07 Nisan 2021 00:49

Bir mahpushane olarak beden

Dizlerini karnına çekerek oturmuş ve ellerini de dizlerinin önünde birleştirmiş bir kadın.

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Tercih etmek mi yoksa seçmek mi? Hayat giderek seçmek zorunda olduklarımız ile bizleri sınıyor. Bağlam olarak, sağlık ve bedenimiz kadar yaşadığımız bölge ve hatta dünya da bundan azade değil.

Her geçen gün daha fazla ‘seçmeli’ oluyor yaşam. Ama seçerken özgür müyüz? Ya da ne kadar gerçek biziz. Giderek “interpasiflik” daha bir serpiliyor. Felsefeci Robert Pfaller, interpasifliği “Birey ile bazı şeyleri onun adına deneyimlenmekte yükümlü vekili arasında meydana gelen şeydir”olarak tanımlıyor. Cenazelerde ölü ağlayıcıları misali vekiller yaratılmakta bize dair. Özgürlük, adalet, insanca yaşanır bir geliri bizim adımıza deneyimleyenin olduğu bir ülke yaratıldı. Cumhurbaşkanlığı modeli ile interpasif yurttaş yaratma arzusu hayata geçirildi.

Dünya, ülke avuçlarımızdan kayınca geriye bedenimiz kalıyor. 

Kendimize, ailemize, sevdiklerimize dair bedenlerimizi bir projeye indirgiyoruz fark etmeden. İdeallerimizi bedenlerimize hapsediyoruz. Bunu yaptıkça da, dünya ve ülke interpasifliğin dümen suyuna daha kolay terk ediliyor.

Bedenlerimiz ve hatta ruhumuzu projelendirdikçe yorgun düşüyoruz. Kapitalizmin bize öğrettiği “iyi işletme” olabilmek için yoğun çaba bizi sağlıklı kılmıyor. Ya da sanat ile uğraşı yerine bedenlerimizi sanat projesine evirmek de bizi sağlıklı kılmıyor.

Ev, pandemi ile yeniden gündemimizde. Sahi ev nedir? Hayatın sığıp sığabildiği mekan mı ya da ne? Yoksa, “Kişisel gelişimlerimizin bir uzantısı” mı nicedir?

Hayatı yaşıyor muyuz yoksa bir yatırıma mı indirgiyoruz? Kilomuz, kolesterolümüz, tansiyon ve nabız sayımız, içtiğimiz sigara, günlük zorunlu adım sayımız...

Toplumsallığımızı yitirdikçe, siyasetin öznesi olmaktan vazgeçip ülke ve dünyaya dair söz, karar süreçlerinin dışında durdukça, yani kendimizi izole ettikçe geriye tek bir hakimiyet alanı kalıyor: Bizzat kendimiz! Tek kişilik ülke, tek kişilik iktidar!

‘Sağlıklı yaşam’ iyi bir tahayyül. Ancak toplumsal ve siyasal soyutlanış altında tek kişilik bir mahpushaneden başka bir şey değil.

Sağlıcakla kalın.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa