilgisinin kullanıcılara açıkça ve yeterli biçimde verilmediğini belirtiyordu.
Bu cezada cezanın kendisinden çok Apple’ın savunmasının tartışılmaya ihtiyacı var. “Doğayı/çevreyi korumak”, salt Apple ile de sınırlı kalmadan büyük şirketlerin pek çok tartışmada arkasına sığındıkları ya da propaganda için kullandıkları; sıklıkla da kayda değer sayıda kullanıcı tarafından sahiplenilen bir savunma şekli. Sonuçta “dünyayı, doğayı, çevreyi korumak” gibi yüce bir amaca kim itiraz edebilir ki?
Elektronik cihazların parçalarının üretiminde kullanılan nadir toprak elementleri ile niyobyum ve tantal gibi bazı elementlerin çıkartılması ve üretilmesi; ormanlık alanların yok edilmesi, topraklar ve suların kirletilmesi, çocuk işçilik, kölelik düzeyinde çalışma koşulları, insan hakları ihlalleri ve daha pek çok açıdan hem doğaya hem de insanlara zarar vermektedir. Tedarik zincirinin ilk halkalarında başlayan bu tahribat, zincir boyunca ilerledikçe ülkeden ülkeye şeklen değişse de özü değişmez: Şirketler mecbur kaldıkları miktarda ya da propaganda değeri olduğu ölçüde çevreyi koruyacak tedbirler alır. Üstelik zincirin sonuna varıp da ürünün kullanıcıya ulaşması ile de tahribat bitmiş olmaz. Tasarlanan kullanım ömrünü tamamlayan cihazların kullanıma geri kazandırılmak yerine çöplükleri boylaması ile tahribat zincirine son bir halka daha eklenir.
Bütün bu süreçlerde şirketlerin temel tutumu mecbur kalmadıkça asgari maliyetle işin içinden çıkmak yönündedir. Sömürünün, hak ihlallerinin en yoğun olduğu, çevreye verilen tahribatın pek umursanmadığı bölgeler üretim açısından çoğunlukla tercih sebebidir. Çalışma koşullarından kaynaklanan işçi intiharlarını engellemek için çalışma koşullarını değiştirmektense fabrika çevresine ağ germek bile makul çözüm kabul edilir onların gözünde.
Üretilen cihazların sınırlı bir süre, çoğunlukla da garanti süresinden biraz daha fazla dayanacak şekilde tasarlanması da yetmez. Cihazlar başkaları tarafından tamir edilmeyi olabildiğince engelleyecek şekilde tasarlanır. Tamir hakkını sağlayacak yasalara karşı milyonlarca dolarlık lobi faaliyeti yürütülür. Kullanıcıları yeni cihaz aldırmaya meylettirmek üzere cihazların hızı yazılım güncellemeleriyle düşürülür. Her şey daha fazla cihaz ve yan ürünü satmaya bu arada da kârı en yukarı seviyeye çıkartmaya endekslidir.
Yanılsama olmasın bu tablo salt Apple için değil elektronik üretimi yapan hemen tüm şirketler için de oldukça benzer. Doğrudur, şirketler yeşili sever ama mevzubahis olan doğa yeşili değildir. “Adaptörü kutudan çıkartıp elektronik hammadde kullanımını azaltarak”, “ürün kutusunu küçültüp kağıt israfını ve karbondioksit emisyonunu azaltarak” çevreyi korumaya çalıştığını iddia edebilmek için ya şirketler kadar iki yüzlü ya da dünyadan epeyce habersiz olmak gerek.
- Yapay Zekanın arkasındaki görünmez maliyet 04 Ocak 2025 04:26
- Geniş dil modellerinde yeni rakip: DeepSeek V3 28 Aralık 2024 04:26
- Çocukları çevrimiçi tehlikelerden kim koruyacak? 14 Aralık 2024 04:24
- Sosyal medyaya yaş sınırlaması çocukları koruyabilir mi? 30 Kasım 2024 04:50
- Medyanın arama tekeli ile imtihanı 23 Kasım 2024 05:01
- Teknoloji patronları ABD seçiminin galiplerinden 09 Kasım 2024 04:32
- Platformlar ve yayıncılar çevrim içi radikalleşmenin neresinde? 19 Ekim 2024 06:56
- Hamam böceği yuvası mutfakta değil 10 Ekim 2024 04:55
- ‘Yerli ve milli’lik siber güvenliğin neresinde? 21 Eylül 2024 06:01
- Sızan/sızmayan veri ve sonrası 14 Eylül 2024 04:54
- Modern İskenderiye Kütüphanesi yanarken 07 Eylül 2024 04:43
- Genç oyun geliştiricilere vadedilen kabus 24 Ağustos 2024 05:58