Emperyalist müdahalelere ‘meşruiyet’ sağlayan politikalara hayır!

Tayyip Erdoğan (solda) | Fotoğraf: DHA / Joe Biden (sağda) | Fotoğraf: Flickr / Kolaj: Evrensel
ABD Başkanı Biden’ın Beyaz Saray’da resmen göreve başlamasının üstünden 2 aydan fazla zaman geçti ama Saray erkanı tarafından dört gözle beklenen o telefon hâlâ çalmadı. Ama Biden’dan bir “davet” ve davete iliştirilmiş bir de “mektup” geldi.
Davet, ABD’nin Paris İklim Anlaşması’na yeniden dönmesi vesilesiyle, Biden tarafından düzenlenen “iklim” konulu “liderler zirvesi” ile ilgili.
Biden, “sanal” olarak düzenlenecek zirveye 40 ülkenin devlet başkanı ya da başbakanlarını davet etmiş. Bu davetliler arasında Cumhurbaşkanı Erdoğan da var.
Biden’ın Erdoğan’a gönderdiği mektupta, kovid-19 salgınından etkilenen T.C. vatandaşlarının, ailelerinin ve tüm halkının acısını paylaştığı belirtiliyor.
DAVET VE MEKTUP TELEFON BEKLENTİSİNİ KESER Mİ?
2 ayı aşkın bir zamandan beri Biden’dan beklenen telefon, geçmişte Putin ve Trump’la yapılan, rutine dönen telefon görüşmeleri gibi sıradan bir telefon görüşmesi değil.
Diplomasi, bir tür “Buluttan nem kapma sanatı” ise, Biden’dan telefon gelip gelmemesi, zamanlaması, süresi...
Her biri ayrı değerlendirilmesi gereken bir duruma karşılık gelebilmektedir. Bu yüzden Biden’dan gelecek telefon, geçen 2 ay içinde yaşanan tartışmalarla birlikte ele alındığında, Biden’ın ABD’si ile Erdoğan’ın Türkiye’si arasındaki sorunların nasıl çözüleceği ve hangi biçimde ele alınacağı özel anlam kazanmış bulunmaktadır.
Hele de Erdoğan’ın Biden’ın kasım ayında yapılan seçimde Trump’ı yenip “seçilmiş başkan” olmasıyla eş zamanlı olarak, Erdoğan’ın batı emperyalizminin desteği olmadan ne ekonomik politikaların ne de tıkanan iç ve dış politikasının faturasını ödeyebileceğini fark ederek, ”Yönümüz de yolumuz da Batı’ya dönüktür” diyerek yaptığı “büyük U dönüşü”ne karşın Biden’ın, Doğu Akdeniz ve Türkiye-Yunanistan arasındaki sorunları Miçotakis’le konuşması ama Erdoğan’la hiçbir bağlantı kurmaması Saray erkanının sinirlerini iyice germiş görünüyor.
Bu koşullarda, içinde İngiltere, Almanya, Çin ve Rusya liderlerinin de olduğu 40 ülkenin liderinin katıldığı “sanal toplantı”da Biden-Erdoğan görüşmesi mümkün olacak mı, olursa sorunları konuşabilecek mi çok tartışmalıdır. Hatta olanaksız görülmektedir. Bu yüzden de bu toplantının Ankara’nın “telefon” beklentisini karşılaması da çok zor görünüyor.
Davete eklenen mektubun kovid-19’la ilgili, tamamen insani, renksiz, kokusuz, bir mektup olmasının politik ifadesi ise, Biden’ın ABD-Türkiye ilişkilerini Erdoğan’la değil, Dışişleri Bakanlığı ve konusuna göre diğer bakanlıklar üstünden yürütmeyi tercih edeceğini göstermesidir.
