19 Mayıs 2021 00:25

Vatandaş olamamak

Go Türkiye'nin videosundan ekran alıntıları

Go Türkiye'nin videosundan ekran alıntıları

Paylaş

İçinden geçtiğimiz şu günlerde AKP iktidarı vatandaş olmadığımızı hissettirmek ve değersizliğimizi göstermek için her yolu deniyor. Bir yandan Dışişleri Bakanının Almanya ziyareti sırasında yaptığı konuşma, diğer yandan Kültür ve Turizm Bakanlığının turistleri Türkiye’ye çekebilmek için hazırladığı reklam filmleri, tüm bunların yanında aşı meselesi ve salgının perçinlediği ekonomik krizden çıkmak için bir başına bırakılmamız… Say say bitmez.

İzlenilen aşı politikaları şu ülkede her birimizin az çok -bazılarımızın ise çok derinden- hissettiği değersizlik hissini katmerledi. Aşılamada önceliklileri belirlemek için benimsenen yaş kriterinin giderek önüne geçen meslek ölçütünün adeta suyu çıktı. Aşıda öncelik hakkı elde eden meslek grupları, risk gruplarından çok, bizzat hükümetin önceliklerini resmetmeye başladı. Döviz girdisi sağladığı için turizm sektörü eğitimin önüne geçerek öncelik kazandı. Devasa bir ekonomik sektör olan futbol da ön sıralarda yer aldı ve toplumun çok önemli bir bölümü aşılanmamış olduğu halde, futbolcular aşı yaptırabildi. Elbette verdiğim bu örneklerle söz konusu kesimlerin daha değersiz ya da önemsiz olduğunu söylemeye falan çalışmıyorum. Derdim, aynı oranda ya da çok daha fazla insanla temas ederek çalışmak durumunda olan kesimlerin aşı önceliğinde adı bile anılmazken neden bazı kesimlerin öncelik kazandığını sorgulamak. Kaldı ki, pek çok ülkede mesleki kriter eşitlik ilkesine aykırı olduğu gerekçesi ile aşılama politikalarında benimsenmedi.

Durum bu iken, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Almanya ziyareti sırasında mevkidaşı ile düzenlediği basın toplantısı sırasında “Turistin görebileceği herkesi mayıs sonuna kadar aşılayacağız” diye vaatte bulundu. Karşı tarafta ne gibi bir etki yarattığı bir yana, bu sözler hükümetin vatandaşına bakışını ortaya koyduğu gibi, kasayı doldurmaya verdiği önemi de gösteriyor. Devletin kasasındaki para vatandaşa hizmet olarak dönüyor olsaydı, belki bu ekonomik kriz ortamında söz konusu öncelik nispeten anlaşılabilirdi, ancak ülkede maalesef durum bu değil. Kaynaklar toplumun geniş kesimleri tarafından paylaşılamıyor. Bunun yanında bakanın sözleri, iktidarın gözünde yurttaş olarak kıymetimizin olmadığını da alenen ortaya koyuyor.

“Güvenli turizm” reklamları ile sahne alan Kültür ve Turizm Bakanlığı da bu değersizlik hissiyatımızı güçlendirmeye katkı sundu. Geçtiğimiz hafta sosyal medyada önümüze düşen reklam filmi karşısında, aramızda kendisini aşağılanmış hissetmeyen pek az kişi vardır herhalde. Reklam filminde, “Ben aşılandım” yazılı maskeler turizm emekçilerinin yüzünde adeta birer damga gibi duruyor. Aşı olan ile olmayan arasında ayrım yapan, vatandaşını “aşılanmıştır” diyerek turizmde pazarlayan bir anlayış karşımızdaki. Yurttaşına sağlık hizmetini gerektiği ölçüde sunamayan ya da daha doğrusu sağlık hizmetini çıkar ve kârına aracı kılan bir anlayış söz konusu.

Nihayetinde yurttaşlık, bireyin haklarla donatıldığı, kazanılmış bir statü. Bu statü devletten hak talep etmeyi mümkün kıldığı gibi, bazı hizmetleri sunmasını istemeyi de gerektiriyor. Durum bu iken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Her türlü desteği vermenin gayreti içerisindeyiz. Buna rağmen sıkıntıya düşen esnafımız, çalışanımız olduysa hepsinden helallik istiyoruz” sözlerini sarf etmesi, hak kavramını tanımadığını ve yüzyıllar önce “Yeryüzüne indirilen” iktidarı yeniden “Tanrı katına çıkarmış” olduğunu cümle aleme ilan etmesinden başka bir anlam taşımıyor. Bu içinde bulunduğumuz durumda, vatandaşını mağdur etmemek için her türlü imkanı seferber eden başka birtakım ülkelere bakıp da imrenmemek elde değil.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa