26 Mayıs 2021 00:15

Polis ve adalet

Fransa polisi sırtını dönmüş şekilde duruyor

Fransa polisi (Temsili görsel) | Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Bundan tam bir hafta önce, 19 Mayıs 2021 Çarşamba günü polislerin örgütlü olduğu sendikalar, Paris’te parlamento binası önünde, polise yönelik saldırılar karşısında daha fazla donanım sahibi olma ve polise saldıranların çok ağır cezalara çarptırılması talebiyle bir eylem düzenledi. Eyleme yaklaşık 35 bin polis katıldı. Nisan ayı sonunda Avignon kentinde bir polis memurunun asayiş denetimleri sırasında öldürülmesi eylemin ve bu taleplerin asıl nedeni. Daha doğrusu tetikleyicisi.

Fransa’da düzenlenen bu eylem adeta Türkiye’nin 1990’lı yıllarını hatırlatıyor. Türkiye’de polis 1992 yılında Dev-Sol’a düzenlenen operasyon sırasında dört polisin öldürülmesinin ardından ve 2000 yılında da Gaziosmanpaşa’da devriye gezen çevik kuvvet otobüsünün taranmasının ertesinde eylemler düzenledi. Polislerin düzenlediği bu eylemlerde “kahrolsun insan hakları” sloganı atılırken, yaklaşık 30 yıl sonra bu defa da Paris sokaklarında “Polisin sorunu adalettir!” sloganları atıldı. Polis sendikası başkanı kürsüden yaptığı konuşmada bu sözleri sarf etmekte beis görmedi. Hukuk devletini suçla mücadelede önlerinde bir engel olarak gören, yargının verdiği kararları kendi yaptığı işi etkisizleştiren bir hamle olarak algılayan polislerin sesiydi bu. Eylemde “Ölmek için değil, hizmet için maaş alıyoruz” pankartı açıldı. Polis ve adalet kurumları arasındaki bu gerilim ve çatışmayı Türkiye’nin 1990’lı yıllarını yaşayanlar oldukça iyi biliyor. Bugün ise gerilim yok, çünkü çatışmanın hukuk ve adalet tarafı çatışmaya sebep olacak kararlar almıyor. Polis kurumu bu çatışmadan güçlenerek çıkmış durumda. Fransa’da ise, yargı hâlâ önemli bir güç ve dahası örgütlü. İktidarların demokrasiyi ve hukuk devletini zayıflatma ya da ortadan kaldırma çabaları karşısında hukuk kurumu önemli bir kalkan. Benzer bir durumu D. Trump dönemi ABD’sinde de görmüştük.

Polislerin bu eylemi Fransız basınının ve siyasetinin bir bölümünde “Adalete karşı bir saldırı” olarak değerlendirildi. 24 Mayıs tarihli Libération gazetesi meseleyi manşetine taşıyarak “Adalet karşı atakta” başlığını attı. Zira, polislerin eylemlerinden sonra yargıçlar da hukuk devletine sahip çıkmak amacıyla 12 Haziran’da bir yürüyüş düzenleyeceklerini duyurdular.

Polislerin eylemi sadece yargıçları harekete geçirmedi, Fransa siyasetini de fena çalkaladı. Eylemin siyaseti dalgalandırması aslında eylemin gerçekleşmesinden önce başladı. Siyasetçiler “Eyleme destek vermeli miyiz? Eylemde görüntü vermeli miyiz?​” soruları etrafında adeta kıvrandı. Özellikle de sosyalist ve komünist vekiller. Eylemden 1 hafta sonra bugün hâlâ sol partiler polis eylemleri karşısında duruşlarını belirlemeye çabalıyor.

Eyleme İçişleri Bakanı Gérald Damanin’in katılması da siyasette suların durulmamasına neden olan başka bir faktör. Cumhuriyetçi vekillerin ve özellikle de Nice belediye başkanının eyleme bizzat katılarak destek vermesi, seçimler yaklaşırken giderek sağa kayan ve güvenlik politikaları üzerinden şekillenen Fransız siyasetinin bugünlerde sergilediği manzaraya dair fikir de veriyor. Nice belediye başkanı, ayrıca, Nice’teki polislerin eylem düzenlemeleri için de önayak oldu. Aşırı Sağın Lideri Marine Le Pen’in eyleme destek açıklaması yapması da şaşırtıcı olmasa gerek.

Anlayacağınız Fransa siyasetinde kartlar polis eylemleri vesilesiyle bir kez daha karılıyor. Önümüzdeki yıl yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kampanyasının merkezinde “güvenlik” temasının olacağını açıklayan E. Macron ve siyasi çizgisini zaten güvenlik ve göçmen düşmanlığı üzerine kurmuş olan Marine Le Pen için polislerin talepleri ve eylemleri bulunmaz fırsat. Bu denklemde sola ise seyirci olma rolü düşüyor. Şayet Fransız solu bu güvenlik denklemini kıramazsa, oyunun dışında kalmaya ve tali rol üstlenmeye mahkum. Başka pek çok ülkede olduğu gibi. Belki farkında değil, ancak kendisi bizzat eylem alanında olmasa da solun söylemi polis eylemlerinde iktidarda: 19 Mayıs’ta parlamento önünde “Adalet yoksa barış da yok” sloganının atılması aslında polislerin eylem alanlarında soldan ne çok öğrendiğini göstermiyor mu? Herkesin bu kadar adalet talep ettiği bir dünyada belki de adaletten ne anladığımızı yüksek sesle düşünme zamanı çoktan gelmiş de geçiyordur…

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa