Oscar’da ‘Nomadland’in yılı mı olacak?

Amerikan Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi tarafından düzenlenen Oscar Ödülleri yarın gece (pazarı pazartesiye bağlayan gece) Türkiye saati ile 03.00’te düzenlenecek tören ile 93. kez sahiplerini bulacak.

Pandemi koşullarında gerçekleştirilecek tören Los Angeles’taki Union Station ve Dolby Theatre’da eş zamanlı olarak gerçekleştirilecek ve 01.30’dan itibaren TRT 2 ekranlarında yayımlanacak. Bu yılki törenin özel durumu var kuşkusuz. Pandemi koşullarında sinema salonları uzun süredir kapalı olduğu için (Yazın bir dönem açılmıştı) birçok film vizyona giremedi. Bu koşullar altında gösterim olanağı bulan filmler içinde online platformlarda yer alan yapımların çokluğu dikkat çekici. Akademi de bu yıla özgü olarak kurallarını biraz esnetti film sayısını artırabilmek için.

Oscar ile ilgili çokça yazıldı çizildi. Sonuçların ne olacağını pazartesi sabaha karşı öğrenmiş olacağız. Filmleri, önemli bir kısmı Türkiye’de festivallerde gösterildiği ya da online platformlarda olduğu için görme fırsatını yakalamış olduk. Şimdi kısaca kendi favorilerimizden bahsedelim. Ödülün kime gidebileceğine dair spekülasyon yapalım.

En iyi film için şimdiye kadar oluşan atmosfer net bir biçimde “Nomadland” diyor. Malum Oscar biraz da atmosfer işi. Ancak, “Mank” gibi hem Hollywood’un geçmişine hem de bugünün politik atmosferine değinen yapımlar kafa karıştırıcı olabilir akademi üyeleri oy vermeye başladığında. Hollywood kendi tarihini, siyah beyaz işleri pek sever çünkü. Tabii bir de Trump iktidarı, görünür hale gelen sistematik ırkçılık gibi nedenlerle son dönemde ABD toplumunun hızlı politikleştiği düşünülürse “Judas and the Black Messiah” ve “The Trial of Chicago 7” gibi filmler sürpriz olmayan sürprizler olarak öne çıkabilirler.

Yönetmene gelince “Nomadland” ile Chloe Zhao açık ara herkesin favorisi. Bence de öyle. David Fincher, “Mank”te zanaatını konuştursa da Zhao’nun filmin hissiyle bütünleşen, seyirciyi filmin duygusuna doğrudan bağlayan yönetimi mutlaka ödüllendirilecektir. Ki, bu yıl bu kategoride neredeyse bütün ödülleri topladı.

Orijinal senaryo dalında gönlümün “Sound of Metal”, uyarlama senaryo da ise “Nomadland”ten yana olduğunu belirterek oyunculuk kategorisine geçelim. Kadın oyuncuda Frances McDormand’ın “Nomadland”teki performansıyla üçüncü kez Oscar’a uzanacağına dair beklenti oldukça yüksek. McDormand’ın bu ödülü hak ettiği gerçeğini bir yana koyarak, Carey Mulligan’ın “Promising Young Woman” ile kalplerimizi fethettiğini belirtmeden geçmeyelim. Tabii bu kategoride rekabet oldukça güçlü. Viola Davis, “Ma Rainey’s Black Bottom” ile ve henüz izleme fırsatı bulamadığım “The United States vs. Billie Holiday” ile Andra Day’ı da atlamamak gerek.

Erkek oyuncuya gelince, sinemaseverlerin “Black Panter” ile tanıdığı Chadwick Boseman’ın  “Ma Rainey’s Black Bottom” ile bu ödülü alacağı neredeyse kesin. Çünkü oyuncu filmin çekimlerinden sonra hayatını kaybetti ve Akademi ardından kendisini onurlandırmak isteyecektir. Ama bu kategoride yine çok güçlü isimler olmakla birlikte kişisel favorimin “Sound of Metal” ile Riz Ahmed olduğunu belirtmeden geçmeyeyim.

Beş adaydan dördünü izleme fırsatı bulduğum belgesel kategorisinde en iyi filmin Romanya yapımı “Collective” olduğunu ama bir “Kendini iyi hisset” filmi olarak “My Octopus Teacher”ın bu ödüle değer görüleceğini düşünüyorum.

Oscar töreninin merakla beklenen kategorilerinden birisi olan yabancı dilde en iyi film için ise kendisini açık ara öne çıkaran bir yapım yok gibi. Danimarka adına aday olan “Another Round” ile Bosna Hersek filmi “Quo Vadis, Aida?” bu kategoride bir adım öne çıkan yapımlar sanki. İkincisini izleyemediğim için bir yorum yapmayacağım ama bu kategoride de gönlümden geçenin “Collective” olduğunun altını çizeyim.

Öte yandan TRT’nin paraya kıyıp Oscar ödül törenini yayımlama kararı almasının altındayatan nedenlerden birisinin “Quo Vadis, Aida?”nın yapımcıları arasında yer alması olduğunu hatırlatalım. Belki bir şey biliyorlardır!