AB YAPTIRIMLARI İLE İLGİLİ ‘BIDEN’IN İSTEĞİ’
AB’nin ekim 2020 zirvesi, Doğu Akdeniz ve Yunanistan’la ilişkilerdeki sorunların üstünden “Türkiye’ye karşı yaptırımları” gündeme almıştı. Yaptırımlar AB’nin aralık zirvesinde gündeme alındı; ama ABD’nin Türkiye’ye yaptırımları konusunda Biden yönetiminin CAATSA yaptırımlarının uygulamasını da dikkate alarak, “ABD ile koordinasyon içinde uygulamaya sokulması” için AB’nin mart 2021 liderler zirvesine ertelenmişti.
AB’nin mart zirvesinde yaptırımların devreye sokulmaması için bir adım atılmadı. Tersine AB zirvesinden “Türkiye’den gelen yapıcı açıklamalar” dikkate alınarak, sürecin ilerletilmesini isteyen bir tutumun öne çıktığı görülmektedir.
Üstelik Biden’ın AB liderlerinden, “Erdoğan’ın her tür tavizi vermeye hazır olduğu için yatırımlarla bu sürecin kesintiye uğratılmamasını istediği” ve AB’nin bu yüzden de yaptırımları ertelediği belirtilmektedir.
Gelinen yerde AB Türkiye’den; Kıbrıs, Doğu Akdeniz, göçmen sorunu, insan hakları... gibi alanlarda adımlar beklerken, Türkiye de AB’den; “vize serbestisi”ne dair vaatlerini yerine getirmesini ve “göç mutabakatı”nın ve AB ile Gümrük Biriği Anlaşması’nın güncellenmesini” istemektedir.
Burada belirtelim ki, “yaptırımlar”la ilgili kararlar tümden kaldırılmamış Türkiye girdiği süreçte ilerlemezse, uygulamaya sokmak üzere beklemeye alınmıştır!
ABD VE AB, AKP-ERDOĞAN YÖNETİMİNE KARŞI ORTAK TUTUM ALIYOR
24 Mart’ta Brüksel’de ABD Dışişleri Bakanı Blinken ile Çavuşoğlu arasında yapılan görüşmeden sonra yapılan açıklamalardan açıkça anlaşılıyor ki, ABD ile Türkiye arasında; “Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin tutumu”, “Suriye sorunu”, “s-400’ler”, “insan hakları”, “İstanbul Sözleşmesi’nde çekilme” gibi sorunlar vardır. Özellikle s-400’lerde ABD’yi tatmin edecek bir adım atılmadıkça, Biden yönetiminin Türkiye ile ilişkileri, fiiliyatta “bir tık aşağıda” tutmaya devam edeceği anlaşılmaktadır.
Burada ABD ve onunla “koordinasyon içindeki” AB’nin yaptırımlarını “Demokles Kılıcı” olarak kullanmaya devam edeceği açıkça görülmektedir.
Batılı emperyalistler, Türkiye’nin son yıllarda Rusya ve Çin’le kurduğu ve AB ile ABD’yi rahatsız eden tutumunun hesabını sorarken, aynı zamanda Erdoğan yönetimini de “Testten geçirmekte”dir.
Emperyalistlerin Türkiye’yi böyle kuşatması şaşırtıcı değildir ve elbette ki teşhir edilmelidir, edilecektir de. Ama bir emperyaliste karşı öteki emperyalistle iş birliği içinde “oyun kurma”yı marifet sayan, böylece emperyalistlerin yağmasından pay alma amacı güden yeni Osmanlıcı politikalara karşı mücadele daha da önemlidir. Çünkü bu tutum, Türkiye’yi İhvancı çizgide bir dış politikaya çekme, tek adam yönetiminin 21. yüzyılın sorunlarına Orta Çağcı çözümleri getirme tutumuyla emperyalistlerin bölgedeki müdahalelerine meşruiyet sağlamaktadır.
Duvara çarpan yeni Osmanlıcı sahte antiemperyalizmle gerçek antiemperyalizm arasındaki karşıtlık ABD-AB-AKP-Erdoğan Türkiye’si ilişkileri etrafındaki son aylardaki gelişmeler içinde daha açıkça anlaşılır hale gelmiştir.
Bu da Türkiye’nin halkları için önemli bir kazanımdır.
Evrensel'i Takip Et