10 Nisan 2021 00:38

Altyapı hamlesi: Sosyal demokrasiye bir adım daha mı?

Joe Biden

Fotoğraf: Oliver Contreras/Epa/AA

Paylaş

Bir süredir, ABD Başkanı Biden’ın yapıp ettiğinin (henüz) çok büyük bir değişimin müjdesini vermediğini söylüyorum. Ancak her adım, bizi böyle bir değişime yaklaştırıyor.

Biden geçen hafta altyapıya sekiz yıl içinde 2 trilyon harcayacağını duyurdu. Ülkenin yolları, köprüleri dökülüyor. Roosevelt yıllarından beri doğru düzgün yatırım yapılmamış bunlara. Hal böyle olunca, bu paket de, aynen bundan önceki yardım paketi gibi, büyük bir merkez sol tezahüratla karşılandı.

Türkiye’de bile, Biden’ın dünyayı değiştireceğine inanan çok. Örneğin TÜSİAD, yardım paketinin “sosyal demokrat renkler”ini alkışlamakla kalmadı. Biden’ın tamamen “yeşil mutabakat”a katıldığını, ve bunun geleceğin yol haritası olduğunu ilan etti.[*] (Yeşil mutabakat, çevreci bir sosyal demokrasiyi ifade ediyor).

Ama çok heveslenmeyin. Altyapı paketinin içeriği o kadar da muhteşem değil.

Değişimin sınırlarını anlamak için şirket vergilerine bakmak bile yeter. Yasa paketi, dev şirketlerin vergilerini yüzde 28’e çıkarıyor. Bu büyük bir gürültüyle ilan edildi. Oysa neoliberal Obama döneminde bile bu verginin oranı yüzde 35’ti. Trump muazzam bir saldırı gerçekleştirip oranı yüzde 21’e indirmişti. Yani yüzde 28, Trump’ın verdiği zararın ancak bir kısmını düzeltebiliyor. Kim buna sosyal demokrasi diyebilir?

Üstelik, senato ve meclisteki ilericilerin hazırladığı bir rapor, altyapının adaletli ve sürdürebilir biçimde geliştirilebilmesi için çok daha fazla harcama olması gerektiğini vurguluyor. Gerekli miktarın sekiz yılda 8-10 trilyon olduğu söyleniyor. Zaten Biden da, seçim çalışmalarında, dört yıl içinde 2 trilyonluk altyapı harcaması gerektiğini söylüyordu. Çok muhalefetle karşılaşmamak için, çıtayı sekiz yılda 2 trilyona indirdi bile. Alın size bir geri adım daha.

Karşı yaka ne diyor peki? Cumhuriyetçiler “2 trilyon”u duyar duymaz “Sosyalizm geliyor” paniği yaysa da, piyasalar olumlu tepki verdi. Birçok kişiye “Neoliberalizm bitiyor” dedirten 1.9 trilyonluk yardım paketi de borsada olumlu karşılanmıştı. Niye? Sermayenin bu altyapı ve yardımlara, toplumun geri kalanı kadar ihtiyacı var çünkü.

Tabii şu anda bile sermayeden sadece olumlu sinyaller gelmiyor. Amazon vergi artışını destekliyor. Fakat kamçıyı da elden bırakmıyor. Amazon’un sendika düşmanı yöneticisi Bezos, Biden’ı “dengeli” davranmaya davet etti. Diğer taraftan, bu kadarcık vergi artışıyla derdi olmadığını söyleyen diğer birçok sermaye temsilcisi de paketin geri kalanına karşı çıkıyor. Özellikle kurumsallaşmış inşaat şirketleri, Biden planının (Aslında gayet sınırlı olan) “ekolojik” ve toplumsal adalet boyutundan rahatsız.

Biden ve çevresindekilerin korkularından biri, piyasaları paniğe garkedip hızlı bir sermaye kaçışına yol açmak. Demokratların içinde dahi altyapı hamlesini baltalamaya niyetli çok kişi var. Bu yüzden Biden ve sözcüleri, şimdiden bu güdük paketin bile birçok unsurundan vazgeçmeye hazır olduklarını ima ediyorlar.

Bütün bunları seyrederken, Amerikan tarihindeki kilit ekonomik dönüşüm olan Yeni Mutabakat’ı unutmamalı. O yılların bugüne dair verdiği esas ders: Yukarıda anlattığım tüm ayrıntılar kadar, şişirilerek pazarlanan altyapı hamlesinin toplumda yarattığı beklenti de önemli. 1933’te Roosevelt, büyük şeyler vadedip, ciddi değişimler yaratmayan politikalar izlemişti. Ancak yarattığı beklentiler, şişeye geri tıkılamayan cin misali, dünyayı yerinden oynattı. İşçi ve yoksul hareketleri kurumlar üzerinde öyle bir baskı oluşturdu ki, Demokratlar 1935’te doğrudan işçilerin lehine olan kanunlar geçirmek zorunda kaldılar. Bunu takip eden kırk yıllık süreçte, toplumsal eşitsizlikler törpülendi.

Bugün de, Biden ve çevresinin niyetleri ve stratejileri kadar, tabandan gelecek tepki önemli.

Hülasa, altyapı hamlesi (bu haliyle) çok bir şey ifade etmiyor. Ama toplumsal hareketler altyapı hamlesinin gemini eline alırsa, sermayenin kırk yıllık sorgusuz sualsiz hakimiyetinin sonu başladı demektir. Böyle bir durumda bile sonuç elbette sosyalizm olmayacak. Hatta 1950-1960’ların Avrupa sosyal demokrasisine benzer bir dönüşüm bile zor Amerika’da. 1930’lardan 1970’lere kadar Amerika’ya damgasını vuran Yeni Mutabakat’ın kendisi de, Avrupa tarzı sosyal demokrasiden ziyade Amerikan tarzı sosyal liberalizm idi. (Bundan ne kastettiğimi önümüzdeki aylarda açmayı umuyorum).

Yine de, Biden planının daha sosyal bir noktaya çekilmesi, çalışan kesimler açısından bir zafer olacaktır. Böyle bir gelişme, kendi başına bir devrim olmasa bile, kurtuluşa giden birçok patika açabilir.

[*]TÜSİAD’ın 30 Mart tarihli raporuna dikkatimi çeken Sinan Birdal’a teşekkürler.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa