20 Mayıs 2021 00:36

Siyonist öldürüm ve “benzerlik” tartışması!

Erdoğan fotoğrafı Anadolu Ajansına, Netenyahu fotoğrafı DHA'ya aittir. Kolaj: Evrensel

Paylaş

Netanyahu’nun bombardıman uçakları Gazze’yi vurduklarında, “canlı görüntüler”i ekranlarına taşıyan Türk televizyon kanallarında, Netanyahu’nun “hedefe ulaşana dek saldırılar devam edecek” açıklamasına dikkat çekilirken, ‘altyazı’ şeridinde, H. Akar’ın, “etkisiz hale getirilen terörist” sayısıyla birlikte “operasyonların hedefe ulaşana dek devam edeceği” yönündeki açıklaması, otomatiğe bağlanmış şekilde resmi geçitteydi.

Erdoğan’ın “gitmesi-ya da düşürülmesi” üzerine seçim hesapları yapanlardan biri olan Akşener’in, Filistin’e saldırı sonrasında, Erdoğan’ı Netanyahu’ya benzetmesi, yeni bir tartışmaya yol açarken bu açıklamayı militarist politika karşıtlığıyla ilişkilendirenler,  Türkiye’nin “sınır ötesi askeri eylemleri”ne “İYİ Parti”nin karşı olmadığını unutsalar da, kurulan benzerlik, izlenen iktisadi-sosyal politikalar dolayısıyla ortaya çıkan tepkilerin savuşturulması taktiğini işaret ediyor; bu iki yönetimin, tepkileri manipülatif manevralarla aşmak üzere askeri eylemleri yoğunlaştırmalarını ima ediyordu.

Bilindiği gibi iç ya da dış düşman söylemiyle askeri-polisiye saldırılara başvurarak halk kitlelerinin dikkatini ekonomik-sosyal saldırı politikalarından uzaklaştırma taktiği, burjuva devlet yönetimlerinin sıklıkla başvurdukları bir manevradır. Erdoğan iktidarı gibi Netenyahu yönetimi de içeride ciddi bir muhalefetle karşı karşıyadır ve her iki yönetim de artan şekilde militarizme sarılmışlardır. Siyonist iktidar için Filistinlilere saldırma olanağı bulmak ya da yaratmak neredeyse devamlılık gösterirken, Kürtlere karşı askeri operasyonlar son yılların Türk iktidar politikasında, kitle manipülasyonunun etkin bir silahı olarak giderek daha yoğun biçimde kullanıldı. Burjuva muhalefet sözcüleri de bu durumu kendi politikaları yönünde kullanarak kitle desteklerini artırmaya çalışmaktadırlar. Açıklama, ‘Tek adam yönetimi’nin açmazlarını mevzi edinmektedir.

Psikolojik savaş kurmayının, “Erdoğan’ı nasıl bebek katili Netanyahu ile benzetirsin?” söylemiyle karşı ‘salvo’ya başlaması ve farklılıkları öne çıkarma çabaları bundandır. Bu savunu ve salvo, gerçek göz önündekileri örtebilir mi, kesin bir şey söylenemez ama, izlenen politika, bakanların Türk F-16’ların “terörist yuvalarını dağıtma” bombardıman görüntüleri eşliğinde ekran başı mesaileriyle aklanabilir olmadığı gibi, mafya ile ilişkiler ağının örtülerinden soyunmaya başlaması, ‘ülkücü çete’-devlet-kontrgerilla temsilcilerinin kol kola boy gösterisi, bataklığın derinlerine götürüyor. Hal böyle olunca da, “Türkiye’nin güvenliği” adına askeri eylemlerin “daha etkili şekilde sürdürülmesi” isterik çığırtkanlığıyla savaş sanayi resim altlarına “kan-intikam” sloganları döşeyenlerin çoklu maaş, arazi, marina, rafineri, gemi ve çeşitli diğer zenginlik ve vurgunlarla ilişkisi daha fazla sorgulanır hale geliyor. Bunun, kapitalist parti fraksiyonları arasındaki söz düellolarına konu olması da, saldırgan ve karunlaşan devlet yöneticilerinin benzerliklerinden söz edilmesi de, aynı nedenlerle şaşırtıcı olamaz. Bunlar bir yana, İsrail ve Türkiye yönetenleri ticari ortaklıklara sahiptirler. Filistin halkına bomba yağdıran İsrail savaş uçakları Konya ovasını tatbikat alanı olarak kullanırlar. Emperyalizmin bölgedeki en önemli dayanaklarından ikisi İsrail ve Türkiye gelir. Bu ortaklık ve benzerlikler de az buz sayılamaz.

Siyonizm evet emperyalizmsiz olmamıştır; İsrail’i bir Yahudi devleti olarak kurduranlar emperyalistlerdir ve 70 yıldır Filistin Arap halkına karşı sürdürülen imha ve topraklarının işgali, bütün aksi yöndeki açıklamalara rağmen emperyalist haydut politikasının desteğinde olmuştur. Biden, Merkel, İngiliz bakanlar ve Avusturya’nın Kurz’u İsrail’in “kendini savunma hakkının sonuna dek yanında oldukları”nı açıklayarak Siyonist ilhak ve imha politikasının arka gücü olduklarını yeniden ilan ettiler. Oysa varlığı ve yaşamı tehdit altında olan, ikide bir bombalanan, kiminde yüzlercesi kiminde binlercesi öldürülüp daha fazlası sakat bırakılan ve milyonlarcası topraklarından göçe zorlananlar Filistinlilerdir. “İsrail’in güvenliği”nden söz edenlerin bölgeye yönelik çıkarları tarafından yönlendirildikleri; pazar ve etki alanlarını, hammadde kaynakları ve ulaşım yolları-hatlarını denetimde tutmak için entrikalar çevirip savaş hileleriyle yol aldıkları da, örtülü olmaktan çoktan çıkmıştır.

Türkiye ise, yöneticilerin emperyal emellerine ve bölge gücü iddiasıyla izledikleri politikalara, Kürtlerle ilişkiler, Kuzey Akdeniz ve Kıbrıs sorunları gibi sorunlar dolayısıyla yaşanan çelişkilere rağmen yine ABD başta olmak üzere emperyalistlerin bölge politikaları kapsamında ve NATO üyesi olarak ‘elde tutulan’ müttefiktir.

Benzerlik için, Siyonist yönetimin Filistinlilere yaptığının, Türk burjuva devlet iktidarı tarafından örnek olsun birebir Kürtlere uygulanması, şart değildir. Neki. zor, saldırı ve imha politikasının emperyalizm işbirlikçiliğiyle takviyeli uygulanması ortak paydadır ve bir başka benzerlikten de pekâla söz edilebilir: Netenyahu yolsuzluk soruşturmasıyla mahkemeliktir. Türkiye’yi yönetenler ise yargılanmalarının önüne yasal ve fiili duvarlar örmelerine rağmen örnek olsun “128 milyar dolar nerede?” sorusuyla sersemlemiş durumdalar. Marina-mafya, ya da tersinden mafya-marina-rafineri-petrol-silah üretimi ve pazarlanmasının sermaye-devlet-çete bağlantıları etrafında gelişen ifşa-itiraf trafiği, ulusal ve uluslararası limanlara çıkıyor. İrade gaspı, zor ve imha, fetihçi ‘ruh’, istem ve eylem benzerlikler arasındadır. Emperyalistler ve işbirlikçileri içeride ve dışarıda halk düşmanı politikalarda benzeşirler. Saldırıları din farklılığı üzerinden açıklayanların örttükleri bir diğer yön de, dini inanç farklılığı ya da “din kardeşliği”nin aynı ülkede ve ülkeler arasında saldırı ve çatışmalarda belirli koşullarda bir gerekçe olarak istismar edilmekle birlikte, belirleyici temel neden olmadığıdır. “Din kardeşliği” saldırı önleyici, imhaya barikat örücü olamaz. Burjuvazi ve tiranlarının her bir kapitalist ülkede işçi ve emekçilere sınıf saldırısı bir yana, Irak’ın Halepçesi örneklerden biridir. Kürt bölgelerinde direniş oldu diye kentler uçaklarla değilse de tank ve top atışlarıyla ‘yer ile yeksan edilmiş’tir! “Din kardeşliği” Mısır’da, Türkiye’de, Libya, Suriye, Irak ve Afganistan’da birbirlerini kırmanın engeli olmadı. Milyar dolarların paylaşımı üzerinden kurulan uluslararası ortaklıkların çoğunda ise musluklar ortak havuzlara açılıyor. Örtü kaldırıldığında benzerliklerin çoğaldığı daha çok görülür hale geliyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa