Daha kapsamlı bir hesaplaşmaya zorluyorlar

İllüstrasyon: Pixabay
İşsizlik, yoksulluk ve açlık yaygınlaşıyor. Pandemi ise yine iktidarın halk sağlığını dikkate almayan tutarsız ve iki yüzlü politikaları nedeniyle ortalığı kasıp kavuruyor. Buna karşın iktidarın halka ne ekonomide, ne politikada, ne de sağlıkta verebileceği bir şey var. Bunun itirafı olarak önce IBAN yayımlamışlardı, ardından “Dövizleri, altınları bozdurma” çağrısı yaptılar. Sanki dolar ve altın içinde yüzen büyük patronlar ve iktidarın türetmesi zenginler değil de emekçi, yoksul halk!
Ama iktidarın halka verdiği kuşkusuz bir şeyler de var! Bu reform demagojileri eşliğinde baskı ve şiddettir. Bu kadar açlığa, yoksulluğa ve işsizliğe mahkum edilme, düşük ücretle çalışmaya zorlanma ancak baskı ve terör eşliğinde mümkün oluyor. Halkın genel olarak maruz kaldığı bu baskı ve şiddet Kürtler söz konusu olunca ikiye katlanıyor. Milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılıyor, partileri hakkında yeni kapatma davaları açılıyor.
Muhalefet ise mevcut gidişattan hoşnutsuzluk duyan hemen hemen herkesin artık ezberlediği “Seçimlerde gidicekler, sabredin, provokasyona gelmeyin” çağrıları yapıyor. Bu çağrıları duyan da muhalefetin seçim için her yolu kullanarak atak üstüne atak yaptığını sanabilir. Muhalefet papatya falı bakar gibi sonbaharda seçim propagandası yapıyor. Bu bahar olmazsa gelecek baharda! Ama halk sabır taşı değil. Tuzu kuru olanlar bekleyebilir, açlığın ve yoksulluğun kırbacı altındaki kitlelerin ise beklemeye sabrı yok.
Güncel politik sorunların biraz üzerine çıkıp, tarihsel bir perspektiften bakıldığında şu tespiti yapmak yanlış olur mu? İktidar ve muhalefet uyguladıkları bu politikalarla halkı daha kesin ve kapsamlı bir hesaplaşmaya zorluyorlar. Halk kitlelerinin tek adam yönetiminin devrilmesinden elbette politik çıkarı bulunuyor. Ama bundan daha kapsamlı çıkarı ise bir bütün olarak demokrasi ve özgürlüğün kazanılmasında, olası bir seçimi kazananların uygulayacağı IMF’li IMF programlarına katlanmakta değil de halkın çıkarlarını temel alan ekonomik programlarda.
Yani tablo şöyle görünüyor; bir tarafta baskı ve terör uygulayan zorba bir iktidar, diğer tarafta baskıya ve zorbalığa karşı sabır tavsiye eden bir muhalefet ve arada sıkışan bir halk. Halk kitleleri açısından bu zorunlu olarak katlanılması gereken bir durum değil. Kitleler kendi alternatiflerini yaratmak üzere harekete geçebilir ve bunu yaptıkları koşullarda zorbalığın ve baskının üzerinden gelebildiklerini, onları başlarından atabildikleri örneklerin sayısı da az değil. Burada sorun bağımsız bir halk hareketi örgütleyebilmekte, bu yeteneği gösterebilmekte.
Koşullar halkın topyekün bir hesaplaşmaya doğru itilmesinin nesnel koşullarının her geçen gün biraz daha olgunlaştığına işaret ediyor. Bugün mücadelenin nispeten zayıf görünmesi, açık kitle mücadelesinin henüz patlamaması, dipte biriken enerjinin bir fayı ne zaman kırıp depreme yol açacağının bilinmemesi, ama bunun beklenmesi örneğinde olduğu gibi sosyal bir depreme yol açabilir mi? Kimse bunun olmayacağının garantisini veremez. Sınıf mücadelelerinin geçmiş tecrübesine dayanılarak buna halkın tarihsel hakkı da deniliyor. Bir halk bu yola girdiğinde sadece politik bir hesaplaşma ile yetinmiyor, kendini bağlayan tüm eski geleneklere, ayak bağlarına, kendi geri geçmişine de baş kaldırıyor.
Bütün bunları başaracak yetenek ve tecrübe elbette kolayca kazanılamıyor. Çoğu zaman ağır bedeller ödemek gerekiyor. Ama bir kez yola çıkıldığında üstesinden gelinemeyecek bir zorluk da bulunmuyor. Geçmişte tam böyle olmasa da başarılı sayılabilecek deneyimler var ve bunlar kolayca bir tarafa atılıp, unutulabilecek tecrübeler de değiller. Emek, barış ve demokrasi güçlerinin geçmişte olumlu tecrübeleri var ve bunların bugün yeniden denenmemesi için geçerli bir neden de bulunmuyor.
Bu yapıldığında, bu yöne girildiğinde “Muhalefetin bölündüğü” suçlamaları hemen savrulabiliyor. Oysa ülkede demokrasi, özgürlük ve barış egemen olacaksa, bunları kısır bir seçim zaferinin ötesinde savunan güçlü bir mihrakın olması gerekiyor ve bu mihrak demokraside, özgürlükte, barışta yalpalayan, sallanan, iki yüzlü davranan kesimleri kendi içinde ayrıştırmak için de gerekli. Bunun için bazı ortak geçilmesi gereken yollar olabilir ve bu yollar biraz ileride ayrılacaktır. Ama çok kısa olsa da böyle bir yolun yürünebilmesi için de bağımsız bir tutumun zorunlu olduğu açıktır. Yol ise oldukça uzun. Demokrasiyi, özgürlüğü ve barışı elde edenlerden daha ileri bir perspektife sahip olanlar sosyal bir kurtuluşa doğru da yürüyecektir, yeter ki ilk adımlar güçlü bir biçimde atılsın.
Evrensel'i Takip Et