Vıcık vıcık popülizm

Fransa’da, Burak Yılmaz, Yusuf Yazıcı ve Zeki Çelik’in de forma giydiği Lille’in şampiyonluğuna bizim medyadan daha fazla sevinen olmamıştır herhalde. Bunca coşkulu sevincin, bunca büyük gururlanmanın sebebi elbette bu şampiyonluğun, bayrak aşklarını ve “Türklerin gücü” temalı söylemlerini bir kez daha ortaya koyma fırsatı vermesi…

Sanki takımda başka bir oyuncu yokmuş ve her şeyi Türkiyeli üç oyuncu başarmış gibi abartılı bir dille anlatıyorlar şampiyonluk hikayesini…

Medyamızın karakteristik özelliğidir, sportif başarıları milliyetçi propagandaya malzeme etmek. Aşağılık kompleksleri iflah olmayacak seviyede. Bayrakla başlıyorlar, iş sonra bizi dışladıklarına ve sürekli olarak bizimle ilgili hain planlar hazırladıklarına inanılan dış güçlere derslerinin verilmesine kadar gidiyor...

Lille şampiyon olduysa bunda en büyük pay hiç kuşkusuz Türkiyeli üç oyuncunundur!.. Takımın geri kalanından söz etmeye değmez. Zaten işin içinde Türkler varsa, onlar tabii ki asli unsurdur. Düşünün yani, bir Türk dünyaya bedel olduğuna göre, üç Türk bir araya geldiğinde neler yapmaz?

Yapılan yorumlar neredeyse bu minvalde...

Kendilerini o denli kaybediyorlar ki, başarının Türklükle değil, çalışmayla, gelişmeyle alakalı olabileceği akıllarına bile gelmiyor…

Futbolcuların ağzından yazdıkları, “Şampiyonluğu milletimize armağan ediyoruz”, “Fransızlara Türkçe öğrettik” gibi hamasi ve bir o kadar komik laflarla insanları gönendiriyorlar akıllarınca… Şu, şampiyonluk armağan etme durumları ne tuhaf. Artık nasıl oluyorsa, “Armağan ediyoruz” dediler mi, hooop şampiyonluk bir anda hedefine ulaşıveriyor ve gittiği yerde mutluluk saçmaya başlıyor. Mutluluk böylece çoğalıp yayılıyor. Sadece şampiyonluğu değil, atılan golleri ve elde edilen galibiyetleri armağan etmeyi de çok seviyoruz. İnsanlar, kendilerine armağan edilen golden, galibiyetten, şampiyonluktan da mutlu olamıyorsa, yuh artık yani!.. Bir insan bundan daha fazla ne isteyebilir ki?

Lakin bu büyük gururlanmanın yanında medya, isyan edip öfkelenecek bir konu da buldu. Açıklanan yılın en iyi on birinde Türkiyeli hiçbir oyuncu yoktu. Şampiyon takımın formasını giyen Türkiyeli oyuncuların yılın on birine alınmamasına, “skandal”, “rezalet” başlıklarıyla tepki verdi medyamız. Öyle ya, en iyi on birde, şampiyon olmuş takımın Türkiyeli oyuncularından bir tanesi bile yoksa buna “skandal” ya da “rezalet” denmez de ne denir?

Tamamen subjektif ölçü ve değerlendirmelerle belirlenen bir kadrodan bu denli büyük öfke çıkarmanın anlamı ne? Ortada göz göre yapılan bir haksızlık varsa da bunun zararını o haksızlığa yapan(lar) görmez mi?

Daha ileri gidip bu durumu ırkçılığın tezahürü şeklinde yorumlayanlar bile oldu. Zaten bizim spor medyamız ırkçılık konusunda çok duyarlı, çok dikkatlidir. Kimin ırkçı olduğunu bir bakışta şıp diye anlar!.. Ama aynaya hiç bakmaz, o ayrı mesele…

Lille’in şampiyonluğa rağmen kimi gafiller hâlâ “Türklerin gücünü” kavrayabilmiş değil anlaşılan!..

Neyse ki Avrupa Futbol Şampiyonası’na çok az kaldı. Turnuva 11 Haziran’da başlıyor. İşte orada tüm dünya görecek Türklerin neler yapabileceğini!..

Yurt dışında top koşturan oyuncularımız söyleyip duruyor, bütün takımların Türkiye’den çekindiğini…

Öz güven iyi de, temelsiz atıp tutmalardan uzak durmakta fayda var…

EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp

101 milyarlık gasp

Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı.

Evrensel'i Takip Et