12 Mayıs 2021 00:01

Öfke Yumağı

Orman yangını

Fotoğraf: Unsplash

Paylaş

Siyasetçilerin bitmez tükenmez çekişmeleri arasında geçip gidiyor günler. Haber izlemeye, televizyona bakmaya ürküyorsunuz adeta. Ne çok şiddet, ne çok nefret içeren sözcükler uçuşuyor havada. Eğer çocuklarınızı haber izlenen televizyonun sürekli açık olduğu bir ortamda tutuyorsanız bilin ki masum küçüklerin ahlakını da bozuyorsunuz. Siyaset arenasında bütün bu saygısız konuşmalar, sataşmalar, iftiralar yetmiyormuş gibi bir de ses tonlarındaki yüksek perdeden buyurucu tonlamalarla çevreyi sarıveren öfke yumağı, insan psikolojisini de olumsuz etkiliyor. Giderek hemen herkesin bir psikiyatra, psikoloğa gereksinim duyduğu bir toplum haline geliyoruz.

Salgın varmış, yokmuş kimin umurunda. Şimdilerde ülke için önemli olan erken seçim var mı, yok mu, İttifakların durumu ne olacak? Ama siz ille de halkın bilgi edinmesini istiyorsanız başka konulara da yelken açabilirsiniz. Mesela her gün biraz daha artan ve çığ gibi büyüyen işsizlikten söz edebilirsiniz. İnsanlarımızı ölümlere alıştıran zihniyetten söz edebilirsiniz. Cezaevlerindeki tutuklu hastaların durumu ile ilgili duyurularda bulunabilirsiniz. Enflasyonun altında ezilen dar gelirlinin, yoksulun hikayelerini yazabilirsiniz… İleri demokrasi(!) içinde bütün bu eylemleri, hatta daha fazlasını yapabilirsiniz. Ancak bunun da bir bedeli olduğunu düşünmek zorundasınız. İktidarın ve yandaşlarının hışmına uğramak da var hesapta. Hedef gösterilmek de, hatta dayak yiyip gözaltına alınmak da… Çünkü bizim gibi ülkelere özgü ileri demokrasilerde(!) iktidarın buyruklarına karşı gelmek, düşünceyi ifade özgürlüğünü var zannedip konuşmak, yazıp çizmek suç sayılır. Ve bu tür ülkelerde en kolay şey insanları sindirmek amacıyla suç yaratmaktır. İnsan hak ve özgürlüklerinin her zerresi için suç yaratmakta ustalıklı uzmanları vardır bu tür ülkelerin. Kısaca sizi fişlemişlerse paçanızı kurtarmak için pek çok çaba harcamanız gerekir.

Diyeceksiniz ki be adam yarın bayram içimizi karartmaya ne hakkın var! İnanın kabahat bende değil. Bu güzel ülkenin doğasından, insan sevgisinden, kardeşliğinden gocunan, gözünü para hırsı bürümüş, gücünü güçsüzlere karşı kullanmayı marifet bilen bazı gruplarda, siyasetçilerde, yobazlarda, ırkçılıkla vatan sevgisini aynı kefeye koyanlarda.

Yalnızca uzun bir geçmişi anımsayarak geldiğimiz bu noktada içimde biriken acıları döküyorum yazıma. Her tarafta bunca acı, bunca ölüm, bunca yıkım varken, sahi bayram kimin umurunda. Eskiden büyüklerimiz derdi ki bayramlar insanlar arasında kardeşliğin, sevginin yeşerdiği günlerdir. Tasada, sevinçte insanları bir arada tutan özel günlerdir. Şimdi bakın bakalım çevrenize bu tanıma uyan bir bayram günü görebiliyor musunuz? Çünkü yıllardır sen ben kavgasıyla insanlarımızı böldüğümüz, kimilerini hainlikle suçladığımız, kimilerini baskılar altında ezdiğimiz bir düzen içinde yaşıyoruz. Ve bu düzen yurttaşlara bayram yaşatmaktan çok ama çok uzak.

Yazımı yine bir şiirle bağlayacağım. Bu kez Edip Cansever’den dizeler: “Şey Şey Şey ve Şeylerden”

Bir adam kendi tiyatrosunda, tamam
Bir köpek sokak değiştirdi, korkak
İçi süt dolu bir lokanta ve kapandı
Ben ağzıma geleni söyledim, öyle
Gene bir ağaç öttü, bu kaçıncı.

Sevişsek olmaz mıydı, varan bir
Elbette olurdu, bir kır çiçeği bir bulut
Bir gülüş kanamak üzere ve gizli
Ve çabuk tarafından bir şey, şarap
Aşk gene kelime değiştirdi, vahşi.

Güneşe çıktık, bunu unutma, varan iki
Ne uzak bir sesimiz vardı, efsane
Gelince Ç ile geliyordu bir çay
Oysa biz iki demiştik, varan üç
Gözler ki demeye kalmadı, derin.

Kim bilir ne seviştik ki saat kaç
Elleri tetikte bütün gazetelerin.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa