Merkezin alın yazısı: Kutuplaşma
Almanya Parlamento Sarayı | Fotoğraf: Pixabay
26 Eylül’deki seçimlere doğru geri sayarken Alman siyasal sisteminin iki merkez partisi olan Hristiyan Demokratik Birlik (CDU/CSU) ve Almanya Sosyal Demokrat Partisi’nin (SPD) durumu birçok gözlemciyi kaygılandırıyor. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan Federal Almanya’da bu iki partinin işlevi toplumu merkeze entegre etmek olarak tanımlanmıştı. Bugün bu işlevi yerine getirememeleri sistemin önemli bir dönüşümün eşiğinde olduğunu gösteriyor. Seçim anketlerine bakarak bu süreci yüzeysel olarak şöyle tarif edebiliriz: SPD’nin merkez pozisyonuna Yeşiller yerleşirken, CDU/CSU aşırı sağ Almanya İçin Alternatif’in (AfD) tarafından zorlanıyor. Ancak bu tespit birkaç açıdan eksik ve yanıltıcıdır:
- Siyasal sistem sadece partilerden oluşmaz. Devlet kurumları ve toplumsal örgütler, ilişkiler de sistemin bir parçasıdır. Dolayısıyla sistemi değerlendirirken bu aktörleri de hesaba katmak gerekir.
- Siyasi partilerin toplumla kurduğu ilişkiler sadece oy oranları üzerinden anlaşılamaz. Siyasi partilere ilişkin literatürün uzunca bir süredir görmezden geldiği örgütlenme yapısı, karar alma süreci, diğer toplumsal aktörler ve devletle ilişkilerini incelemek gerekir.
- Sistemi gözlemlerken toplumun tarihsel bir süreç içinde nasıl geliştiğini anlamak elzemdir. Ekonomik büyüme, küçülme ve daralma dönemlerinde toplumsal sınıflar arasındaki ilişkilerin izlediği tarihsel seyri, sınıflar içinde oluşan tabakalaşma eğilimlerini, bunların coğrafi ve sektörel dağılımlarını ele almak gerekir.
Bu hafta Almanya’nın güncel toplumsal ve siyasal yapısına dair önemli çalışmalarıyla tanınan Basel Üniversitesi’nden siyaset sosyoloğu Oliver Nachtwey’ın araştırmalarından bahsedeceğim. Nachtwey’a göre 2015 yılında yaşanan mülteci krizi aslında yıllardan beri enerji biriktiren fay hatlarının tetiklenmesine yol açtı (https://www.blaetter.de/ausgabe/2019/februar/system-ohne-stabilitaet-der-niedergang-der-volksparteien). Ancak bu sonucu sisteme dışsal bir etkenle, yani mültecilerle, açıklamak doğru değil. Mülteci krizi sebepten ziyade bir vesile. Nachtwey, mevcut siyasal kutuplaşmanın aslında 1945’te kurulan merkez siyasetinin diyalektik bir sonucu olduğunu vurguluyor ve iki neden sıralıyor: 1) Neoliberalizmin yol açtığı gerileyen (regressive) modernleşme süreci; 2) Merkez partilerin kuruluşunda yatan temel mantık.
Nachtwey, “gerileyen modernleşme” tezini Almanca (Die Abstiegsgesellschaft), İngilizce (Germany’s Hidden Crisis) ve Fransızca’da (La Société du Déclassement) yayımlanan Düşüş Toplumu adlı kitabında ele alıyor. Kitabı gelecek yazılarımda uzunca değerlendireceğim için bu hafta merkez parti mantığına odaklanmak istiyorum. Bu mesele Türkiye açısından da önem arz ediyor, çünkü: Eğer bugün herkesin şikayet ettiği kutuplaşmayı yaratan merkez siyaset ise yeni bir merkez kurma çabası bu sorunu engelleyemez, hatta derinleştirir. Dolayısıyla Batı ittifakı içinde Türkiye’nin en derin ilişkilere sahip olduğu Almanya’daki siyaset sosyolojisi güncel siyaseti değerlendirebilmek için kilit bir önemdedir.
