24 Mayıs 2021

Şili halkı, anayasanın salonlarda değil mücadele alanlarında yapılacağını gösteriyor

Fotoğraf: Deniz Bozkurt

15-16 Mayıs günlerinde Şili’de halk çok önemli bir oylama için sandık başına gitti.

1980 yılında Pinochet diktatörlüğünün yaptığı anayasadan kurtulmak için yıllardan beri sürdürülen demokratik Şili mücadelesinin önemli bir adımı olan bu oylamayla Şili halkı, çeşitli toplum kesimlerinin temsilcisi olan 155 kişiden 138’ini seçti. Geriye kalan 17 üye ise Şili’nin 10 farklı yerli halkının temsilcileri oldu.Şili halkının bu önemli dönüm noktasıyla ilgili ayrıntılarını da Deniz Bozkurt’un, gazetemizin 15 Mayıs tarihli nüshasında yayımlanan haberinden öğrendik.

Deniz Bozkurt’un haberine göre, adayların yüzde 80’i ilk kez böyle bir göreve aday olmuş ve yarısı 40 yaşın altında.

Belirlenen kurallara göre, yerlilerin talepleri kendi temsilcileriyle savunulacak ve aday listelerinin başında kadınlar var. Ayrıca listelerde en az yüzde 5 oranında engelli vatandaşların da olması zorunlu.

ŞİLİ, TÜRKİYE AÇISINDAN DA ÖNEMLİ BİR ÖRNEK

Şili halkının mücadelesinin artık yeni bir anayasa elde edebilecek bir aşamaya gelmiş olması elbette çok önemli. Ama bu sadece Şili halkı için değil, bütün dünya halkları için de bir moral ve motivasyon dayanağı olacağı gibi, bir anayasanın nasıl yapılacağının bir örneği olması itibarıyla da önemli.

Hele de ülkemiz gibi, “yeni ve demokratik bir anayasa” talebinin yaklaşık 40 yıldan beri gündemden düşmediği ve son aylarda her partinin kendi anayasasını yazdığı bir zamanda, Şilililerin demokratik anayasa için kurucu meclis oluşturma girişimi, ülkemizin halkları ve demokratik bir anayasa talep eden ilerici demokrat güçleri için daha da önemlidir.

Çünkü Deniz Bozkurt arkadaşımızın haberde açıkça belirtildiği gibi, Şili halkı bir aydın-akademisyen grubuna ya da siyasi partilere, “Bize iyi bir anayasa hazırlayın” demiyor. Tersine; ülkenin dinamik güçlerinin, mevcut Şili değil demokratik, halkların eşit ve özgürce yaşadıkları bir Şili’nin anayasasını yapması için bir meclis seçmeye girişiyorlar.

Tabii halk, temsilcilerini seçtikten sonra onların hazırlayacağı taslağı kamuoyuna sunmasını bekleyecek mi, yoksa taleplerini ısrarla savunan bir mücadele hattında ilerleyerek, anayasanın halkçı karakterinin şekillenmesinde etkisini sürdürecek mi bunu da önümüzdeki aylarda göreceğiz.

Elbette ki, onca mücadeleden öğrendiklerinin ışığında Şili halkından beklenen, inisiyatifi elden bırakmaması, anayasadaki halk damgasının mümkün olduğu kadar derin olması için mücadeleyi sürdürmesidir.

ANAYASALAR YAZILMAZ MÜCADELE ALANLARINDA OLUŞTURULUR

Ülkemiz, öncesini bir yana bıraksak bile, 1982 anayasasının halka dayatıldığı 40 yıldan beri “yeni ve demokratik bir anayasa” talebi olması bakımından Şili ile ayrıca da benzeşmektedir.

Nitekim bu talep bugün Şili ile eş zamanlı olarak sıcak gündem maddesidir. Çünkü mevcut anayasa bugün;

* Cumhur İttifakı tarafından mevcut anayasanın “Tek adam rejiminin önünü tıkadığı” iddiasıyla geriye doğru,

*Burjuva muhalefet tarafından ise, “Tek adam rejimine, ülkenin faşist bir rejime sürüklenmesine meşruiyet sağladığı” için değiştirilmesi için “yeni anayasa” sıcak gündemin konusudur. 

Bu amaçlarla her parti kendi anayasa taslağını yazıyor!

Sınıf partisi ve ilerici demokrat güçler ise gerçekten demokratik bir anayasanın salonlarda yazılmayacağını ancak mücadele alanında yazılacağı bilinciyle hareket ediyorlar. Bu yüzden de demokratik bir anayasanın hazırlanmasının ilk adımının, bugünkü düzen içinde yaşamak istemeyen toplumsal kesimlerin temsilcileri olmak üzere her toplumsal kesimden temsilcilerin oluşturduğu bir kurucu meclis oluşturulması olduğunu belirtiyorlar.

PARTİLERİN METİNLERİ, HALKLARIN İSTEKLERİNİ KAPSAYAMAZ 

MHP üç hafta kadar önce, hazırladığı anayasa taslağını açıkladı. AKP de kendi taslaklarının hazır olduğunu söylüyor. CHP, İYİ Parti, DEVA, SP ve Gelecek Partisi de anayasa çalışmalarının sonuna gelindiğini söylüyorlar.

Bu açıklamalar dikkate alındığında;

1) Millet İttifakı etrafında yer alan partilerin,

2) Cumhur İttifakı partilerinin anayasa taslakları başta olmak üzere en az iki taslağın halka dayatılacağı anlaşılıyor.

Ama bu iki anayasa girişiminin bugün ülkeyi nispeten de olsa huzura kavuşturacak talepleri kapsayamayacağı tartışmasızdır.

Çünkü, bugün bu partilerin programları sermaye karşısında işçi sınıfının ve emekçilerin haklarının korunması ve taleplerinin elde etmelerinin önünü açacak maddeleri kapsaması beklenemeyeceği gibi, kadın ve gençlik yığınlarının, Kürtlerin, Alevilerin, azınlık din ve milliyetlerinin haklarını ve özgürlüklerini güvenceye alacak bir anayasa ile taban tabana zıttır!

Bu yüzdendir ki, anayasa gibi çok önemli bir belgenin oluşturulması bir entelektüel faaliyetle sınırlı olamaz. Tersine asıl olan sahada mücadele eden güçlerin taleplerinin bu belgeye ne kadar yansıdığı, haklarının egemen sınıf ve devletinin karşısında ne kadar anayasal güvenceye alındığıdır.

Bu yüzden de egemenler, anayasayı., ancak seçkinlerin yazabileceği kutsal bir metin olarak gösterip, halkı bu tartışmanın dışında tutmaya özel bir önem verirler.

Çünkü, kurucu meclisin oluşturulması, sadece sandığa gidip oy vermek değildir. Tersine kurucu meclisin oluşturulması süreci, anayasanın ne ve nasıl olması gerektiğinden, sahadaki mücadelenin nefesinin kurucu meclisin de ensesinde olduğu bir mücadele sürecidir.

Bu yüzden Şilililerin kurucu meclis oluşturmaya gelen girişimi, bizler için de örnek alınması ve öğrenilmesi gereken bir süreçtir.

“Şili nere Türkiye nere” demeyin. Aradaki mesafe sadece kilometre olarak uzaktır!

Deneyimlerden öğrenme ve örnek alma denince mesafenin bir kıymeti yoktur!

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
RTÜK Başkanı “Ülkemizde olumlu olaylar olmuyormuş gibi haber servis ediliyor” deyip ‘yandık’, ‘bittik’ haberleriyle karamsarlık aşılandığını savundu, ceza tehdidinde bulundu.

Evrensel'i Takip Et