30 Mayıs 2021 00:35

Karadeniz kaynıyor: Jandarma-polis baskısı ve yalan dolanla nereye kadar?

Çay üreticileri eylem yaptı

Fotoğraf: Gençağa Karafazlı

Paylaş

Son haftalarda, Karadeniz’in doğusunun doğusu Artvin, özellikle de Rize direnişlerle Türkiye kamuoyunun gündeminde.

Son bir haftadan beri de Rize (Fındıklı, Çayeli) ve Artvin (Hopa, Kemalpaşa) çay üreticilerinin eylemli protestolarına sahne oluyor. Sahaya ve sahadan TV kanallarına yansıyan görüntüler, üreticinin sıkıntılarının büyüklüğünü olduğu kadar öfkesini de yansıtıyor.

Oysa Rize merkezli olarak Samsun ve doğusundaki Karadeniz, AKP’nin en istikrarlı ve yoğun oy deposu olarak bilinegelmiştir.

Ancak son yıllarda bu bölge, AKP’de genel olarak destek kaybı, “erime” olarak görülmesinin ötesinde, dolaylı bir biçimde de olsa iktidara karşı eylemlere de sahne olmaya başlamıştı.

Bu tepkiler, geçmiş yıllarda daha çok fındık taban fiyatları ve çay alım politikaları üstünden vücut buluyordu. Son yıllarda bunlar, maden (maden araştırma ve işletme), enerji (HES’ler), inşaat firmalarının (Yeşil Yol, Karadeniz Sahil Yolu, limanlar ve hava alanları inşaatı...) bölgeyi yağmalaması ve bölgenin doğasını pervasızca bozmalarına karşı mücadeleleri biçiminde gelişmişti.

ÇAY ÜRETİCİLERİ, İKTİDARIN ÇAY ALIM POLİTİKASINA KARŞI AYAKTA

Evet, bir haftadan beri Rize ve Artvin’de çay üreticisi, ÇAYKUR’un kontenjan ve kota uygulamasına karşı ayakta.

Çünkü Erdoğan’ın çay üreticisinin 5 TL’lik talebini görmezden gelerek, çayın prim dahil 4 TL’den alınacağını “müjde” ilan etmesinin üstünden 5 gün geçmeden, ÇAYKUR’un “üretici başına 15 kiloluk kota” getirmesi üreteciler tarafından tepkiyle karşılanıyor.

Böylece üretici, ÇAYKUR (aslında iktidar) tarafından bu yıl da özel sektöre teslim edildi.

Özel sektör de her zaman yaptığını yaptı; çayın kilo fiyatını 2 lira 80 kuruşa kadar indirdi.

ÇAYKUR ve özel sektörün bu ortak oyunu karşısında çay üreticileri, seslerini duyurmak için sözle tepki göstermenin ötesine geçerek çayları sokağa dökerek, basın açıklamaları ve yürüyüşlerle taleplerini ve öfkelerini dile getiriyorlar.

  • Çay üreticileri, Rize Çayeli ve Fındıklı’da Artvin Hopa ve Kemalpaşa’da yaptıkları basın açıklamalarında taleplerini;
  • Çayda kotaya, kontenjana son verilmesi,
  • Özel sektörün belirlenen fiyatın altında alım yapmasının engellenmesi,
  • Çay yasası çıkarılması,
  • ÇAYKUR’un alımla ilgili sorunları, çay üreticilerinin temsilcileriyle konuşarak çözmesi biçiminde dile getiriyorlar.

AKP İÇİN TEK ÇIKAR YOL, YALAN DOLAN VE HALKI BÖLMEK!

Çay üreticileri, ortak taleplerini duyurmak için yaptıkları basın açıklamalarında tepkilerini çayları sokağa dökerek, Rize-Artvin-Gürcistan kara yolunu trafiğe kapatarak gösterdiler.

