12 Mayıs 2021

Sıtma ilacı şeker değildir

Yüzyılların “ölümü gösterip sıtmaya razı etmek” sözü şimdilerde Sağlık Bakanlığınca “ COVID’i gösterip sıtma ilacına razı etmek’ olarak kullanıma sunuldu.  ‘Askıda ekmek’ misali korona virüs hastalarının kapısına nurtopu gibi sıtma ilacı Hidroksiklorokin bırakıldı Sağlık Bakanlığı filyasyon ekiplerince. Pandeminin ilk günlerinde kanıta dayalı olmadan bir kanaat olarak bu ilacın kullanımı bir makuliyet taşır elbet. Ancak kısa sürede etkisinin yan etki olasılığına nazaran yüksek olduğunun kanıtlanması sonrası Dünya Sağlık Örgütü’nce tedavi protokolünden çıkartıldı hem de bir yıl önce. Ancak yakın tarihe kadar bizde ‘evlere servise’ devam edildi. Hasılı olası ciddi yan etkileri de göz önüne alındığında kullanımında ısrar malpraktis yani tıbbın kötüye kullanımına girer. Peki Sağlık Bakanlığı bunu neden yaptı? Oysa TTB nicedir uyarıyordu.

Bakanlığın ısrarının ipucu Sağlık Bakanı’nın  bir yıl önce 15 Nisan 2020’de yaptığı açıklamada gizli olabilir: “Bu ilacı bu kadar yaygın kullanan ikinci bir ülke yok. Dünya bu ilacın peşinde. Biz 1 milyon kutuya yakın ilacı baştan stokladık.” Bu açıklama ve sonrasında kullanımında bu aya gelinceye kadar ısrar bu stokları tüketmek çabası olarak ele alınabilir mi, varın siz düşünün. Üstelik 5 ay önce muhalefet partilerince bu ilacın kullanımına dair verilmiş yanıtsız soru önergeleri vardı.

COVID-19 Bilim Kuruluna TTB vb kurumların alınmamasının bedelini ülkece ödemeye devam ediyoruz.

Bakanlığın övündüğü erken ve çokça Hidroksiklorokin ithalat sözüne takılmamak mümkün değil. Kamusal iki ilaç fabrikası AKP yıllarında kapatıldı: SSK ve Askeri İlaç fabrikası. Sıtma ilacı üretemeyen bir ülkeyiz.

Oysa ülkemizde sıtmayla savaş 1925’de başlatılmıştı. O yıl yapılan ülke taramasında Adana’da nüfusun yüzde 80’i, Ankara’da yüzde 90”ı, İzmir’de yüzde 72’i sıtmaydı. Bu halk ve kamu, mütareke yıllarında işgalci ordu subaylarının sıtmadan kırılan halka şeker misali kinin atmasını unutmamalı. Kurtuluş Savaşı’nda ordunun yarısı sıtmaydı.

Ülkemizde sıtma ile mücadele tarihi bir başarı öyküsüdür. Ama son yıllarda yine arttı.  Bu öyküde eksik kalan, kamusal kaynakların sıtmaya dair tedavide yeni ilaç araştırmalarına ayrılmaması, ilgili ilaçların ise hâlâ ithal edilmesidir.

Türkiye’nin erken ve kanıta dayalı olmayan aşırı doz hidroksiklorokin ilaç ithalatı dünyanın başka yerlerinde muhtemeldir ki satma hastalarının tedavisini engelledi.

İlaç şeker değildir. Ama bizde yersiz bir şekilde ‘bitsin misali’ korona pandemisinde endikasyon dışı kullanıldı. Peki bir özür duyabilecek miyiz? Sanmam...

Sağlıcakla kalın.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Çayırhan’da çakal sofrası

Çayırhan’da çakal sofrası

AKP iktidarının özelleştirmek istediği Çayırhan Termik Santrali ve maden işletmesinin ‘adrese teslim’ ihalesi bugün gerçekleştirilecek. İşçiler ve kamuoyu özelleştirmeye karşı çıkarken, adrese teslim ihaleye sicili kabarık patronların katılması bekleniyor. Çayırhan’ı yutacak sofrada IC İçtaş, Cengiz, Kolin, Limak, Alagöz, Ciner, Yıldızlar SSS var. Ödenmeyen işçi ücretleri madenin satış fiyatından fazla!

317.36 milyon TL: Yunus Emre Termik Enerji Santralinin son 3 ayda ürettiği elektriğin değeri

204.9 milyon TL: Aynı dönemde 1000 işçinin ortalama ücretlerden patrona 'maliyeti'

0 TL: Şirket 2021, 2022 ve 2023 yıllarında hiç vergi ödemedi

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
5 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et