'Cırcırı bozuk fermuar' meselesi (2)

Kirvem,

Memleketimizin sathında şu veya bu vesilelerle, şu ya da bu nedenlerle gelişen olayların kimilerini, “Böyle gelmiş, böyle gider” zihniyetiyle sanki tereyağından kıl çekercesine tez elden güya çözüp bertaraf ederken, diğer yandan da önemsiz, entipüften kimi olaylar karşısında da, nedense, ne hikmetse zaman zaman sanki sudan çıkmış balık misali çırpınıp duruyorsak, o zaman bu işin sebebi, “esbabımucibesi” acaba ne?

Kimi vatandaşlarımızın bu konudaki düşüncelerine bakılırsa; on dokuz yıldan beri cennet  vatanımızın siyaset sahnesinde, daha da doğrusu iktidar kulvarında şu sıralar at koşturan “jokey”lerimizin gerek “çim”, gerekse “kum” sahalarda bir vakitler sergiledikleri performanslarına aynı minvalde imza atmaları artık hem kolay değil, hem de birbirinin peşi sıra attıkları yanlış adımlar sonucunda önlerinde giderek artan bariyerleri aşıp, hendekleri atlatıp dolaysıyla “nurlu ufuklar” finalini kazasız belasız göğüslemeleri bu saatten sonra hayli zor...

Hayli zor, çünkü siyaset sahnesinde daha yolun başındayken, “Halka hizmet Hakk’a hizmettir” şiarından esinlenip, bu bapta ellerinden geleni asla esirgemeyeceklerini kırk türlü yeminler eşliğinde günde beş vakit dillendirenlerin verdikleri bu “iman dolu sözler” sayesinde, dönüp dolaşıp  gele gele nihayetinde bunca zamanın ardından geldiğimiz noktada milletçe geriye dönüp baktığımızda, ortalıkta sırıtan acı gerçek şu ki,  el alem Mars’a doğru dümen kırarken, bizler nal toplamakla meşgulüz...

Kirvem, aslında hepimizce malum olan işin bu faslını bir kenara dehleyip, öte taraftan sadede, “mesele”nin özüne gelirsek; görünen o ki, mesela şu günlerde seksen üç milyonu sollayan nüfusumuzla tıklım tıkış doluştuğumuz bu “mübarek” gemide sözde “birlik ve beraberlik” içinde seyahat ediyoruz ama, beri yandan da dilimizde pelesenk olan bu “birlik, dirlik” masalının sadece lafı güzaftan ibaret olduğunu, üstelik bunu da “bile bile lades”  tarzında aynı “kuyruklu yalan”ı, şu veya bu “milli” gerekçelerle, şu ya da bu hesaplarla zırt pırt tekrarlayıp durduğumuz için sanki farkında olmadan  sinirimiz mi bozuluyor ne!

Vere nitekim... Yıllar yılı ilkokul çağından itibaren Andımız yeminini lıkır lıkır içip, daha sonraları bu yemin faslının defterini dürüp, ardından da, “Olmadı pilav çevir lapaya” yaklaşımıyla geldiğimiz bu noktada, bu zihniyet doğrultusunda bu kez de, “Cırcırı  bozuk fermuar” misali bilumum meselelerimizin üstünü ikide bir açıp kapatarak ya da kapatıp açarak  topyekün birer “fermuar manyağı” kesildiğimiz için mi milletçe iki yakamız bir araya gelmedi, gelmiyor, kim bilir Kirvem!

EVRENSEL'İNMANŞETİ

İhyanın aslı

İhyanın aslı

Maraş depremlerinin ardından geçen iki yılda ne yiten on binlerce canın hesabı sorulabildi ne de kalanların bir derdine derman olundu. İki yıl sonra iktidar, ”Asrın İhyası” sloganıyla toplumu aldatmaya çalışıyor. Oysa asıl ihya ihaleler, inşaatlar, rezerv alan ilanları, teşvikler, vergi indirimleriyle, depremi gerekçe eden siyasi baskılarla geldi.

Teslim edilen konut sayısı ihtiyacın 3'te biri.

Deprem bölgesinde 'rezerv alan' kılıfıyla halkın evleri, arsaları gasbedildi.

Deprem işçiye yoksulluk, sermayeye 'fırsat' oldu.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Sezgin Tanrıkulu: "Depremin maliyetini en aza indirmek için her ay vergi veriyoruz. Nereye harcandığını bilmiyoruz"

Evrensel'i Takip Et