Gün ışıdığında
![](https://www.evrensel.net/images/840/upload/dosya/183520.jpg)
Fotoğraf: FelixMittermeier/Pixabay
BİR SABAH
Belki bir uçak geçer boşluktan. Bir gemi belirir ufukta. Bir rüzgar eser dağlardan. Bir at koşar gelir uzaklardan. Rüzgarla. Belki ben gelirim. Bir sabah uyandığında.
PARÇA PARÇA
Bir açık, bir kapalı gidiyor havalar. Gökyüzü bir bulutlu, bir bulutsuz. Bir karanlık, bir aydınlık. Parça parça parçalıyor kendini. Karanlığı büsbütün sökene kadar.
DÜNYA TOZUYOR
Sis kaplamış dört yanı. Göz gözü görmüyor. Rüzgar savurunca dumanı aydınlanıyor ortalık. Toz yağıyor bu kez rüzgarla. Bu bir çöl rüzgarı. Toza boğuyor dünyayı.
TIRPAN
Dünyayı tırpanlayarak biçip geçiyor ölüm. Altüst ederek. Tırpan ne Azrail’in elinde, ne Tanrının buyruğunda. Tırpan birilerinin elinde şimdi. Savurup duruyor.
AĞIR YÜK
Yağmur, kar, fırtına. Uğulduyor ortalıkta. Toprak kayıyor/kaydırılıyor altımızdan. Gemi batıyor. Üst üste binen/bindirilen yüklerden. Güneş göstermeden kendini. Gösteremeden.
SÖZCÜKLER
Sözcükler… Hangisini yazsan/söylesen. Bileğinde kelepçe. Gözbağı dehlizlerinin karanlığında. Güller kül oluyor yanarak yıkıntılarda. Seninle.
GÜN IŞIDIĞINDA
Sesin kalır. Doğaya kattığın sesin. Bir türküden yankılanıp yayılarak. Ezgisi sürer. Gün ışıdığında.
YÜK HAMALI
Yüklendikçe acılar. Bindikçe/ bindirildikçe sırtımıza. Yük hamalları gibi iki büklüm bekliyoruz/bekleşiyoruz ortada. Bir arada.
AĞUSTOSBÖCEĞİ İLE KARINCA
Ne ağustos böceği çaldı saz. Ne karınca iş bulup çalıştı. Bütün yaz. Karınca acından öldü sonunda. Ağustos böceği sazını satıp kapağı attı gelecek yaza…
Evrensel'i Takip Et