14 Nisan 2021 00:37

AB’yi endişeyle izlemek

Ursula von der Leyen (solda ayakta)

Ekran alıntısı: Ihr Programm adlı YouTube kanalında yayımlanan videodan alınmıştır

Paylaş

AB Konseyi Başkanı Charles Michel geçen hafta Ankara’da yaşanan kanepe skandalına ilişkin gazetecilere “O zamandan beri geceleri uykularım kaçıyor” şeklinde bir açıklama yapmış. Ne Avrupa’yı hâlâ kasıp kavuran COVID-19 salgını, ne giderek tırmanan Ukrayna gerilimi Michel’i bu derece rahatsız etmişe benzemiyor. Halbuki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanındaki Rokoko koltuğa metroya yayılır gibi oturan Michel’in keyfi gayet yerinde görünüyordu. Acaba keyfini ne kaçırdı?

AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’e protokolde yapılan tenzilirütbe Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çıkışını temsil eden bir simge olarak algılandı. Von der Leyen’in hadise sonrası yaptığı açıklamasında Erdoğan’ın kararına ilişkin dile getirdiği “endişesi” de bu algıyı perçinledi. Elbette bu protokol skandalında ayakta bırakılan bir kadın olduğu için meselenin cinsiyet eşitliği boyutu inkar edilemez, ancak bu gerçek konsey ve komisyon başkanı arasındaki uyumsuzluğu görmemize engel olmamalı. AB’nin Türkiye kamuoyunda artık dalga vesilesi olan mutat ifadesiyle: AB’yi endişeyle izlemeli.

Olay esnasında Michel’in oturduğu yerden von der Leyen’e kahve söyleyecekmiş edasıyla şen dana gibi sırıtması, kadın düşmanlığının Türkiye’ye özgü bir olgu olmadığının en bariz göstergesi. Kendini Batı olarak tanımlayan coğrafyada cinsiyet tahakkümünün “Doğu’ya özgü” bir mesele olarak sunulması bu coğrafyadaki cinsiyet eşitsizliğinin inkarından başka bir anlama gelmiyor.

AB’nin ekonomik motoru olan Almanya’yı ele alalım. Deutsche Welle’ye göre Almanya’da kadınlar erkek muadillerinden yüzde 20 daha az maaş alıyorlar. 16 yıldır Şansölye makamında oturan güçlü Angela Merkel imajına rağmen Almanya, AB ülkeleri arasında Estonya’dan sonra kadın-erkek maaş eşitsizliğinin en yüksek olduğu ülke. Kuşkusuz bu tespit Türkiye’deki kadın düşmanlığının inkarı, önemsizleştirilmesi ya da göreceleştirilmesi anlamına gelmiyor. Aksine, AB’nin İstanbul Sözleşmesi’ne (ve diğer insan hakları meselelerine) dair yapmacık ahlak kumkumalığının gerçek sebebini gösteriyor.

Hadiseye Michel ve von der Leyen’in işgal ettikleri makamların arasındaki ilişkiler açısından bakınca manzara daha da netleşiyor. Der Spiegel’e göre konsey ve komisyon başkanı aylardan beri, özellikle dış politika alanında, birbiriyle kıyasıya bir çatışmaya girmiş durumda (10.04.2021). Konsey Başkanı Michel sadece AB zirvelerine ev sahipliği yapan bir bürokrat olmak istemiyor. Der Spiegel, Michel’in şubat sonundan beri Ruanda, Libya, Tunus, Kenya, Gürcistan ve Moldova’yı ziyaret ettiğinin, von der Leyen’in de ticaret ve düzenleme gücünü elinde tutan bir jeopolitik komisyonun başına geçmek istediğinin altını çiziyor. Kanepe skandalını bu tırmanan rekabet bağlamında değerlendirmek gerekiyor.

Der Spiegel’in haberine göre Ankara ziyaretinin detayları Michel’in protokol ofisi tarafından belirlenmiş ve von der Leyen’in protokol görevlileri salgın tedbirleri nedeniyle ziyarete katılmamış. Bu eksikliğin AB’nin Ankara Büyükelçisi (ve von der Leyen gibi Alman vatandaşı olan) Nikolaus Meyer-Landrut tarafından giderileceği umudu ise boşa çıkmış. Meyer-Landrut ekibinin ziyaretin organizasyonunu üslenme girişimi Türkiye tarafından kabul görmezken, Michel’in ekibi kontrolü eline almış.

Ankara ziyaretindeki ikinci hadise de Michel’in nasıl sinsice von der Leyen’i pasifleştirmeye çalıştığını ortaya koyuyor. Konsey başkanının ekibinin Twitter’da paylaştığı Ankara fotoğraflarında komisyon başkanı yer almıyor. Üstelik bu bir ilk değil: Der Spiegel, mart sonunda online gerçekleştirilen AB zirvesi görüntülerinde Michel’in portresinin diğer 27 ülkenin devlet ve hükümet liderlerinin portresinden dört kat büyük olduğunu vurguluyor. Ve bu görüntülerde de bir görevli garip bir şekilde namevcut: Von der Leyen.

Bütün bu ucuz ve basit manevraların nedeni Michel’in gemlenemeyen statü hırsı gibi görünüyor. Michel’in ekibi Konsey Başkanının devlet başkanı statüsünde, Komisyon Başkanı von der Leyen’in ise başbakan statüsünde olduğunu iddia ediyor. Von der Leyen ise iki makamın da eşit statüde olduğunda ısrar ediyor. Bu açıdan bakıldığında Michel’in uykularının kaçmasının, von der Leyen Türkiye’ye dair usanmadan dile getirdiği endişelerinden farkı yok: Her ikisi de adet yerini bulsun, dostlar alışverişte görsün diye yapılan açıklamalar.

Ukrayna krizi, Akdeniz krizi, Baltık gerilimi gibi muazzam sorunlar karşısında sağa sola bahşiş dağıtmaktan öteye geçemeyen AB dış politikası bu iki üst düzey avrokratın kavgasının statü kavgasında özetleniyor. Bu yazıyı kaleme alırken önüme düşen bir haber Ankara’dan sonra ilk defa bir araya gelen komisyon ve konsey başkanının tartışmaya devam ettiğini bildiriyor. Habere göre von der Leyen bir daha böyle bir görüntüye izin vermeyeceğini ifade ederken, Michel ekibi de hadisenin komisyon tarafından konseyi zayıflatmak için kullanıldığını iddia etmiş. Belki de komisyon ve konseyin toplantılarını bundan böyle sabah kuşağında canlı olarak gerçekleştirmesi bir çözüm olabilir. Güzel kurgulanan bir reality programı AB’nin siyasi etkinliği ve inandırıcılığını olmasa da en azından popülerliğini arttırabilir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa