24 Nisan 2021 23:08

Dört mevsim sonbahar

Fotoğraf: Basın Bülteni

PAZAR
Paylaş

Yazı başlığına bakıp Ahmet Altan kitabından ya da İtalyan Besteci Vivaldi’nin eserinden söz edeceğimiz sanılmasın. Bu ülkede sanatçının payına düşen acılardan, sanatçı ölümleriyle yaşadığımız yaprak dökümünden; ilkbaharda yaşadığımız sonbahar duygularından söz edeceğiz bir kez daha.

Sonbahar hüzün mevsimi olarak anılsa da, bu ülkede düşünen insanı, sanatçısı, aydını dört mevsim sonbaharı yaşıyor. Bu ülke, bu devlet ne yazık ki sanatçısını, aydınını sevmiyor, sanatçısına düşünmeyi, düşündüğünü açıklamayı, mutlu olmayı, güzellikler içinde yaşamayı çok görüyor, dahası yasaklıyor.

Son zamanlarda, sinemada, sanat dünyasında arka arkaya yaşadığımız yaprak dökümünde, düşen yapraklarımız üzerine yazacaktım. Yazmaya başladığımda yaşayan önemli değerlerimizden Genco Erkal’ın “cumhurbaşkanına hakaret” iddiasıyla hakkında açılan soruşturmada ifade verdiği haberleri yansıdı medyaya.

Sosyal medya paylaşımları nedeniyle bu yaşta, bu pandemi koşullarında evinden çıkmak, ifade vermek zorunda bırakılan Genco Erkal, paylaşımlarına sahip çıkarak, dik duruşuyla örnek sanatçı tavrı gösteriyordu. Son yıllarda “sanat dünyasındaki” yağdanlığa, fırdöndüye dönmüş insanların aksine güç karşısında dik de durulabileceğini gösteriyordu verdiği ifadesiyle: “Evet, bu paylaşımlar benimdir. 60 yıldır politik tiyatro yapıyorum. Dünyada ve ülkemizde gördüğüm haksızlıkları, baskıları, adaletsizliği, bağnazlığı eleştiriyorum. Doğal olarak bu duruşumla askeri ve sivil tutucu iktidarları rahatsız ediyorum. Bu benim görevim. Bir yararı olacağını düşünmediğimden hiçbir zaman hakaret yoluna başvurmadım. Başkanlık sistemine karşıyım. İfade özgürlüğünün kısıtlanmasına, insanların düşünceleri yüzünden hapis yatmasına karşıyım. Doğanın yok edilmesine, betonlaşmaya karşıyım. Yoksulları daha yoksul kılan çarpık ekonomik düzene karşıyım. Laik bir ülkede din olgusunun sürekli öne çıkarılmasına, siyasi malzeme olarak kullanılmasına karşıyım. Bunları hem sahnede hem de sosyal medyada sürekli anlatıyorum.”

BİR YANDA UTANÇ, DİĞER YANDA ONURLU DURUŞ

Yıllarca yaptığı işe, sanatına, seyircisine gösterdiği sevgiyi, saygıyı, kendisine de göstermiş, tüm korku iklimine rağmen, cesur ve onurlu durulacağını göstermiştir Genco Erkal. Devletin kendisine dönüşen bu iktidarın, lekesi çıkmaz Genco Erkal ayıbı yaşanırken bir yandan da yaprak dökümü sürüyordu.

Genco Usta’nın da arkadaşlarından, birlikte, aynı salonda, aynı sahnede tiyatro yaptıkları tiyatronun, sinemanın unutulmaz yüzlerinden, Ankara Sanat Tiyatrosunun (AST) temel taşlarından Erol Demiröz aramızdan ayrılıyor, yıldızlara karışıyordu.

1961 yılında Halkevinde tiyatro çalışmalarına başlayan, 1968’de Ankara Sanat Tiyatrosuna geçerek oyuncu ve yönetmen kadrosunda yer alan Demiröz, yüzlerce oyunda rol alır, onlarca oyunu sahneye koyar. Sinemada da, Yılmaz Güney’in “Sürü” filmi başta, birçok filmde yer alır.

Baharda doğa canlanır, toprak uyanır, ağaçlar çiçek açar, papatyalar, gelincikler toprağı süsler. Hayat insanlığı umudu çoğaltmaya davet ederken bizim payımıza acı ve hüzün düşüyor. “Ben bir oza­nım, / Mart’lı Eylül’lü ül­kem­de, / om­zum­da hal­kı­mın sesi, / yü­re­ğim­de yıl­dız­lar, / şar­kı­lar tür­kü­ler söy­le­rim.” de­miş­ti Onur Şenli “Ben Bir Pa­pat­ya­yım” adlı şi­irin­de.

“Ben bir pa­pat­ya­yımGöz­le­rim­de dağ baş­la­rıAyak­la­rım­da sak­sı­larGöz­yaş­la­rım­la su­la­nı­rım”

‘Bu ül­ke­de ya­şa­mak, ha­yat­ta kal­mak öl­mek­ten daha zor artık’ demiştim bu sayfada yayımlanan bir yazımda. Önemli olan yaşamak değil, nasıl yaşadığındı aslında. Evet, önemli olan onurlu yaşamaktı.

YAPRAK DÖKÜMÜNDEN YAPRAKLAR

Bu ülkenin onurlu aydınlarından, düşündüğünü söylemekten korkmayan Vedat Türkali’nin, yazdığı senaryolarıyla önemli filmler yapmasını sağladığı Ertem Göreç’in ölümü 12 Mart tarihine (2021) denk gelmişti. Vedat Türkali’nin senaryolarıyla Karanlıkta Uyananlar, Otobüs Yolcuları gibi önemli filmleri yöneten Ertem Göreç aynı zamanda milli basketbolcuydu. Sinemaya kurguculuk ve asistanlık yaparak girer, 1959 da Kanlı Sevda filmiyle yönetmenliğe başlar. İlk grev filmi olan ‘Karanlıkta Uyananlar’ ve toplumsal gerçekçi Otobüs Yolcuları gibi filmler dışında çektiği Pamuk Prenses ve 7 Cüceler de fantastik sinemamızın ilk örneklerindendi. Ertem Göreç aramızdan ayrıldığında 90 yaşındaydı.

Genç yaşta set fotoğrafçılığı ve kamera asistanlığıyla girdiği sinemada, usta bir görüntü yönetmeni olan Aytekin Çakmakçı’nın ölüm tarihi de 11 Mart 2021 olarak geçiyordu kayıtlara. Sen Türkülerini Söyle, Bir Avuç Gökyüzü, Biri ve Diğerleri, Muhsin Bey, Arabesk, Düttürü Dünya, Cazibe Hanımın Gündüz Düşleri, Yumuşak Ten, Işıklar Sönmesin, Mum Kokulu Kadınlar gibi önemli filmlerle adını sinema tarihine yazdırmıştı Aytekin Çakmakçı.

Yeşilçam’ın unutulmayan yüzlerinden Ekrem Gökkaya 17 Ocak’ta ayrılmıştı aramızdan. Tam adı Ekrem Turan Gökkaya olan oyuncu Uğur Mumcu’nun kuzeniydi. Kamera karşısına ilk kez 1959’da Muzaffer Arslan’ın yönettiği başrollerini Gülistan Güzey, Kenan Pars, Pervin Par ve Göksel Arsoy’un paylaştığı Ömrüm Böyle Geçti filminde küçük bir rolle geçer. Genellikle “kötü adam” tiplemesinde üçüncü, dördünce derece rollerde 126 filmde rol alır. Yeşilçam’da lakabı “Santana” olan Ekrem Gökkaya 8 filmin de yapım yönetmenliğini yapmıştır.

Yaşarken çoktan unutulmuş, adı, yüzü pek anımsanmayan, medyada haber olamayan oyuncu Mustafa Dik ise dokuz yıldır kaldığı Tarsus Huzurevinde 18 Mart 2021’de solunum yetmezliğinden ölüyor, kızlarının da cenazeye sahip çıkmaması üzerine, huzurevi yetkililerince kimsesiz ve sessiz sedasız Tarsus’ta toprağa veriliyordu.

“Belki de hayatının tek röportajında, yerel Tarsus Haber gazetesine “Ben Mustafa Dik, 50 yılın üstünde tiyatro ve sinemada sanat hayatıyla yaşamış, şu anda Tarsus Huzurevinde devlet tarafından bakılan bir unutulmuş sanatçıyım. Bizler kaldık ortada ve ne emeklimiz var ne şeyimiz var. Allah’tan yetmiş yaşında oldum da bundan sonraki sorunları görmeyeceğim.” demişti.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa