27 Mayıs 2021 00:09

Bilinçli tercih

Pazarda alışveriş yapan insanlar

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Ekonomik-toplumsal sistemlerin önceliğinin ne olduğunu anlamanın en kolay yolu, kaynaklarını nasıl kullandığı, kullanılan kaynaklardan ya da yapılan harcamalardan kimlerin ya da hangi sınıfların payına ne kadar düştüğüne bakmaktır.

Salgın ve ekonomik kriz sınıfsal ayrışmayı ve gelir eşitsizliğini daha önce hiç olmadığı kadar derinleştirdi. Salgının uzaması nedeniyle çok zor günler geçiren, önemli bölümü yıllarca iktidar partisini destekleyen milyonlarca insan ülkenin kaynaklarının nerelere nasıl harcandığını, kendilerine sıranın neden bir türlü gelmediğini geç de olsa görmeye başladı. İktidarın tercihini kimlerden ya da hangi sınıflardan yana yaptığını görmek için yakın geçmişe bakmak yeterli.

2018’in ikinci yarısında başlayan ekonomik krizin salgın süreciyle birlikte daha da ağırlaşması, küçük bir azınlık dışında geniş halk kesimlerinin gelirlerinin azalmasına ve yoksullaşmasına neden oldu. Kitlesel işsizlik ve yüksek enflasyon nedeniyle satın alım gücü belirgin şekilde azalan milyonlarca insan ciddi anlamda geçim sıkıntısı yaşamaya başladı. Bütçe başta olmak üzere, kamu kaynaklarının kullanımı üzerinde doğrudan söz sahibi olan iktidar, bilinçli bir tercihle salgının başından itibaren atılması gereken adımları atmadığı için nüfusun önemli bölümünü adeta ekonomik yıkımla baş başa bıraktı.

Yıllardır en temel harcama giderleri sürekli artan, kendisinin ve ailesinin en temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlanan emekçilerin en temel gündemini uzun süredir geçim sıkıntısı oluşturuyor. Türkiye’de her dört gençten birisi işsizken, her ailede en az bir tane işsiz bulunuyor. Kriz nedeniyle ortalama ücretlerin asgari ücrete yaklaşması ve satın alma gücünde yaşanan dramatik düşüş yaşam koşullarını giderek zorlaştırıyor. Hane halkının yaşam maliyeti son 1 yıl içinde o kadar çok arttı ki, bir ailenin geçinebilmesi için neredeyse bütün aile fertlerinin çalışması gerekiyor.

İktidar geçmişte ekonomik kriz dönemlerini kamu kaynakları üzerinden transfer harcamaları yaparak, büyük bölümü patronlara olmak üzere ekonomik paketler açıklayarak çözmeye çalışıyordu. Ancak özellikle salgın sürecinin uzaması ile birlikte ekonomide yaşanan sorunların artması, zor zamanlar için kullanılması gereken kaynakların (128 milyar dolar meselesinde olduğu gibi) dövizi sabit tutmak için kullanılması, iş ve gelir kaybı yaşayanlar destek beklerken müteahhitlerin alacaklarının aksatılmadan ödenmesi gibi gelişmeler, iktidarın yaptığı bilinçli tercihin kaçınılmaz sonuçları olarak karşımıza çıkıyor.

Ekonomi başta olmak üzere, eğitimde, sağlıkta ve diğer alanlarda yaşanan bir sorunu çözmek için somut adımlar atmak yerine pansuman tedbirlerle sonuç almak mümkün değil. Aksine tamamına yakını yetersiz, eğitimsiz ve liyakatsiz siyasal kadroların beceriksizliği nedeniyle sorunlar çözülmek bir yana daha da karmaşık hale getiriliyor.

İktidar geçmişte gerek merkezi hükümet, gerekse belediyeler aracılığıyla kamu kaynaklarını zaman zaman alt sınıflar için kullanırken, salgının etkisiyle artan ekonomik sorunları hafifletmek için gereken adımları atmaktan geri durdu. Bugün geçim sıkıntısı yaşayan, yetersiz beslenen, kirasını ödeyemeyen, boğazına kadar borca batmış milyonların feryadı karşısında resmen üç maymunu oynuyorlar.

Büyük bölümü halktan, emekçilerden toplanan kaynakların, nerelere nasıl aktarıldığına bakıldığında herkesin ihtiyacını karşılayacak, yaşanan ekonomik sorunları hafifletecek kadar kaynak olduğu görülebilir. İktidarın tercihlerindeki ısrarını sürdürmesinin önümüzdeki dönemde çok daha ciddi ekonomik, toplumsal ve siyasal sonuçlar ortaya çıkarması kaçınılmaz görünüyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa