14 Nisan 2021 23:48

Her alanda dibe doğru

Fotoğraf: DHA

Paylaş

İktidar bugüne kadar aldığı ve uyguladığı her kararda halkın öncelikli talepleri ya da beklentileri doğrultusunda değil, sermayenin ya da patronların ihtiyaçlarına göre hareket etmeyi ilke edindiğini defalarca gösterdi. Son olarak kovid-19 salgını sürecinde görüldüğü gibi, emekçilerin ekonomik ve sosyal haklarına ilişkin en acil talepleri görmezden gelindi. Doğrudan halkın sağlığını ve can güvenliğini tehlikeye atan yetersiz kararlar salgını önlemek bir yana, her alanda yaşanan sorunların daha da ağırlaşmasına neden oldu.

Salgının başından bu yana yapılan çağrıların ve önerilerin dikkate alınmaması, Türkiye’yi vaka sayılarında Avrupa birincisi, dünya ikincisi yaptı. Sadece son bir buçuk ay içinde yeni vaka sayısının altı kattan fazla artması, benzer şekilde ağır hasta ve ölüm sayılarındaki dramatik artış, Erdoğan ve sağlık bakanının değil, Türk Tabipleri Birliğinin (TTB), bilim insanlarının tahmin ve öngörülerinin doğru ve gerçekçi olduğunu gösterdi.

Son bir ay içindeki vaka ve ölüm sayılarındaki olağanüstü artışa bakıldığında bile kovid-19 salgınında kontrolün tamamen kaybedildiği, her şeyin olağan akışına bırakıldığı anlaşılıyor. Başta TTB olmak üzere, emek ve meslek örgütleri, bilim insanlarının önemli bölümü, bir yılı aşkın süredir etkisini gösteren kovid-19 salgınına karşı yapılması gerekenleri, atılması gereken adımları söylüyorlar. Salgının başında iki haftalık tam kapanma önerisi dikkate alınmadığı için, bugün gelinen noktada 28 günlük tam kapanma dışında atılacak adımların yaşanan süreci tersine çevirmesi mümkün görünmüyor. 

Erdoğan, salı akşamı ‘kısmi kapanma’ tedbirlerini açıklarken ‘İhracatımız her ay rekorlar kırarak artarken fabrikalarımız mal yetiştirmek için gece gündüz çalışıyor, taleplere yetişebilmek için sürekli yeni yatırımlar, ilave istihdamlar yapılıyor’ diyerek gerçeklerden ne kadar koptuklarını herkese gösterdi.

Halkın satın alma gücünün daha önce hiç olmadığı kadar azalması, üretici ve tüketici enflasyonunun hızla artması iktidar için önemli değil. Resmi verilere göre geniş tanımlı işsiz sayısının 10 milyonun üzerine çıkması, Türkiye’yi Avrupa’da enflasyondan sonra işsizlikte de zirveye taşısa da; her seferinde ihracat rekorundan, yatırımın ve istihdamın artmasından bahsedilerek hepimizle resmen dalga geçiliyor.

Kamu kurumları dışındaki işyerlerinin hafta içi 07.00-18.00 saatleri arası açık olması kararı bile tek başına açıklanan tedbirlerin ne kadar göstermelik olduğunu anlamak için yeterli. Salgının başından bu yana kısıtlama kararlarından muaf tutulduğu için virüs kapan ve hastalanan, aile içi bulaştırma oranı yüksek olan işçiler, vaka ve ölüm oranlarının sürekli arttığı  koşullarda yine işe giderken, çalışırken ve işten dönerken ölümle burun buruna çalıştırılacaklar.

Yaşanan can kayıpları, artan iş ve gelir kayıplarına çözüm üretilmemesi hiç de iç açıcı olmayan bir tablo ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. İktidarın ekonomik ve siyasal önceliklerine göre hareket etmekteki ısrarı, salgın ve ekonomik kriz başta olmak üzere, hemen her alanda dibe doğru gidişi hızlandıracak. Salgınla gerçek anlamda mücadele edilmemesi, alınması gereken asıl tedbirlerin zamanında alınmaması halkın ödeyeceği ağır faturayı daha da büyütecek.

Ülke ekonomisinin büyük ölçüde altüst olmasına, ekonomik sorunların salgına rağmen uzun süredir halkın öncelikli gündemi olmayı sürdürmesine rağmen her şeyin ‘kontrol altında’ olduğunu, salgınla mücadelede başarılı adımlar atıldığını iddia etmek, aklı başında olan hiç kimseye inandırıcı gelmiyor.  

Yaşanan vaka artışları ve ölümlerin önüne geçilmek isteniyorsa, pek çok ülkede yapıldığı gibi, gerekli ekonomik ve sosyal desteklerin yapılması, hiç durmayan çarkların durdurulması, hızlı ve yaygın aşılama üzerinden salgınla gerçek anlamda mücadele edilmesi gerekiyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa