Genelgelerden çıkan sonuç: Devletin genişleyen halkın daralan ‘özel hayat’ı

Fotoğraf: DHA
Halk, şu kapanma döneminde inzibati tedbirler, para cezaları, PCR testi gösterme zorunluluğu, HES kodları, özel izin belgeleri gibi çeşitli yöntemlerle kontrol altında tutulurken tek adam rejiminin rötuşları biraz daha belirginleşiyor. Son bir hafta içinde yayımlanan genelgeler mesela, böyle söylüyor.
Genelgelerdeki yasaklar çok konuşuldu. Yasaklar önemli ama işleyen bir hukuk sisteminde mantıksız gelebilecek her kararın bir mantık düzeninde anlamlanmasının vesilesi oldular aynı zamanda. Genelgelerin büyük hizmeti de devletle halk arasındaki ilişkinin değişen fiiline kılıf olmasında.
Genelgeler Ayasofya imamının, Diyanet işleri başkanının, mafya elemanlarının, ilahiyat dekanlarının yaptırım içerikli konuşmalarından alıştırıldığımız bir tarzı, üstüne vazife olmayan konularda içtihat ilan etme cüretinin bürokrasi için de meşrulaştığını gösteriyor. Birincilerin makam yetkisini haksız genişlettiği ve şahsi haddini aşabildiği yerden ikinciler de nemalanıyor. Marketten tarak alma absürtlüğü Ayasofya imamına yakışırdı ama kendisine tanınan imtiyaz fideliğinden bürokrasi serpildi.
Emniyet Genel Müdürlüğü, il hıfsızsıhha kurulları ve valilerin sahip oldukları genelge çıkarma yetkisini Ayasofya imamı kafasında kullanması bundandır. Müdürlüğün “Kolluk personelinden kamusal alanda görevlerini yaparken ses ve görüntü kaydı alanların engellenmesi” talebinin “Özel Hayatın Gizliliğinin İhlali” Yasası’na dayandırılması ve böylece Anayasa’daki hak ve özgürlükler bahsinin polis lehine çarpıtılarak yeniden yorumlanması önce güvenlik, genel olarak da toplam bir bürokrasi için yeni bir hareket alanı açıyor. Yurttaşın hareket alanı daralıyor ama türbe gezerken ellerini arkada bağladığı için şikayet edilen İmamoğlu hakkında soruşturma izni vermeyeceğini söyleyen Soylu “Bana göre suç diye ekleyebiliyor.” Yargı, bürokratın ‘şahsım kriterleri’nin işi, özel hayatının konusu haline gelebiliyor.
Böylece polis müdahalelerini görüntülemeyi sorun haline getiren Emniyet genelgesi sadece yasak koymuyor özel alanla kamusal alan, hak ve özgürlüklerle kısıtlamalar arasındaki sınırları bulanıklaştırıyor. Bu bulanıklık güvenlik güçlerinin yurttaşla, yasanın hizalamasından muaf olarak karşı karşıya gelmesi demek. Buna karar veren de, yeni bir yasa uyduran da emniyetin kendisi!
Önemli iç ve dış politik kararların kamuoyuna iletildiği ‘ses’ler haline gelen valiler de içki yasaklanırken aynı rolü oynadılar. Başlangıçta ortada sadece bir söz ve söylenti vardı. Sonra içki yasağını ilk duyuran Kütahya Valisi 81 il adına konuşma yetkisini kendisinde bulabildi. Valinin attığı tweeti retweet yapan Süleyman Soylu da bunu teşvik etti. Bu süreçten çıkan ders de bürokrata atfedilen söylentinin bile ciddiye alınmasıydı! Muhatapsız yasak olabilirdi.
İçişleri Bakanlığının son genelgesi içki yasağından daha fazlasını içerir. İçki asıl hamleyi gizlemişti sadece. “Marketteki bir kişinin neleri satın alıp neleri satın alamayacağına” karar verme yetkisini, kamu sağlığı adına üstlenen içişleri bürokrasisi içki yasağı var mıydı yok muydu gibi bir belirsizlik ortamını deneyim haline getirdi. Böylece kişinin neye ihtiyaç duyup neye duymayacağına, temel ihtiyaç malzemesi kapsamına hangi ürünün dahil olup olmayacağına devletin karar verdiği bir alan açılmış oldu.
Son genelge CB’nin kamu memurlarının, belediye çalışanlarının disiplin amirliğini üstlenmesiyle ilgili genelgedir. Tek adamın on binlerce kişinin hal ve gidişini takip etmesi mümkün olmadığına göre bu baypas tek bir memur üzerindeki disiplin sultasının bile prensip olarak merkeze taşındığının mesajıdır. Bu, devletin çalışanla hukuk dışı birebir bir ilişki kurduğunun, birebir sözleşme yaptığının, emekçinin herhangi bir sorunda muhatapsız kaldığının ilanı sayılır.
Demek ki genelgelerin hepsi konu kısmındaki ibareden daha fazlasını içeriyor. Darbe sonrası geçici KHK’lerin kalıcılaşması gibi, kapanma genelgeleri de kalıcı bir hayatı inşa etmeye çalışıyor. Devletin kişinin özel hayatına iyice yayılıp müdahale alanını genişlettiği bir hayat. Yurttaşın her adımı, uzvu, duruşu hakkında bir fikri olan bürokratın kestiği ahkamının kanun kıymeti aldığı bir yönetme biçimi. Ekrem İmamoğlu’nu, elleri arkada dolaştığı için soruşturmaya kalkan bir düzen “Bize neler yapmaz”, değil mi? Fakat biz buraya kadınlar gülerken elleriyle ağızlarını kapatsın ukalalığından geldik.
Tek adam rejimi mekanın, doğanın, zamanın ve bedensel bütünlüğün bozulmasından, yasanın ve yetkinin yozlaşmasından besleniyor. Bir komedi filmi izliyormuş gibi hissettiren mantıksızlıklar, saçmalığın cisimleşmiş hali olan bürokratik figürler, çam deviren kifayetsiz muhterisler halkın sabrından çalarak bu rejimi kurdular. Bu durumda yaşam tarzı ve yaşam alanı, halkın alacaklı olduğu bir siyasi mücadele konusu haline geldi. Yaşam alanlarının kolonileştirilmesine izin, özel hayatın işgaline yer yok.
Evrensel'i Takip Et