Alman merkez partilerinin sorunu aslında henüz sistem ortaya çıkarken, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, Frankfurt Okulu’nun ünlü siyaset bilimcilerinden Otto Kirchheimer tarafından tartışılmıştı. Ünlü “catch-all party” (herkesi yakala partisi) kavramını ortaya atan Kirchheimer, Weimar Cumhuriyeti’nin sınıfsal veya mezhepsel çıkarları temsil eden kitle partilerinin yerine bütün değerleri, çıkarları kapsadığını iddia eden seçim partilerinin ortaya çıktığını tespit etmişti. Seçimde birbiriyle rekabet eden partilerin ideolojik olarak benzeşmesi, aynılaşması sonucunda muhalefetin yok olduğunu öne sürmüştü. 1968 depreminden önce, 1965’te vefat eden bu önemli siyaset bilimci gençlik isyanı ve ona karşı yükselen neoliberalizmin iktidarını gözlemleme fırsatı bulamadı. Nachtwey’a göre Kirchheimer’ın ölümünden bu yana geçen yarım yüzyılı aşkın süre “herkesi yakala partisi” tezini doğruladı. Neoliberalizm toplumun üst sınıflarının iktidarını tahkim ederken, alt sınıfları giderek siyasetten dışladı; toplumsal parçalanmayı arttırdı. Merkez sağ ve merkez sol zamanla neoliberalizmi amentü olarak benimserken, ekonomik kararları siyasi tartışmadan korunan bir teknokrasinin yetkisine bıraktı. Toplumsal parçalanma arttıkça, alt sınıfların taleplerini sahiplenmenin seçim yenilgisine yol açacağı kaygısını duyan CDU/CSU ve SPD merkeze daha çok yapıştı. Böylece üst sınıfların çıkarlarını temsilden müteşekkil bir siyasi merkez - Hakkı Özdal’ın çok sevdiğim bir deyimiyle - giderek “büzüştü”. Öyle ki Nachtwey’a göre artık bu şekilde sistemin istikrar sağlayabilmesi mümkün değil.
Yeşiller’in yeni bir liberal-ökolojik merkez inşa etme çabasını bu bağlam içinde yorumlamak gerektiğini düşünüyorum. Tıpkı İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra olduğu gibi yeni yeşil mutabakat mutlaka transatlantik bir sermaye birikimi stratejisine dayanmalı, kalkınmanın yanında istihdam ve sosyal güvenliği sağlamalı. Eylül 2021’den itibaren dünya politikasının gidişatını bu hegemonik projenin başarısı belirleyecek. Ama savaş sonrasının büyük sendikaları olmadan yeşil mutabakat nasıl başarıya ulaşacak? Almanya’da, ABD’de, Avrupa’da ve dünyada bu projeye karşı savaşmayı yeğleyen bir alternatif iktidar cephesinin de var olduğunu unutmamak gerekir. Ancak en önemlisi, hegemonya savaşının konusu, nesnesi, yakıtı olan ve emeğiyle geçinen milyonların tamamen akıntıyla sürükleniyor olması. Böyle bir durum tarihte hiçbir zaman olumlu bir sonuç yaratmadı.
- Türkiye-Suriye ilişkisi 18 Aralık 2024 04:58
- Ortadoğu’da yeni döneme girerken vaziyet 11 Aralık 2024 04:32
- Lindner’in komplosu ve Almanya’da seçimler 27 Kasım 2024 04:40
- Trump'ın zaferi: Enflasyon algısı ve 2008 sonrası aile şirketleri 13 Kasım 2024 04:08
- ABD’de seçimler ve yeni saflaşma 06 Kasım 2024 04:51
- Yeni Yeşil Düzen’in sergüzeşti 30 Ekim 2024 04:35
- Tırmandırarak gerilimi azaltmak 02 Ekim 2024 04:16
- AfD’li sınıf fraksiyonları ve aile/cinsiyet politikaları 11 Eylül 2024 05:03
- Saksonya ve Thüringen'de seçimler 04 Eylül 2024 04:30
- AfD'nin aile politikası 28 Ağustos 2024 04:15
- Thüringen'de nüfus, aile ve siyasi eklemlenme 21 Ağustos 2024 04:39
- Taşra ve siyasi kültür: Doğu Almanya'da seçimlere doğru 14 Ağustos 2024 04:22