07 Mayıs 2021 00:12

Siyasi ve polisiye

Çok sayıda polis bir grup kişinin yüzüne yakın mesafeden biber gazı sıkıyor.

Fotoğraf: Birkan Bulut/Evrensel

Paylaş

“…Her adımda fırt demiş fırlamış bir büyük adam.
ama ödeyen kimler harcanan paraları?
İşte bir sürü olay sana
Ve bir sürü soru…”
                             B.Brecht

Malum hem fotoğrafçı hem de gazeteci olunca gündeme düşen genelge konusunda yazmamak olmazdı. Aslında alanda koşturan gazeteciler zaten fiilen bu yasaklamalarla uğraşıyorlardı. Genelge fiili olanı tescilleme oldu.

Bu genelge hukuksuzluğa karşı siyasiliğin bir göstergesi olarak okunabilir. Bu sorun polislerle gazetecilerin ya da fotoğraf video çeken yurttaşların arasında bir sorunmuş gibi durdu ya da görüldü. Aslında gazetecilerin ya da fotoğraf çeken yurttaşların polisle bir sorunu yok. Doğrudan polisin de gazetecilerle bir sorunu yok. Tabii hukuk devletinde. Polis görevini bilir ve ona göre davranır. Saklayacak, gizleyecek bir şeyi olmaz. Her şey yasalar çerçevesinde gelişir. Dediğim gibi hukukun geçerli olduğu koşullarda.

Eğer siyasileşmiş bir devlet yapısı varsa, o zaman yukarıdan aşağıya bir hukuksuzluk sarmalı toplumu sarar. Siyasi kararlar hukuki kararlarmış gibi maniple edilir. Bu genelge polislere kadar sirayet etmiş olan siyasiliğin yansımasıdır. O zaman başta basın olmak üzere her türlü haklar keyfiyet ve hukuksuzlukla karşılık bulur. Polis verilen emirleri uygulayan uç noktadaki unsurdur. Sorun hukuki olmayan, siyasi kararları ve emirleri uygulayan polislerin gazeteci veya yurttaşlarla karşı karşıya gelme sorunlarıdır. Dolayısıyla ortaya çıkan problemler polisle yaşanan problemlermiş gibi görülür.

Polis anayasa ve yasalarla neden yetinmez de genelgelerle derdine çare arar? Çünkü siyasi otoritenin baskısı polisi zorlar, kendine bir kılıf hazırlamasına neden olur. Genelgenin de nedeni budur. Bu devlette hukukilikten değil siyasilikten bahsedilebilir, dahası polis devleti olmaktan.

Türkiye tarihinin son on beş yılına baktığımızda hadi diyelim son beş yılına katı şekilde bu genelgenin fiilen uygulandığını görüyoruz. Sarı/turkuaz basın kartları mevzuundan basın üzerindeki sansür konularına girmeye bile gerek yok. Metin Göktepe’den Abdurrahman Gök’ün yargılanmasına ve çektiği Kemal Kurkut fotoğraflarına bakmanız yeterli. En son yaşanan 1 Mayıs uygulamaları ortada.

Şairin dediği gibi hem dert çok, hem dert yok…

Gelelim ne yapabiliriz?

Sözü Peter Maiwwald’a bırakayım;

Haber şöyle geldi işçi B’ye
O memlekette
Durum umutsuz.
işçi B. sordu;
Orada
Hiçbir işçi yaşamıyor mu?

Her zaman yaptığımız gibi hukuk ve adalet mücadelelerini tüm alanlarda, örgütlü mücadele platformlarında birleştirerek yürümek. Kısaca demokrasi mücadelesinde ısrar edeceğiz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa