23 Nisan 2021 00:11

YÖK ve MEB'in distopyası: Eğitimin dijitale terk edilmesi ve okulun sınav yerine düşürülmesi

Sınav saatini bekleyen öğrenciler

LGS'ye giren öğrenciler | Fotoğraf: DHA

Paylaş

Bir taşla yapılacak kaç yanlış varsa, onları yapmaya YÖK ve MEB devam ediyor. Salgın döneminde okul ve üniversiteleri iptal ettikleri, okulun ve üniversitenin yerine EBA ve sanal platformları geçirdikleri gibi, bundan çok daha kötüsü okul ve üniversiteleri sadece sınav rolüne düşürerek büyük bir değersizleştirmeye de yol açmaktadırlar. Okul ve üniversiteler sınavla anılır olmakta, sınavla özdeşleştirilmekte; maalesef YÖK ve MEB okul ve üniversiteyi sınavlara indirgemektedir.

Sadece 8. ve 12. sınıflar için okulun açık olmasının gerekçesi; çocuklar mezun olmadan ortaokul veya ortaöğretim (lise) kazanımlarını/yeterliliklerini iyi bir şekilde tamamlatmak mı yoksa sınavlara yönelik kaygı ve beklentilere yanıt vermek mi?

1., 5. ve 9. sınıflar mı daha kritik sınıflardır, daha temel ve kazanımlara yönelik sınıf seviyeleridir yoksa 8. ve 12. sınıflar mı?

İlkokulun her bir yılı mı çok önemli yoksa 8. veya 12. sınıflar mı? Ara sınıflar gözden geçirilebilir, süreci atlanabilir, dikkate alınmasa da olabilir sınıflara mı?

Üniversitelerde başta hazırlık ve 1. sınıflar mı önemli yoksa sadece staj ve uygulamalı dersler mi?

Üniversitede biyoloji önemli değil de tıp, eczacılık, diş hekimliği mi daha önemli? Sağlık bilimlerinin temeli biyoloji, fizyoloji değil mi?

Mühendisliklerde uygulamalı dersler önemli de mühendisliğin temelini oluşturan matematik, fizik, kimya ders, program veya bölümleri daha vazgeçilebilir mi?

Teori önemli değil de, düşünce ve kafa önemli değil de sadece pratik bilgiler mi önemli? O zaman okul veya üniversiteler niye var?

Ölçme değerlendirme nedir? Ölçülecek olanlar nedir? Ölçülecekler nasıl ölçülecek? Ölçülenler neye göre değerlendirilecek?

Okul ve üniversiteler eğitim öğretim yerleri mi, bilgi-bilim-beceri-duyarlılık kazanım yerleri, insan toplum olma yerleri mi yoksa seçme ayıklama merkezleri midir?

OKUL VE ÜNİVERSİTE YAŞAM ALANIDIR, EĞİTİM ÖĞRETİM KURUMUDUR, GELECEĞİN ÜRETİLMESİDİR

Okul ve üniversiteler her şeyden önce birer yaşam alanıdır, hem de çocuklarımızın ve gençlerimizin en temel yaşam alanlarıdır, halkın da yaşam alanı haline getirilmelidir.

Yaşam alanlarının nasıl olduğu veya olması gerektiğinin en güzel örneklerinden biri doğadır. Orman nasıl bir yaşam alanı ise, ağacın büyümesi ve varlığını sürdürmesi, serpilmesi için nasıl habitata, ormana ihtiyacı varsa, okullarımız da başta çocuk ve gençler olmak üzere hepimizin serpilip geliştiği yaşam alanlarıdır. Bunu idrak, farkındalık, bilgi, beceri, duyarlılık gelişimi ile; kütüphanesi, bahçesi, oyun alanı, salonları, derslikleri, laboratuvarı, yemekhanesi, kantini, yurdu, kitapçısı, kırtasiyecisi ile; çocukların, gençlerin, bilge öğretmenlerin bir araya gelmesi ile; merak etmesi, sorması, öğrenmesi, sorgulaması ile sağlamaktadır. Okul ve üniversite araştırma ve teknolojinin yaşam alanlarıdır. Okul ve üniversiteler bilgi ve özgürleşme alanlarıdır, düşünme, sanat, kendini geliştirme ve gerçekleştirme yaşam alanlarıdır.

Okul ve üniversiteler sadece bilgi aktarımı değil bilgi üretimi alanlarıdır, bilgi ve yaşamın nasıl üretileceğinin eğitiminin ve öğretiminin verildiği alanlardır. Ekmek, elma yemenin ötesinde bunların nasıl üretileceğinin, uzaya nasıl gidileceğinin, salgınlarla nasıl baş edileceğinin araştırıldığı, iyilik güzelliğin ne olduğunun sorgulandığı, bilgisinin üretildiği ve yaşama geçirildiği alanlardır.

Okul ve üniversiteler doğanın anlaşıldığı ve artırıldığı, geleceğin üretildiği, insanın kendi ve toplumsal öz bilincini edindiği, insanın insan, toplumun toplum olduğu alanlardır.

DİSTOPYA: OKUL VE ÜNİVERSİTELERİN SINAV VEYA SINAVA HAZIRLIK YERİNE DÜŞÜRÜLMESİ

Okulu ve üniversiteyi yaşam alanı olmaktan, araştırma bilim alanı olmaktan, düşünme sorgulama alanı olmaktan, sanat alanı olmaktan, topluluk olmaktan çıkarıp sınav yerine dönüştürmeye kalkışan anlayış ne eğitimden ne bilimden ne de okul ve üniversiteden anlıyor demektir.

MEB ve YÖK süreci sonuçlarla, sonucu nedenle, aracı amaçla karıştırmaktadır. Neyi neyle karıştırdığının bile pek farkında değildir.

Eğer üniversite ve okul zaten sınırlı düzeyde açık tutulabiliyorsa, o halde, bundan sınavlar için değil nitelikli kazanımlar için yararlanılması uygun olacaktır. Çocuklar okula, gençler üniversiteye yaşam alanlarına gelir gibi gelmek ve geldiklerinde ise sınav bir kazanım olmadığına göre bilgi, beceri, duyarlılık, özetle yaşam alanı gibi bir yaşam alanı bulmak durumundadır.

Okulu ve üniversiteyi dijitalde dikte edilenlerin sınav yerine düşürmektense, o halde, hiç açmamaları hiç olmazsa okul ve üniversite fikrinin zedelenmemesi için daha uygun olacaktır.

MEB ve YÖK eğitim öğretimi, bunun yaşam alanı ve ajansı olan okul ve üniversiteyi dijitale terk etmekle, okul ve üniversiteyi sınav yerine düşürmekle ütopya değil distopya aracı haline getirmiş bulunuyor.

İyi bir okul ve üniversite ailelerimizin ve çocuklarımızın rüyası sayılır, okul ve üniversiteleri insanlığın en güzel ütopyaları haline getirelim.

23 NİSAN ÜTOPYASI

İşgal, savaş, emperyalizm, fetihçilik değil yurtta barış, dünyada barış olsun, egemenlik kayıtsız şartsız halkın olsun. Okul ve üniversitelerimiz bilgi, bilim, özgürlük, demokrasi, barış, halkın yaşam alanı olsun.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa