28 Mayıs 2021 00:38

Erdoğan muhalefeti neden tehdit ediyor

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Kabine toplantısının ardından açıklama yaparken.

Fotoğraf: AA

Paylaş

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rize’de karşı karşıya kaldığı provokasyon ve saldırıyla ilgili “Daha neler olacak neler…bunlar iyi günler” diye seslendiği İP Genel Başkanı Akşener üzerinden bütün muhalefete mesaj gönderiyor. Organize Suç Örgütü Lideri Sedat Peker’in hakkında ciddi iddialarda bulunduğu İçişleri Bakanı Soylu’ya da sahip çıkan Erdoğan, “Bu kadro ile 2023’e gideceğiz” diyerek iktidarın önümüzdeki dönemdeki politik yönelimini de işaret ediyor.

Partisinin önceki günkü Meclis grup toplantısında yaptığı konuşma, halktan aldığı desteğin giderek erimesi karşısında Erdoğan’ın gerilimi tırmandırarak ve toplumsal kamplaşmayı derinleştirerek iktidarını korumaya çalışacağını gösteriyor.

Erdoğan, bu konuşmasında Rize’deki olaylarla ilgili olarak “Dua et ki çok ileri gitmeden ders verdiler. Daha neler olacak neler…bunlar iyi günler” diyerek Akşener’i tehdit etmekle kalmıyor; bir dil sürçmesi gibi kullandığı “Bayan Kemal” ve “Bay Meral” gibi cinsiyetçi ifadelerle muhalefeti aşağılamaya çalışmaktan da geri durmuyor. Yine hakkındaki iddialara hiç değinmeden “Terör örgütleri ile mücadele eden İçişleri Bakanının yanında olduk, yanında olacağız” diyerek “terörle mücadele” örtüsü üzerinden Soylu’ya sahip çıkıyor.

Erdoğan’ın gerek muhalefete karşı kullandığı dil ve gerekse bakanlar ve iktidar çevresindeki isimlerle ilgili iddialar karşısında sergilediği tutum, iktidarın önümüzdeki dönem nasıl bir siyasi hatta ilerlemeye çalışacağıyla ilgili önemli ipuçları veriyor.

Bir yandan ekonomik kriz ve pandemi ile mücadeledeki başarısızlık ve öte yandan en son Rize İkizdere köylülerinin yaşam alanlarını Cengiz Holdingin taş ocağına karşı savunması örneğinde gördüğümüz gibi halkın her türlü hak eyleminin terörize edildiği baskı politikaları, iktidarın halk içindeki dayanaklarında erimeye yol açıyor. Karşı karşıya kaldığı sorunları halkta beklenti yaratarak çözme yeteneğini giderek kaybetmesi nedeniyle Erdoğan iktidarı, kendi ‘beka’sı ve kader birliği yaptığı tekelci burjuva güçlerin çıkarlarının korunması için ‘Cumhur İttifakı’ üzerinden faşist bir rejim inşasını çıkış yolu olarak görüyor. Ancak faşist rejim inşasını 2023 seçimleri ve yeni anayasa hedefine bağlayan iktidar, bu hedefini gerçekleştirebilmek için de tabanındaki erimeyi durdurmaya ihtiyaç duyuyor ve karşı karşıya kaldığı ikilem iktidarı yeni araçları devreye sokmaya zorluyor.

İşte Erdoğan’ın, Akşener’e “Daha neler olacak neler” tehdidi, iktidarın provokatif saldırılar üzerinden muhalefeti sokağa çıkamayacak hale getirmeye ve toplumsal kamplaşmayı/bölünmeyi derinleştirmeye çalışacağını haber veriyor. Erdoğan, Akşener’in kendisini İsrail Başbakanı Netanyahu’ya benzeten eleştirisi nedeniyle yapılan provokasyon ve saldırıyı sahiplenmekle kalmıyor, “Bunlar iyi günler” diyerek muhalefete yönelik böylesi yeni saldırıların da işaretini veriyor. Zaten CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun nisan 2019’da Ankara Çubuk’ta uğradığı saldırı karşısında takındıkları tutum, Erdoğan ve ortağı Bahçeli’nin bu planlı/örgütlü saldırıları muhalefeti baskılamak için meşru bir ‘araç’ olarak gördüklerini ortaya koymuştu. Dahası Bahçeli’nin “Dava arkadaşım” dediği organize suç örgütü lideri ülkücü mafya Alaattin Çakıcı’nın geçtiğimiz yılın kasım ayında CHP Lideri Kılıçdaroğlu’na yönelik faşist bir zihniyetin tezahürü olan tehditleri karşısındaki sessizlikleri, bu provokasyonlar için hangi güçlerin devreye sokulacağı sorusunun yanıtını da veriyor.

Olup biteni ve iktidarın yönelimini daha iyi anlamak/açıklamak için tersinden bir örnek verelim: Cumhurbaşkanı ve AKP Lideri Erdoğan, her fırsatta HDP’yi “teröristlik” ve CHP’yi de “terör iş birliği” ile suçlayan açıklamalar yapıyor. Varsayalım ki, oy verdikleri partilere yönelik bu düşmanlaştırıcı ve hedef gösterici tavrına tepki duyan vatandaşlar Diyarbakır ya da İzmir’de Erdoğan’a karşı Rize’de Akşener’e yapılana benzer bir tepki göstermiş olsunlar. Sonuç ne olurdu? Saldırıya katılanların hepsi anında tespit edilip gözaltına alınmaz, dahası tutuklanmaz mıydı?

Oysa bırakalım Akşener’e yönelik provokasyona katılanlar hakkında herhangi bir işlem yapılmasını, Erdoğan’ın övücü sözleri bundan sonra muhalefete yönelik yeni saldırılara katılacaklar için de bir ‘teminat’ anlamı taşıyor. “Ben Cumhurbaşkanının açıklamalarından kendime vazife çıkardım” diyecek bir saldırgana/saldırganlara kim ne diyebilir?

HDP’ye yönelik kapatma davası, Kobanê davası üzerinden siyasi ortamın terörize edilmesi, milletvekilleri hakkında hazırlanan fezlekeler, düşürülen vekillikler, tutuklanan milletvekilleri yetmemiş olacak ki, iktidar şimdi de muhalefetin sokağa çıkmasını ve halkla buluşmasını provokatif saldırılarla engellemeye çalışıyor.

Açıktır ki, iktidarın kendi ‘beka’sı ve faşist bir rejim inşası için farklı siyasi görüşlere sahip toplum kesimleri arasında gerilimi tırmandırıp çatışmalara yol açabilecek provokasyon ve saldırılara davetiye çıkarması, tehlikeli bir gidişatın habercisidir. Ancak görünen o ki, iktidar kendi bekası için toplumsal gerilim ve çatışmayı göze almakla kalmıyor, bu gerilim ve çatışmayı tabanındaki erimeyi durdurup faşist bir rejim inşasının dayanağı olarak da görüyor.

 O yüzden iktidarın devreye soktuğu bu provokatif saldırıları “kullanışlı araçlar” olmaktan çıkarmak ve faşist rejim inşasının önüne geçebilmek için sadece Akşener’in uğradığı saldırıya tepki göstermek değil; iktidarın terörize etmeye çalıştığı HDP başta olmak üzere her parti ya da kurumun siyaset yapma hakkını ve demokrasiyi birlikte savunmak gerekiyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa