28 Mayıs 2021 00:34

Birlikte mücadeleye doğru

Sedat Peker, Mehmet Ağar, Süleyman Soylu kolajı

Sedat Peker fotoğrafı: Youtube videosundan ekran alıntısı, Mehmet Ağar ve Süleyman Soylu fotoğrafları: DHA

Paylaş

Ülke daha karanlık günlere doğru mu sürükleniyor, yoksa yeni bir aydınlanmanın eşiğinde mi? Kabul etmek gerekir ki; politik gelişmeler, sınıf mücadelelerinin sorunları fal bakar gibi tahminlerle anlaşılabilecek sorunlardan değildir. İşçi ve emekçiler için geleceğin aydınlık olmasını isteyen ciddi politik partiler gelişmelere, ortaya çıkmış gerçeklere, bu gerçeklerin ifade ettikleri anlamlara bakarlar, bunlara, halkın çıkarına yarayacak bir sonuca ulaşamasını sağlamak üzere müdahale etmeye çalışırlar.

Son günlerde Sedat Peker’in itiraflarını yayımladığı videolar mafya-siyaset-devlet ilişkilerini yeniden gündeme getirdi. Derinlerde bir yerlerde korkunç bir hesaplaşma oluyor ve bunun yankıları ülkenin politik gündeminin ortasına bomba gibi düşüyordu. İçişleri Bakanı Soylu’nun ifadesi ile geçmişte “Devletin görevlendirdiği bir eleman” iftiralar atıyor, tehditler savuruyordu. Kimse bu “pisliğin” söylediklerine inanarak “Kendisi ve temsilcisi olduğu devlete attığı” bu iftiralara inanmamalıydı. Ama çıktığı TV programında tüm kısıtlamalara karşın gerçeğin peşinde koşan iki gazetecinin sorularına yanıt verememiş, dahası bu sorulara verebileceği bir yanıtın olmadığını tüm ülke görmüştü. Yani “eski eleman” boş konuşmuyor bazı yayınlar ve gelişmeler de bunu kanıtlıyordu.

Ülke bu tür bir olayı Susurluk döneminde yaşamış, köklü bir hesaplaşmaya gidilemeyince bazı göstermelik cezalarla dosyanın üzeri kapatılmıştı. Ama bugün daha iyi anlaşılıyor ki, o dönemin aktörleri AKP döneminde de işe devam etmiş, ilişki ağları genişlemiş, çapları büyümüştü. Peker’in şimdilik ucundan gösterdiği, pazarlıklara ve işin gidişatına göre açıklayıp, açıklamayacağı işler en tepedeki “adama” kadar uzanıyordu. Küçük “reis” Peker, derinden bağlı olduğunu söylediği “büyük reis”in etrafının kuşatıldığını ancak kendisinin onu bu kuşatmadan kurtarabileceğini ileri sürüyordu. Bahçeli ise özel afla hapishaneden çıkardığı Çakıcı meselesinde olduğu gibi bu konuda da net ve açıktı; olayların merkezindeki aktörlerden biri olan İçişleri Bakanına sahip çıkıyor, “Soylu demek bugünkü iktidar demektir” diye de tutumunu ilan ediyordu. Nihayet Erdoğan’da konuştu, Peker’in beklentilerinin aksine Soylu’ya, dolayısıyla iktidarına sahip çıktı.

Ülkenin politik gündemini yakından takip edenler için her şey açık ve netti, ama bu kez tüm halkın önünde karanlık iş ve ilişkiler ortaya dökülüyor, ortaya çıkan belirtilerden de anlaşıldığı gibi halkın önemli bir kısmı Bakana değil, bu “pisliğe” inanıyordu. Yani defalarca itirafçı yasaları çıkaran bir ülkede bu kez gönüllü bir itirafçı itiraflarda bulunuyor, cinayetlerden, uyuşturucu kaçakçılığına, yolsuzluklardan ihalelere, oradan partilerin iç işlerine kadar iç içe girmiş karanlık ve pis ilişkileri açık ediyordu. Bu ilişkiler ülkede demokrasinin olmaması, keyfi bir tek adam yönetiminin hüküm sürmesi, hukukun rafa kaldırılması, savcıların ve mahkemelerin tek adamın iki dudağı arasından çıkacak bir söze bağlı olması ile de doğrudan bağlantılıydı.

Sorun, sermaye düzenlerinde bu türlü işler, devletlerin karanlık bir yüzü daima vardır demekle yetinilebilecek bir sorun değil. Ülkenin bugün içinden geçmekte olduğu politik süreç bütün bunları daha da ağırlaştırıyor ve halk için katlanılamaz olan durum halinde katmerleştiriyor. Kirli işlerin açığa çıkması, suçlulardan hesap sorulması için mücadele dışında bir yol da görünmüyor. İşte bunu sağlamak için birkaç gün önce Emek Partisi (EMEP), Halkların Demokratik Partisi (HDP), Türkiye İşçi Partisi (TİP), Türkiye Komünist Partisi (TKP), SOL Parti, Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) ve Halkevleri ortak bir açıklama yayımladı.

Bu açıklamada “Yargının gözlerini kapadığı bu talan düzenine karşı toplumsal itirazı, mücadeleyi büyütmek ve tüm gerçekleri ortaya çıkarmak için Türkiye halkları başta olmak üzere siyasi partilere, sendikalara, demokratik kitle örgütlerine ve toplumsal kesimlere çağrı yapıyoruz. Sesimizi yükseltmeli, itirazlarımızı büyüterek örgütlemeliyiz. Türkiye halklarına karşı tarihsel sorumluluğumuzla sesleniyor ve bu kirli ittifaktan kurtularak herkesi yaşanabilir bir ülke için seferber olmaya ve mücadele etmeye çağırıyoruz” deniliyordu.

Bu kuşkusuz önemli bir adım ve bu ülkede yaşayan işçi ve emekçiler, gençler şimdi bu açıklamayı yapan partilerin bu mücadeleyi birlikte örgütlemeye hizmet edecek daha ileri adımları atmalarını bekliyorlar. Eğer bu başarılabilirse demokrasi ve özgürlükler mücadelesi sürekli olarak seçimleri ve Meclisi işaret eden bir çizgiye mahkum olmayacak, halkın daha ileri hasaplaşmalara girişebilmesinin önünü açacaktır. Kabul etmek gerekir ki tarihsel günlerden geçiliyor ve bu günlerde tarihsel bir sorumlulukla hareket etmek gerekiyor. Pislik kökten temizlenecekse, karanlıklar gerçekten aydınlanacaksa başka türlü hareket etmek düşünülmemelidir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa