23 Nisan 2021 00:28

Ulusal egemenlikte güncel durum

Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'na katılarak konuşma yapıyor

Recep Tayyip Erdoğan | Fotoğraf: Halil Sağırkaya/AA

Paylaş

Ulusal Meclis 23 Nisan 1920’de zaten yerel düzeyde işgale karşı başlamış bulunan direnişleri birleştirmek, kurtuluş mücadelesini tüm halka benimsetmek, onun desteğini almak için kuruldu. Böylece ulusal kurtuluş mücadelesi ülke -o zaman geriye ülke denilecek ne kalmışsa- çapında meşrulaştı ve birleştirildi. Daha sonra hilafeti ve saltanatı kaldıran, cumhuriyeti kuran bu Meclistir. Kurtuluştan bir süre sonra da bugün “Ulusal egemenlik ve çocuk bayramı” olarak ilan ve kabul edildi. Bugün halen TBMM’nin duvarında ulusal egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğu koca koca harflerle yazılı durumdadır.

Ama bugün ne ulus egemen, ne de çocuklar mutlu! Şimdilik ulusal egemenlik meselesini ele alalım. Ulus, egemenliğini Meclis aracılığı ile uyguluyordu. Şimdi ise tek adam yönetimi egemen ve Meclisin varlığı oldukça silik. Siyasi geri gidiş böyle de ekonomi farklı mı? Ulusal ekonomik egemenliği 450 milyar dolar dış ve bir o kadar da iç borçla uluslararası sermayeye ve onun yerli iş birlikçilerine devredilmiş durumda. Öyle ki güncel olarak Montrö’yü ve ulusa hesap vermesi gereken onun Merkez Bankasının 128 milyar doları ne yaptığını tartışıyoruz. Montrö’yü tartışıyoruz çünkü iktidar onca millilik ve yerlilik demagojilerine rağmen boğazların ABD isteği ile NATO ve ABD savaş gemilerine özgürce açılmasını istiyor. Ülke ABD ve NATO üsleri ve komutanlıkları ile dolu. Artık bir “onuncu yıl marşı”nı yazacak ne mecal, ne de gurur var.

Ulusal kurtuluş savaşının içinde kurulmuş ve bu savaşı yürütmüş Meclis tüm bunları tartışamıyor, iradesini tek adama devretmiş durumda. O ne isterse o oluyor. Bakan atıyor, atadıklarını bir süre sonra kulağından tutup kapı dışarı ediyor, MB’ye başkan dayandıramıyor, bir gecede imzaladığı uluslararası sözleşmelerden çekildiğini açıklıyor vb. Halk hem pandemi nedeniyle, hem de ekonomik krizin ağır faturasının üzerine yıkılması nedeniyle açlık, yoksulluk ve işsizliğe terkedilmiş durumda ve bir öğün karın doyurma uğruna patates, soğan kuyruklarında birbirini eziyor. Sefaletin, yoksulluğun ve açlığın tablosudur bu.

Ulusal kurtuluş savaşına Kürtler de katıldı ve sonradan ihanete uğrasalar da sömürgeciliğe ve emperyalizme karşı Türklerle birlikte kurtuluş için mücadele etti. Sonradan ortaya çıkan ulusal baskı ve hak inkarı nedeniyle baskın ağırlıkta olmasalarda Sevr’i savunan Kürt çevreleri politikacıları da ortaya çıktı. Oysa hakları inkar edilmiş, ulusal baskı altına alınmış olsa da Kürtler ulusal mücadeleye katılmakla önemli bir tarihsel tecrübe kazandı. O tecrübe emperyalizme, onun iş birlikçilerine karşı savaşılmadan ulusal bağımsızlığın kazanılmıyor olması, ulusal bir karakterin oluşmuyor olmasıdır.

Bugün Türkiye Kürdistan’ında bir Barzani yoksa, bölgede emperyalizmle iş birliği yapacak kesimlerin sesi oldukça kısık çıkıyorsa bunların geçmişte yaşanmış tarihsel kazanımla, Türkiye’nin ilerici, bağımsızlıkçı güçleriyle ortak mücadele geçmişine sahip olmalarıyla yakından bağı vardır, bu tecrübe eninde sonunda kürtlere özgürlük ve eşitlik kazandıracaktır. Ama Türk halkıyla birlikte eşitlik ve demokrasi içinde birleşik ve özgür bir ülke kurarak, ama sadece kendileri olarak. Bu son kaçınılmazdır. Duvarların yıkıldığı dönemde ulusal kurtuluşu emperyalizme yamanmakta bulanlar bugün onların ordularına, sermayelerine kapıyı sonuna kadar açmış durumdalar ve ulusal onurları yerlerde sürünüyor. Ulusal karakter işte bu nedenle çok önemli.

Bugün ülkenin bağımsızlığı, halkın egemenliği halen ülkenin temel sorunudur ve iş birlikçi egemen sınıflar ulusa, halka sürekli ihanet ederek, halkı yoksunluk ve yoksulluk içine sürükleyerek, ülkeyi emperyalistlerin yağmasına açarak, onlara yaranmak uğruna emperyalistlerin çıkarına politikalar uygulayarak ihanetlerini derinleştirmektedirler. Demokrasi ve özgürlük mücadelesi, bağımsızlık mücadelesi verilmeden kazanılamıyor ve halk egemen olamıyor. Yüzyıl öncesinin sorunları bugün de farklı ağırlıkta, farklı görünümde ama yine güncel olarak sorunlar olarak ülkenin ve halkın önünde durmaktadır. Bu mücadele verilecek ve kazanılacaktır. Bu basit bir restorasyon olmayacak, hem demokrasinin, hem cumhuriyetin, hem de devletin ve bütün bunların üzerinde yükseldiği ekonominin içeriği ve biçimi kökten değişmiş olacaktır.            

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa