14 Nisan 2021 00:50

Kod 29’a karşı işçilerin kendi göbeklerini kesmekten başka seçeneği yok!

Antep’te Yasin Kaplan Halı’da Kod-29 ile işten atılan DİSK Tekstil üyesi işçiler fabrika önünde açıklama yaptı

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Bir yıl önce karşımıza çıksa çoğumuzun bir kimyasal formül sanacağı “Kod 29”, son aylarda Evrensel okurlarının, hatta bugüne kadar bu işlere pek de kafa yormamış olan işçilerin bile en çok karşılaştıkları sembol.

Kod 29, sadece konuşmalarda ya da tartışmalarda değil, son aylarda giderek artan biçimde işçilerin, sendikaların, basın açıklamalarında, direnişlerde, çeşitli etkinliklerde en çok öne çıkan bir talebinin de sembolü. Çünkü, Kod 29 mağduru işçiler, mücadeleci sendikacılar, işçilerin taleplerini pek umursamayan sendikal çevrelerden bile “Kod 29 kaldırılsın” seslerinin gelmeye başladığı bir talebin de öznesi!

Kod 29’un ne olduğunu Evrensel okurları biliyorlar ama biz yine de yineleyelim: Kod 29, İş yasasının 25/2 maddesinde yer alan ‘Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller’de patronlara işçiyi tazminatsız olarak işten atma hakkı tanıyan madde.

Pandemi koşullarında işçinin itiraz edemeyeceğini de var sayan patronlar, Kod 29’u her işçi için “Demokles’in Kılıcı”na dönüştürdüler.

KOD 29, İŞÇİ KIYIMI VE ‘KARA LİSTE’ DEMEK OLDU!

İş Yasası’nın “25/2 maddesi” yeni bir “madde” değil. Özellikle kriz dönemlerinde patronların kullandığı, bu yüzden her dönemde olmasa da dönem dönem işçilerin, sendikaların kaldırılması için çağrılar, eylemler yaptıkları bir maddedir.

Ancak, son aylarda İş Yasası’nın 25/2 maddesinin “Kod 29” olarak emek güçlerinin gündeminin üst sıralarına çıkmasının nedeni, patronların 25/2’yi istismar da ederek, bir “kitlesel işçi kıyımı” dayanağına dönüştürmüş olmasıdır.

Nitekim DİSK-AR’ın araştırmasına göre; 2020 yılında 176 bin 662 işçi Kod 29 nedeniyle işten çıkarılmıştır. Kod 29 mağduru işçilerin 34 bin 145’i kadın, 142 bin 517’si erkektir. Kod 29’la işten çıkarılanların sayısı ayda ortalama 14 bin 772 ve günde ortalama 491 kişi olmuştur.

Kod 29 ile işten çıkarılan işçiler, kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı alamıyor, “işsizlik ödeneği”nden de yararlanamıyor.

Koronavirüse karşı mücadele kapsamında, işten çıkarmanın yasaklandığı ve 1 yılda yaklaşık 200 bin kişinin de Kod 29’dan işten çıkarıldığı dikkate alındığında, şu açıkça görülmektedir ki, patronlar Kod 29’u sadece istismar etmemiş, virüse karşı mücadeleyi işçileri tazminatsız olarak işten çıkarmanın fırsatına da dönüştürmüşlerdir.

SGK’NİN KOD 29 DEĞİŞİKLİĞİ GERÇEĞİN ÜSTÜNÜ ÖRTME AMAÇLI

Son aylarda gerek Kod 29’dan atılan işçilerin gerekse emek kamuoyundaki tepkilerin yoğunlaştırılması karşısında SGK, “İşten çıkarma yasağının” uygulandığı pandemi döneminde, hak arayan işçilere karşı patronların elinde bir silaha dönüşen Kod 29’a dair yeni bir düzenleme getirmek zorunda kaldı. Ancak SGK’nin bu değişikliği, “Birbirinden farklı fesih nedenlerinin tamamının aynı kod (Kod 29) ile bildiriminin çalışma hayatında belirsizliklere yol açtığının görülmesi üzerine ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan hallerin tamamı için ayrı ayrı kodlar belirlemek” gibi, pratikte patronların kolayca aşacağı bir değişiklikten ibaret kalmıştır.

Ancak konunun uzmanları bu değişikliğin patronları durduramayacağını belirtiyorlar.

SGK’nin açıklamasını gazetemize değerlendiren Çalışma Ekonomisti Av. Dr. Murat Özveri, “Ahlak ve iyi niyet kuralları çerçevesinde işveren beyanına göre işlem yapılırsa değişen hiçbir şey olmayacak. İşveren, küfretti, hırsızlık yaptı gibi nedenlerle işten çıkardım, dediğinde bunun ön araştırması yapılmadığı koşullarda durum değişmeyecek...” değerlendirmesi yapıyor.

İŞÇİ NE TALEP EDİYORSA İKTİDAR TERSİNİ YAPIYOR

Sendikalaşma mücadelesi içinde ya da patronların baskıları karşısında haklarını savunurken Kod 29’un mağduru olan ya da tehdidi altında olan ileri işçiler ve mücadeleci sendikacılar pandemi koşullarında;

1) İşten atılmaların yasaklanmasını, “kısa çalışma ödeneği”nin  (KÇÖ) sürdürülmesini,

2) Kod 29’un kaldırılmasını, en azından patronların işçiyi atarken, suçlamasının kanıtını da gösterme zorunluluğu getirilmesini istiyorlardı. 

Ancak tek adam yönetimi, Kod 29’la ilgili taleplerini umursamadığını gösterircesine işçilerin, sendikaların “Sürdürülmesini” talep ettikleri KÇÖ’yü sonlandırırken, sendikaların kaldırılmasını istedikleri “ücretsiz izin” uygulamasının “Sürdürülmesine” karar verdi.

Burada şaşılacak bir şey yok. Eğer tersi olsa, iktidar işçilerin ve sendikacıların taleplerini kabul eden bir tutum takınsaydı şaşırtıcı olurdu!

Bu nedenledir ki, her zaman olduğu gibi, söz konusu olan işçilerin kendi sınıfsal talepleri olduğunda, bu talepleri elde etmenin tek yolu işçilerin kendi göbeklerini kendilerinin kesmesidir. Bunun son örneğini Antep’te, son yıllarda emekten yana olduğunu her vesileyle ilan eden CHP’li Milletvekilinin işçileri Kod 29’dan atan Yasin Kaplan Halı ve Güven Boya fabrikasının patronunun düğününe katılmak için AKP’li vekillerle yarışırken haftalardır direnen işçileri ve sendikalarını ziyaret etme zahmetine katlanmadığında gördük!

Bu nedenlerledir ki, “Kod 29 kaldırılsın” mücadelesi, işçi sınıfının talebi olarak ileri işçilerin ve mücadeleci sendikacıların tutumlarını sınıfın tutumuna dönüştürecek bir mücadele hattına girmeleriyle olanaklı olacaktır.

Bu alanda;

* DİSK/Tekstil-İş Sendikası Antep Şubesinin, Yasin Kaplan Halı ve Güven Boya’da, Kod 29’dan işten atılmaya karşı yürüttüğü, “İşten atmalar yasaklansın, tek taraflı ücretsiz izin kaldırılsın, Kod 29 zulmüne son verilsin” talepleriyle sürdürdüğü,

* Gebze’de DGD Sen’in Migros Depo işçileriyle Kod 29’a karşı verdiği, gazetemizin yakından izlediği mücadeleler Kod 29’a karşı mücadelenin imkanlarının ne kadar güçlü olduğunu göstermektedir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa