22 Mayıs 2021 00:41

Skandalı bakkaldan öğrenmeyeceksiniz, mafyanın gösterdiğine bakın!

Sedat Peker (sağda), Süleyman Soylu (sağda)

Sedat Peker (solda) | Ekran görüntüsü: Youtube / Sülayman Soylu (sağda) | Fotoğraf: DHA

Paylaş

Sedat Peker’in “Bir tripot bir kamera” sayesinde ihbar ettiği kirli ilişkilerin hikayesi milyonlarca kez izlenmiş. Çünkü herkes bunların Peker’in hedef aldığı sınırlı sayıda kişiyle ilgili olmadığının, bunun ötesine geçtiğinin farkında. Peker’in bu kişilerden ayırdığı ve pazarlık yapmaya çalıştığı siyasi çekirdeği de bu ağdan yalıtmak pek mümkün değil. Dolayısıyla mafya lideri ifşa ettiği her ilişkiyle hedefini ister istemez genişletiyor.

Peker’in anlattıkları, ifşa ettiği kirli ilişkilerin iktidarın kurulumundan bağımsız olmadığını gösteriyor. Bu daha önce de bu kadar açıktı ancak, Peker’in dediği gibi, yine de “Skandalı en iyi skandalın içindekiler anlatır. Cami imamından ya da bakkaldan öğrenecek değilsiniz.”! Dolayısıyla içeriden bildiriyor.

6. videoda tribünlere oynayan; Alevileri, Sünnileri, İsmail Ağa Cemaatini, milliyetçi Kemalistleri, Nâzım Hikmet ile Necip Fazıl Kısakürek’i anıp, “Siz artık fosilsiniz Netflix ve YouTube’un gerisinde kaldınız” dediği muhataplarına karşı 40 yaş altını, zekasına övgüde bulunduğu Atatürk ile birlikte ise adressiz, amorf bir kesimin ilgisine seslenen Peker’in anlattıklarından önemli sonuçlar çıkıyor. Onun kişisel meydan okumaları bir yana bırakılırsa İçişleri Bakanlığından koruma tahsis edilmiş, otomobilinde bakanlığa ait plaka bulunan Peker’in hikayesi aslında onunla irtibatlanan bir iktidarın hikayesidir de. 

Yıllar önce Susurluk kazası devlet içindeki kontra yapılanmalar ile mafyatik örgütlenmeleri bir şayia olmaktan çıkarmış ve kanıtlamıştı. Sedat Peker ise anlattıkları ve temsil ettikleriyle bu sürecin nereye evrildiğini gösteriyor.

Bu video şovlarından Süleyman Soylu ile Mehmet Ağar’ın kriminal çetelesinin kronikleştiği dışında ne çıkıyor peki?

Birincisi; 15 Temmuz’dan sonra ‘FETÖ’ yapılanmasının üzerine gidilirken açığa çıkan iktidar organizmasının hiç değişmediği görülüyor. Bu türden simbiyoz ilişkilere muhtaç siyasi yapılanma bünyeden boşalan cemaatin yerini kolay doldurdu. Devletin kurulumu irili ufaklı ama birbiriyle ilişkili organizasyonların diziliminden oluşan bir organizma halini aldı. Peker de bu yapıya “adamlarıyla” örgütlü olarak dahil oldu ve yüksek bürokrasiyle iş tuttu. Ancak, Soylu’ya ‘Yanındaki şoförün, ona yemek getiren kişinin’ kendi adamı olduğu imasını yaparken kendi örgütsel yayılımı üzerinden bu ilişkilerin nasıl kökleştiğini de gösteriyor ki, bir organizasyonun görünen unsurlarını temizlemek onu devletten sökmek anlamına gelmiyor artık.  

İkincisi; devlet işleyişine hukukun gösterdiği yolla değil çıkar bağlantıları sayesinde eklemlenenlerin cüsselerine göre, değişen dozlarda özerklik kazandığı, devlet adına faaliyet yürütebildiği, yasal kılığa giremeyen işlerde de kullanıldıkları anlaşılıyor. Bunlar bu işlerden kanunsuz paralar kazanmışlar, yine kanunsuz olarak araziye “Çökmüşler”dir. Ama daha önemlisi bunların iç ve dış politikada mafyatik yöntemlerin egemen olmasını sağlamış olmalarıdır. Siyasi yapı da bunları kullanmıştır.  

Üçüncüsü; Peker’in açıklamalarında FETÖ operasyonlarının bir tehdit ve şantaj vesilesi olarak değerlendirildiği yer alıyor. Zanlı olarak tespit edilenlerle yüklü pazarlıkların yapıldığı; tutuklamanın önlenmesi veya davanın düşürülmesi karşılığında milyon dolarların el değiştirdiği görülüyor. Bunun için bürokraside MASAK’tan Emniyete kadar bir dizi kurumda yazışma ve tutanakların hazırlanmasını kontrolü altında tutan bir ağ da kurulmuş durumda. FETÖ davaları hakkındaki kamuoyuna yönelik ideolojik yüklemelerin koruması altında yeşeren rantiye ağ, bürokrasinin bağrında örülmüş.

Dördüncüsü; Saray’ın kapısından girerken üç kez aramadan geçirilen ‘devlet müteahhitleri’ni çok ağır sözlerle aşağılıyor Peker. Milyonlarca dolar almak için, içeride ‘Donunu indir’enler varken kendisinin pislik, onların temiz olarak görülmesiyle dalga geçiyor. Peker’in temsil ettiği informal ekonomi ile kitabına uydurulmuş ihale ekonomisinin işleyişi arasında “pislik” bakımından hiçbir fark kalmadığını söylüyor aslında. Devlet kaynaklarından yasalarından yüksek memurlarının iş birliğinden semiren iki ekonomik tarz yolsuzluğun iki ayrı türü olarak benzeşiyor.

Kendi deyimiyle “Ömrü devletin içinde, siyasette, istihbaratta, poliste geçmiş” ama bölüşümden istediğini alamayınca bir gün ilişkilerini sermaye olarak kullanan herkes gibi ötelenmiş mafya mensubunun anlattıklarına, onun kişisel travmaları ayıklanarak bakıldığında siyasi iktidarın ve devletin işleyişine ilişkin dört başı mamur bir tablo çıkıyor ortada. Bunca kötülüğün çaresi organizmaya yuvalanmış kişilerin ve örgütlerin en çabuk uç verenin budanması değil, bunların biri gelip biri gidebiliyor çünkü. Yuvalananlara yuvayı açan bir siyasi bünye var oldukça bunun önlenmesi de mümkün değil. Kangrenleşmiş yapıya en büyük katkı dört yılda bir sandığa gitmek dışında siyasi katılım kanalına sahip olmayan bir halkın çaresizliğinden geliyor.

Temizliğe bu dengesizliği değiştirerek başlamak gerekiyor belli ki. Yoksa filler tepinirken halka seyretmek düşüyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa