1 Mayıs yarınlara ne söylüyor?
Fotoğraf: Evrensel
Dünyanın farklı kıtalarında, birbirinden farklı ülkelerde, birbirlerini hiç tanımayan, daha önce birbirlerini hiç görmemiş ve kuvvetle muhtemel göremeyecek olan işçilerin bayramıdır 1 Mayıs. Ama içinde ille de “birlik, mücadele ve dayanışma”nın olduğu bayramdır. Dili, dini, milliyeti, ten renkleri farklı olsa da işçi ve emekçilerin hep beraber ayağa kalkıp sermaye sınıfına uluslararası gücünü gösterdikleri gündür.
Son iki yılın 1 Mayıs’ı pandemi koşullarında ve sermaye hükümetlerinin baskısı altında kutlandı. Ama bu tarihsel gün, öneminden bir şey kaybetmedi. Salgın ve sömürü kıskacındaki emekçilerin 1 Mayıs’a olan ilgisi daha da arttı. Pandemiye rağmen işçiler ve yoksul halklar yine taleplerini haykırdı.
Türkiye’deki tablo da bütün zorluklara rağmen geleceğe umut oldu. Ne var ki umudun somut güce dönüşmesi için işçi hareketinin zayıflıklarına da bakmak gerek. Şimdi 1 Mayıs 2021’in dersleriyle geleceğe yürüme zamanı. Peki nedir bu dersler?
- Turizm baronları için 3 haftalık “Kapanma” kararı alan AKP iktidarı, bunu 1 Mayıs yasakları için de kullandı. Mitingler yasaklandı. AKP’nin ve yasakların arkasında esas olarak patron örgütleri vardı. “1 Mayıs yasaklara sığmaz” diyen işçiler, emekçiler yurt çapında yaygın kutlamalar yaptı. Mitingler yasaklanırken fabrika, hastane ve işyeri kutlamaları 1 Mayıs’ı daha çok işyerlerine yaklaştırdı. Tek adam yönetiminde yasakları aşacak merkezlerin esas olarak işyerleri olduğu bir kez daha doğrulandı. Öyleyse örgütlenme ve mücadeleyi fabrika ve işyeri temeline oturtmak sınıf partisi, mücadeleci sendikacılar ve ileri işçiler bakımından rota olarak kabul edilmeli.
- Emek ve demokrasi mücadelesinin son yıllardaki ana karakterini “protestoculuk” oluşturuyor. Elbette bu eylem tarzı önemsiz değil ama eksik. Zira toplumsal mücadelenin (Giderek unutulan) değiştirici bir gücü var: Grevler, yani çarkları durdurmak. 19 yıllık iktidarı döneminde, 200 bine yakın işçinin grevini yasaklamış bir parti olarak AKP, bunca yıllık saltanatını, bir grevler dalgasıyla karşılaşmamış olmasına borçlu. Gerek pandemi döneminde gerekse resmi tatil günü olan 1 Mayıs’ta iş bırakma eğilimi yine çok cılızdı. “Çarklar dursun”, ya da “Çarkları durduralım” fikri henüz söylem düzeyinde. İşçi sınıfının önünde kamu TİS’leri dahil sektörel sözleşmeler var. Salgın, yoksulluk ve yönetici sınıflardaki çürümeye bakıldığında genel bir grevin ne kadar önemli olduğu ortada. “Genel grev genel direniş” hattının örülmesi hem işçi hem de halk hareketi bakımından vazgeçilmez önemde. Köylülerin hasadı yerde bırakması, traktörlerin yola çekilmesi, öğrencilerin boykota gitmesi; bütün bunlar hayatı durduracak olan ve taleplerin yerine gelmesini sağlayacak olan tarihsel deneyler.
- Bu yıl 1 Mayıs’ı geriye çeken en önemli engellerden biri de sendika bürokrasisiydi. O yine uğursuz rolünü oynadı. Sermaye örgütlerine teslim olmuş sendikal yapılar, özellikle de Türk-İş ve Hak-İş yönetimi işçileri 1 Mayıs’ta alana çıkarmadı. İktidarın yasakçı tutumu böylece güç kazandı. Tabandan gelen baskı ve zorlamalar ise cılız kaldı, durumu değiştirmeye muktedir olamadı. Elbette şimdilik! İşçiler, sermaye politikalarına dur demek istiyorlarsa buna sendikal bürokrasiyi de dahil etmeliler. Yoksa esaret zinciri kırılamaz.
- İşçi hareketini ve halk muhalefetini bloke eden, geriye çeken etkenlerden biri de bütün dertleri siyasi seçimlere havale etmek. Siyaseti 4 yılda bir yapılan seçimlere (sandığa) indirgeyen burjuva partiler, işçi sınıfını jön değil figüran görüyor. Böylece, sınıflar mücadelesinde işçi sınıfı zayıf düşürülüyor. Türkiye’de siyasetin bugün iki kutuplu burjuva ittifaklara indirgenmesi de bunun yansıması. Seçimler elbette önemli. Ama işçi sınıfının seçimleri bekleyecek zamanı yok! Taleplerini her günkü mücadelesinde ve en güçlü biçimde göstermek zorunda. Kaldı ki seçimlerde sermaye partilerine karşı kendi sınıfının seçeneğini oluşturması da (Politik aydınlanmayla birlikte) buna bağlı.
- Bu yıl 1 Mayıs’a giderken polis müdahalelerinde ses ve görüntü alınmasına dair yasak geldi. Hukuka aykırı genelge gözaltılar ve polis şiddeti sırasında denenmiş oldu! Yasak sadece “Gösterilere katılan eylemcileri” ya da haber yapan gazetecileri ilgilendirmiyor. Hukuksuz yasak bizzat işçileri ilgilendiriyor. Çünkü söz, basın, ifade, toplanma gibi özgürlükler en çok işçilere gerek. Dolayısıyla bu hak ve özgürlükleri savunmak/genişletmek önce işçilerin görevi. Sakarya’da Coşkunlar Havai Fişek fabrikasında yaşanan patlamayla ilgili duruşmada bunun tipik bir örneği yaşanmıştı. Evrensel muhabirine görüntü çekmemesini söyleyen polise Sakaryalı kadın işçiler müdahale etmiş ve “Gazeteci çekecek herkes ne dediğimizi duyacak” demişti.
- Suriye savaşı ve göçünün 10’uncu yılında mülteci ve göçmen işçilerin sayısı 2 milyonu aştı. Bu nedenle 1 Mayıs mülteci işçilerin de mücadele günü olarak ele alınmalı. Sermayeye karşı ortak hak mücadelesi ve dayanışma şart. Emek Partisinin bir gelenek haline getirdiği iki dilli bildiriler bu yıl hem Suriyeli hem Türkiyeli işçilerden olumlu tepkiler aldı. Suriyeli ve Türkiyeli işçilerin ortak grevi hâlâ hafızalarda. Adana’da saya işçileri 1 Mayıs’ta da pankart açtı. Bu tutum geliştikçe kazanan Türkiye işçi sınıfı olacak.
- Dünyanın ucuz emek deposu Hindistan salgında kırılıyor. Aşısı bulunan bir hastalıktan her gün binler ölüyor. Merkez kapitalist ülkeler ve ilaç tekelleri bu durumu umursamıyor bile. Pandemide dolar milyarderlerinin sayısı arttı. Ama yoksul ülkeler açlığın, salgının pençesinde kıvranıyor. Tek tek fabrikalarda, tek tek ülkelerde yaşanan sınıf ayrımı aslında küresel ölçekte yaşanıyor. Kapitalist barbarlığa karşı işçi ve emekçilerin iktidarını temsil eden sosyalizm yeniden sınıfın gündemine girmek zorunda. Çünkü işçiler için başka bir kurtuluş seçeneği yok. 1 Mayıs aynı zamanda bu çağrının da adı. İşçiler kapitalizmden kurtulmak için iktidara da talip olmalı.
Bitirirken ekleyelim: 1 Mayıs’a dair tartışmalar elbette gazetemizin yazarları, işçilerin görüş ve mektuplarıyla devam edecek. Etmeli.
- Deprem illerinde işçiler ve patronlar 21 Mart 2023 04:52
- Beyaz Toros’lar ve onu üreten işçiler 07 Mart 2023 04:52
- Kapitalist yağma düzeniyle hesaplaşmadan bu enkaz kalkmaz 28 Şubat 2023 04:18
- Domuz damı 21 Şubat 2023 04:39
- ‘Asrın felaketi’ ve acil ihtiyaç listesi 14 Şubat 2023 04:33
- Dipten gelen dalga 31 Ocak 2023 04:40
- Bir mitingden ötesi 17 Ocak 2023 05:06
- İBB’ye kuşatma, siyasete vesayet: Ne yapmalı, ne yapmamalı? 03 Ocak 2023 04:45
- Siyaset ve sendikalar 27 Aralık 2022 04:24
- Denizlerden Erdallara yürüdüğümüz bir yol var bizim 13 Aralık 2022 04:34
- Vizyon ve emekçi ittifakı 06 Aralık 2022 04:31
- Gençlik ve umudu kesilen ülke 29 Kasım 2022 04:28