Çay üreticilerinin tepkilerini dile getiren sloganlarına ve protestolarına iktidarın yanıtı ise, üreticilerin toplantısını polis kuşatmasına almak, gazlı, coplu müdahale ve üreticilerin yerlerde sürüklenerek gözaltına alınması... oldu!

İktidar, tabandaki erimeyi ve üreticilerin taleplerine geçici de olsa çözümler getirme imkanını yitirdiği için, bir yanda polis ve jandarma baskısıyla üreticilerin gözlerini korkutmaya çalışırken öte yanda da mücadeleyi bölmek için ahlaksız tekliflere başvurmaktadır!

Nitekim, Hopa’daki protesto eyleminde genç bir üretici bunu; “AKP bize, AKP’nin gençlik kollarına üye olun önünüz açılsın diyor. Biz AKP gençlik kollarına üye olmayacağız. Çayımız alınsın yeter!” diyerek deşifre etti.

Tıpkı İkizdere’de köylüleri, ÇAYKUR’da ve belediyelerde çalışan yakınlarını işten atmakla tehdit ettikleri gibi!

SINIF TALEPLERİ ÜSTÜNDEN YENİ BİR BİRLİK OLUŞTURMA İHTİYACI

İkizdere’de Cengiz Holdinge karşı girişilen çevre mücadelesinin sadece Cengiz Holdinge karşı, çay üreticilerinin ÇAYKUR’un alım politikalarına karşı mücadelesinin sadece ÇAYKUR’a karşı olmaması gibi, önümüzdeki aylarda gündeme gelmesi kaçınılmaz olan fındık üreticisinin TMO’nun alım politikasına karşı mücadelesi de sadece TMO’ya karşı bir mücadele olarak görülürse bu yanıltıcı olacaktır. Çünkü burada gerçek olan, çay üreticisinin, fındık üreticisinin, doğasını korumaya çalışan halkın mücadelesinin hedefinde; kendine “Rize’nin uşağı” diyen Erdoğan ve Karadenizlilerden “lebalep” oy alan AKP’nin arkasında olduğu politikaların olmasıdır. Doğasını korumak isteyen halk, “hayır” dediğinde, üreticiler haklarını savunmak için harekete geçtiğinde karşılarına devletin jandarmasının, polisinin, valisinin, kaymakamının, savcılarının, iktidar partisinin yerel teşkilatlarının çıkmasının nedeni budur!

Bu nedenlerledir ki, taleplerin her birinin ayrı zamanlarda ve yörelerde gündeme gelmesi, bu talepler etrafında harekete geçen nüfusun azlığı mücadelenin önemini azaltmaz, azaltmamalı.

Hele de bölgenin tek adam rejimi için sembolik anlamı dikkate alındığında;

  • Bölgedeki mücadelelerin dayanışması ve giderek birleşecekleri perspektifiyle hareket etmek, bu doğrultudaki girişimleri teşvik etmek,
  • Daha geniş kitlelerin mücadeleye çekilmesi ve gerçeklerin açıklanması faaliyetini daha sistematik ve kesintisiz biçimde sürdürmek,
  • ÇAYKUR’un aynı zamanda bölgedeki en büyük işçi kitlesinin de merkezi olduğu dikkate alınarak, işçilerin talepleri etrafındaki mücadelesiyle üreticilerin mücadelesinin dayanışmasını sağlamak ve işçilerle üreticilerin ortak mücadelesi için adımlar atmak,
  • Yığınların hangi siyasi partiye oy verip vermedikleri gibi tartışmaları bırakarak aynı sınıftan olanları birleştirecek talepler etrafında mücadele üstünde yeni bir birlik oluşturmak, bugün çok daha önem kazanmıştır.

Karedeniz kaynamaya devam edecek görünmektedir.
Sınıf partisi ve ilerici, demokrat güçlerin gidişata doğru bir biçimde müdahale etmesi bugün çok daha önem kazanmıştır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa