Emniyet genelgesi hukuksuzluk belgesi
Fotoğraf: Evrensel
Tarih 28 Kasım 2015. Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi, Diyarbakır’ın Sur ilçesindeki 4 Ayaklı Minare önünde açıklama yapıyor: “Bu kadim bölgede, insanlığın bu ortak mekanında silah, çatışma, operasyon istemiyoruz.”
Tam o sırada hemen yakınlardaki Gazi Caddesi’nde PKK’li olduğu belirtilen kişilerle polis arasında çatışma çıkıyor. Çatışmadan kaçan militanlar Elçi’nin açıklama yaptığı caddeye giriyorlar. Burada sivil polislerle militanların karşılıklı ateş ettikleri görüntüler kamuoyuna yansıyor. Tahir Elçi yere düşüyor. Ensesinden vurulduğu anlaşılıyor. Olayın ardından Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, “Bu cinayetin müsebbibi PKK’dır” diyor.
Elçi’nin ölümüne neden olan mermi çekirdeği ‘Bulunamıyor’. Polis kamerası kaydında Elçi’nin vurulma anına denk gelen 13 saniye, PTT güvenlik kamerasında da 17 dakika kesinti yapıldığı tespit ediliyor.
Diyarbakır Barosu, olay anına dair Londra’daki araştırma kuruluşu Forensic Architecture’dan teknik bir araştırma talep ediyor. Forensic Architecture’ın araştırma raporunun sonuçları 2019 yılının şubat ayında açıklanıyor. “PKK militanlarından birinin Elçi hayattayken olay yerinden kaçtığı, diğerinin ise silahını elinden attığı belirlendi. Buna göre Elçi’nin olay yerinde bulunan iki PKK militanının silahlarından çıkan kurşunlarla öldürülme ihtimali yok” denilen rapora göre, Tahir Elçi’yi öldüren kurşun büyük bir ihtimalle olay yerindeki 3 polisten birinin silahından çıktı. Diyarbakır Barosu, bu raporu savcılığa sundu.
Elçi davasında 2’nci duruşma, 3 Mart’ta görüldü ve dava 14 Temmuz 2021’e ertelendi. Polisin fail ya da şüpheli olduğu benzer örnekler gibi, bu davada da cezasızlığa yol veren ağırdan alma hali görülüyor.
8 Ocak 1996’da, görevi başında polislerce gözaltına alınan ve dövülerek öldürülen arkadaşımız, Evrensel Muhabiri Metin Göktepe için de, yetkililerin ilk açıklaması, ‘Gözaltına alınmadı’ olmuştu. Sonra ‘Duvardan düştü’ denildi. Görgü tanıkları ortaya çıktıktan ve davayı takip konusunda güçlü bir irade ortaya konulduktan sonra Metin’in gözaltına alındığı kabul edildi.
Bir başka örnek. Malatya İnönü Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bölümü Öğrencisi Kemal Kurkut’un 2017 yılında Diyarbakır’daki Newroz kutlamaları sırasında öldürülmesinin ardından Diyarbakır Valiliği, “Söz konusu şahsın canlı bomba olma ihtimali değerlendirildiğinden görevli güvenlik güçlerince müdahale edilmiştir” dedi.
Ancak Gazeteci Abdurrahman Gök’ün fotoğrafları olayın hiç de öyle olmadığını ve Kurkut’un polislerce öldürüldüğünü belgeledi. Gök’e hem ödüller kazandıran, hem de başının dertten kurtulmamasına neden olan bu iyi gazetecilik refleksi olmasaydı, o resmi yalan hükmünü sürdürecekti.
Bu kadar açık delillere rağmen, katil zanlısı polis hakkında delil yetersizliği gerekçe gösterilerek beraat kararı verildi.
7 yıl öncesinden bir örnek. Uğur Kurt adlı yurttaş, 22 Mayıs 2014’te, bir cenaze törenine katılmak için Okmeydanı Cemevi avlusunda beklerken, silahla boynundan vurularak hayatını kaybetmiş, Kurt’un hayatına mal olan kurşunun bir polisin silahından çıktığı belirlenmişti. Gazeteci İsmail Saymaz’ın haberine göre, şüpheli polisin bulunduğu zırhlı araca ait kamera görüntülerinin, ateş açılmasından 15 dakika önce karardığı ve 10 dakika sonra geri geldiği anlaşıldı. Mahkeme bu durumu aydınlatmak için, araca ait kamera sisteminin sökülüp adli tıbba gönderilmesini istedi. Fakat Kağıthane İlçe Emniyet Müdürlüğünün kameranın bağlantı kablolarını keserek, cihazı yolladığı anlaşıldı.
Polisin böylesi bir sicile sahip olduğu bu ülkede Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş’ın imzasıyla polisleri kaydeden kişilerin engellenerek haklarında adli işlem yapılması gerektiği belirtilen bir genelge yayımlandı. Yani anlıyoruz ki, polis artık bu tür yüklerden tamamen kurtulmak istiyor.
1 Mayıs kutlamalarında polisin bu genelgeyi nasıl şevkle kullandıklarını gördük. İstanbul’daki 1 Mayıs kutlamalarında polis şiddetini görüntülemek isteyen Gazeteci Sultan Eylem Keleş, “Gazeteciyiz, işimizi yapıyoruz” demesine rağmen, “genelge talimatı” var diyen polislerce engellendi.
Ankara’da da genelgeyi gerekçe gösteren polis, 1 Mayıs eylemlerini görüntüleyen Yol TV Muhabiri Özge Uyanık’ın telefonunu yere atıp üzerine bastı.
Anayasa Mahkemesi, Gazeteciler Erdal İmrek ve Beyza Kural’ın görevlerini yapmalarını engelleyen polislerin suç işlediklerine hükmetmişti. Özgürlük özürlü anayasamız ve AİHM içtihatları bakımından da karşımızda tamamen keyfi ve hukuksuz bir genelge var.
Ayrıca, bırakalım gazetecileri, normal bir yurttaşın tanık olduğu bir hukuksuzluğu belgelemek istemesi de, demokratik bilincin gereğidir. ABD’nin Minneapolis kentinde 25 Mayıs 2020’de Polis Memuru Derek Chauvin’ın siyah Amerikalı George Floyd’u boğazına diziyle bastırarak nefessiz bırakıp ölümüne neden olması, görgü tanıklarının çektiği görüntülerle dünya gündemine oturdu. Amerika’dan başlayarak dünyaya yayılan kitlesel eylemler gerçekleşti. O görüntüler olmasaydı o polis ceza almamış olacaktı.
Aynı şekilde Fransa’da benzer bir güvenlik yasası, uzun süre devam eden protestoların ardından geri çekildi. Bizde de geri çekilecek. Bu ülke kimsenin ‘mahrem alanı’ değil.
- Tek adam düzeniyle onun sınırları içinde baş edilemez 20 Ocak 2025 15:37
- 'Zalim iyimserlik' 13 Ocak 2025 04:59
- Çok aktörlü bölgesel inşa ve ortasında bir “süreç” 06 Ocak 2025 05:00
- Enternasyonalizm bayrağı, daha daha yukarı! 30 Aralık 2024 06:30
- Diyarbakır notları: Seçim öncesi gelip ‘Ser sera, ser çava’ demeyin 16 Aralık 2024 04:52
- Kürt meselesinde bir ihtimal daha olmalı 13 Aralık 2024 04:57
- Sınırımızdaki yeni Afganistan ve kaostan rant devşirmek 09 Aralık 2024 07:00
- Geniş atılan ağda çıkışı aramak... 02 Aralık 2024 06:55
- Türkiye zor bir değişimin ağır sancılarını yaşıyor 25 Kasım 2024 06:35
- Ebedi barış mümkün mü? 18 Kasım 2024 04:23
- İki güncel rapor eşliğinde Kürt meselesini tartışmaya devam 11 Kasım 2024 04:47
- 'Çöle çevirdikleri yere barış geldiğini söylüyorlar' 06 Kasım 2024 05:33