Kimin bakan olup olmadığının hiçbir öneminin olamadığı bir kabine değişikliği

Fotoğraflar: AA
Aylardır, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kabinede yapacağı değişiklikler üstünden “Saray’a çok yakın kaynaklar”dan alındığı söylenen “bilgiler” doğrultusunda haberler, yorumlar yapıp, her gün yeni bir kabine kurup dağıtanlar, 2 bakanın görevden alınması, yerlerine 3 bakanın atanmasıyla yetinmek zorunda kaldılar.
Bu değişikliğin nedeni belli!
Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın kendi firmasından bakanlığa dezenfektan satın alması skandalının ortaya çıkması karşısında, “128 milyar dolar nerede” sorusuyla iyice sıkışmış olan Erdoğan yönetimi, bu skandalın sıkıntılarına sıkıntı eklemesini göze alamamış olmalı ki, Pekcan’ı vakit geçirmeden görevden almak zorunda kaldı. Yerine ise, AKP Milletvekili Mehmet Muş’u atadı.
Erdoğan, Pekcan’ı yalnız göndermek istememiş de olmalı ki, Aile, Sosyal Hizmetler ve Çalıma Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’u da görevden alarak, bakanlığı ikiye böldü: Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına, son kongrede AKP MYK’sine giren Avukat Derya Yanık’ı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına ise MHP’den AKP’ye geçen ve halen başdanışmanlığını da yapan Vedat Bilgin’i atadı!
ÖZ GEÇMİŞLER İSTENEN ÖZELLİKLERİ TAŞIYOR!
Bu atamalarla birlikte, yeni bakan atananların sicilleri konuşuluyor.
Tabii bu arada, kabinedeki 2 kadın bakan görevden alınırken, 2 kadın bakanın yerine 2 erkek ve sadece 1 kadın bakan atanmasına dikkat çekiliyor. Çünkü böylece 16 kişilik kabinede 2 kadın bakan varken şimdi 17 kişilik kabinede sadece 1 kadın olması, Kabinedeki kadın oranının 16’ya 1’den 17’de 1’e düşmesi de ayrıca eleştiriliyor.
Göreve atanan yeni bakanların öz geçmişlerine dair bilgiler de medyada tartışılıyor. Ama atanan bakanların hakkında tartışılanlar, FETÖ’ye övgüler dizmiş olmak, Ensar Vakfı skandalında vakfın savunuculuğunu yapmak, Berat Albayrak ya da Bahçeli’ye yakın olup olmamak... gibi, hangi AKP’li atansa onlarda da bulunacak özelliklerden söz ediliyor. Yani bu kişiler, şu başarılı geçmişlerinden dolayı, bugün de karşı karşıya olunan şu sorunları çözmek üzere bu bakanlıkların başına getirilmişlerdir denilebilecek bir geçmişe sahip değiller.
Tıpkı görevden alınan bakanların da böyle özellikleri olmadığı gibi!
Bunun nedeni de belli.
Çünkü parlamenter sistemlerde bakanlar az çok siyasi mücadele içinde bulunmuş, kamuoyunda yaşantılarıyla, yaptıkları ya da yapmadıklarıyla tartışılmış kişiler olarak, bir bakanlığa atandığında ne yapıp yapmayacağı konusunda üstünde konuşulup tartışılacak bir geçmişe sahiplerdir. Ama bugün, “Türk usulü başkanlık sistemi”nde, bakanların Cumhurbaşkanının “özel kalem müdürü” olmaktan fazla bir inisiyatifleri olmadığı gibi, kariyerinin, yeteneklerinin ne olup olmadığı da çok umursanmamaktadır.
KİMİN BAKAN OLDUĞUNUN BİR KIYMETİHARBİYESİ VAR MI?
Çünkü artık bakanlardan istenen, kendi bakanlığının faaliyet alanında kararlar alıp bunların gerçekleştirilmesini sağlamak değil, tek adamın yetki ve inisiyatifini tartıştıracak hiçbir şey yapmaması, bunun için de, tek adamın sadece “yapma” dediklerini yapmamakla yetinmeyip “yap” demediği hiçbir şeyi yapamama disiplinine sahip olmasıdır. Yani “tam biat” hali! Ki, yeni atanan bakanların öz geçmişi, aranan özelliklere sahip şahsiyetler olduğunu göstermektedir.
Yılın başından beri medya ve siyasette, en istikrarlı tartışılan konulardan birisi de “Erdoğan’ın kabinede kapsamlı bir değişiklik yapmak için hazırlandığı iddiası etrafındaki tartışmadır” dersek bir abartı yapmış olmayız.
Ama ne var ki, “mini kabine değişikliği” vesilesiyle de gördüğümüz gibi, bakanların gelip gitmesinin halkın beklentileriyle bir ilgisinin olmadığı, gerçek yaşamda bir değişiklik yapmadığı, yapmayacağı ortada. Çünkü tek adam rejiminde bu atama ve görevden almaların bir kıymetiharbiyesi olmamaktadır.
Ancak bu gerçek bilindiği halde, kabine tartışmaları yaklaşık üç aydan beri gündemden eksik olmamaktadır. “Saray”dan iyi haber alan kaynaklara sahip olduğu söylenen gazeteciler, son 1 ayda iddialarını daha da ilerlettiler. “1 hafta içinde”, “birkaç gün içinde”, “Bu gece, yetişmezse yarın gece kabine operasyonu var”, diyecek kadar sorunu sahiplendiler!
Öyle ki bazı gazetecilerin, gece 01.30 sıralarında basılan Resmi Gazete’yi görmeden uyuyamadıkları anlaşılıyor.
Neyse ki, “Kabine operasyonu Bayram sonrasına ertelendi” diye rahatlamış olmalılar!
‘KABİNE OPERASYONU’ TARTIŞMASI KİMİN İŞİNE YARIYOR
Ancak burada, kabineye kimin girip kimin gideceği bu kadar önemsizken, “Kabine değişikliği olacak, haberini gündemde tutmak kimin işine yarıyor?” sorusu önem kazanıyor.
Bu sorunun kısa yanıtı; herhalde “İktidarın işine yaradığı”dır!
Çünkü böylece iktidar;
* Gündemi belirleme inisiyatifini kaybettiği bir dönemde, “kabine değişikliği” gibi gerçekte kendisine hiçbir maliyeti olmayan bir konuyu siyasi gündemde tutturarak, bunu bir nefes alma imkanı olarak kullanmak,
* Kabinede kalmak isteyen bakanların kendilerine çeki düzen vermesini sağlamak,
* Kabineye girmek isteyen yakın çevrenin “biat yarışı”na girmesi
* Kamuoyunda kabine değişikliği ile verilmeyen hizmetlerin verileceği, yapılmayan işerin yapılacağı konusunda beklenti yaratmak... gibi önemli kazanımlar elde etmektedir.
Bu gerçekler dikkate alındığında önemli olan, demokrasi güçlerinin, tek adam yönetimine karşı olan her odağın, her çevrenin, kimin bakan olup olmadığından bağımsız olarak tek adam yönetimine karşı ortak bir mücadele hattında hareketi asıl dikkat noktası yapan bir mücadeleye yönelmeleridir.
Evrensel'i Takip Et