30 Mart 2021 00:11

Yine kesişen yollar

Kızıldere'de katledilen devrimcilerin portreleri.

Paylaş

1971-72 yıllarında Mahir Çayan manşetlerden inmiyordu. Sinan Cemgil, gibi o da basının pek farkında olmadığı isimlerdi. Manşetlerde olan Deniz’di. O daha çok eylem adamı olduğu için belki.

Fakat devlet iyi koku alır, üçünü de katletti.

Belki de, bu devletin Mustafa Suphilerden beri izlediği bir yol.

Arada benim doğduğum yıl olan 1948 yılında katledilen Sabahattin Ali var. Demek o da büyük potansiyel tehdit olarak görülmüş.

Nâzım, yeğeninin kolejli boyfriend’i tarafından bir sürat teknesi ile kaçırılmasa, belki o da 50’sinden sonra götürüleceği askerlik sırasında katledilecekti.

O öldürüldüğünde kabinede parlak cin gibi bir akademisyen vardı. Nihat Erim. Ve gerektiğinde özgürlüklerin üzerinin bir şalla örtülebileceğinin teorisini yapıyordu. Bir başka Akademisyen, Mehmet Ali Aybar, Behice Boran gibi üniversiteden kovalanırken. Aybar’ın TİP’inde, Urfa’dan yerine Faik Bucak’ın seçilme olasılığı tartışılmış meğer. Behice Boran yerine o girecekmiş meğer parlamentoya.

1980 darbesinden hemen önce, evinin önünde öldürülecekti o da. Bir çeşit nemesis eylemi ile. Talat ve  Cemal gibi. Enver ise, Kızıl Ordu tarafından, Turan hayalleri peşinde koşarken.

Ama o hayaller hiç bitmedi ki.

Bir başka “ilk” kurşun” ise TKDP Kurucusu Faik Bucak’a sıkılacaktı. Mustafa Suphi gibi. Yusuf Serhat Bucak, ne iyi yaptı, babasının yaşamını kitaplaştırarak. Avesta ne iyi yaptı bunu yayımlayarak.

Elbette, Kürt rönesansının ilk yeşerdiği Dicle Talebe Yurdunun kurucularında biriydi, Musa Anter gibi.

Musa Anter de bir kurşuna maruz, yine bir uyanış döneminde, 70’inde olduğuna bakılmadan.

Devlet unutmaz, not tutar sadece!

Siverek, Kürt coğrafyasında özel bir yere sahiptir. 1970 baharında bir sosyoloji araştırması için orada kaldık, o zaman fark ettik bunu. 1969 yılında keşfettiğimiz Hakkari gibi.

Kürt kimliğine saklamayan biri olarak onun hakimlik mesleğini sürdürmesi zordu, Kürtlerin görece nefes aldığı 50’li yıllarda bile.

Sürgün edilmeye kalkınca bastı istifayı, “Kürt Hakim” oldu namlı bir “Kürt Avukat”.

Çokları, TKDP’yi, Barzaninin KDP’sinin kopyası sanır. Elbette olmuştur, 1958 ülkeye geri dönüşün etkisi bizim coğrafyada.

Onun yanında, Kürt bilge insanı, Faki Hüseyin Sağnıç’ın da sanık olduğunu hatırladım şimdi, 1971 TKDP davasında. Oğlu Azad Sağnıç da 1984 Diyarbakır cezaevi açlık grevinde ölen DY’li Orhan Keskin’i kitaplaştırdı. Al sana kesişen bir yol daha. (*)

Ama  TKDP’nin kuruluşunda ilk ışık yine Rojava’dan gelmiştir.

SKDP’nin büyük etkisi olmuştur 1965 oluşumunda. Bu da şaşırtıcı değil, sınırın hemen ötesindeki “kağıtsızların” varlığından dolayı. 1925’in, 1929-30’un özgürlük arayışlarının kaçkınlarının sığınağı olduğu için.

Zaten sınır dediğin nedir ki, bir demir yolu hattı. “Demir perde” ’50’ler, ’60’lardan sonra indi bölgeye, iki yanlı cunta diktalarının oluşumundan sonra.

“Kağıtsızlara” kağıt verme, ancak oğul Esad’a nasip olacaktı.

Oranın çok daha yakın Kürt uyanışının canlı merkezi oluşundan dolayı. Bedirxanların , Ciğerhunlar ile bağın hiç kesilmeyişinden dolayı. Mehmet Uzun da Sivereklidir. Kürt edebiyatının ilk dersini o da güneyde alacaktı. Eh, onun da ilginç başlangıç hikayesi kitapta yer almasa olmazdı.

Ve Said-i Kürdi ya da Nursi’nin hayata Urfa’da vedası yer almasa, o da olmazdı.

“Kürt Hakim” e yönelik suikastta, Yazarımız Yusuf Serhat Bucak da, yaralanacaktı, babası gibi. Hakim’in yarım kalan infazı hastanede tamamlanacaktı. Trabzon’da faşistlerce 1978’de vurulan akademisyen Necdet Bulut gibi… Dr. Mengeleler bizde de eksik değil!

Bu olaydan sonra, Serhat ülkede kalırken, Yayla ile Sertaç’ın Avrupa’da okuması kararlaştırılacaktı.

Yayla Bucak, eşi daha sonra teknik yüksekokul rektörü olacak olan eşi Ronald Mönch ile yakın arkadaşları, onlar gibi doktora yapan Gülten Çayan, büyük bir endişe içinde Kızıldere operasyonunu izliyorlardı anı anına.

Gülten ve Mahir son kez 1970 yılında mutlu bir yaz geçirmişlerdi Paris’te… Osman Arolat gibi atletik şampiyonalara giren Gülten yakın dosttular Mahir ile.

Teşekkürler Serhat Bucak, babanın hikayesini yazmanla, daha bir oturdu taşlar yerine, önümüzdeki puzzle’da.

 

 (*)  Azad Sağnıç, Orhan Keskin, Notabene Yayınları 2016

(**)Yusuf Serhat Bucak, Kürt Hakim/Faik Bucak’ın Yaşamı, Avesta Yayınları 2021

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa