01 Haziran 2021 23:49

Aşı eşiği: Güven

Pfizer-BioNTech Kovid-19 aşısı

Fotoğraf: DHA

Paylaş

2019 yılında, COVID-19 pandemisinin hemen öncesinde, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) sağlık için tehdit oluşturan on temel neden arasında “aşı kararsızlığı / karşıtlığını” da saymaktaydı.

COVID-19 pandemisinin aşısız günlerinde görece sönümlenen bu aşı kararsızlığı, şimdilerde hem dünyada hem bizde yeniden belirginleşti. Risk ise 2019 ile kıyaslanmayacak kadar yüksek.

Yapılan akademik çalışmalar aşı kararsızlığında en önemli etmenin “güvensizlik” olduğunu göstermekte. Güvensizlik özünde multifaktöryel: Kurumlara, mevcut sağlık sistemine, politika yapıcılara güvensizlik... Ama bununla sınırlı değil elbet. Bizim gibi on yıllardır genel güvensizliğin hüküm sürdüğü toplumlarda bu risk daha da yüksek. Hatırlayalım; “Türkiye’de güven indeksi yüzde 12” ne yazık ki. Bir başka aşı güvensizlik etmeni son çeyrek yüzyılda dünyada ve biz de giderek aşı üretiminin kamusal alandan özel sektöre devredilmesi. Uluslararası aşı şirketlerinin kâr hırsı, patent yasağının kaldırılmasına karşı itirazları aşıya güveni sarsıyor.

Gerek sağlık meslek örgütleri, gerekse yurttaşlar COVID-19 pandemisinin iyi ve şeffaf yönetilemediği kanaatinde. Bunun COVID-19 aşı sürecine olumsuz yansımaması mümkün değil. Umarım yanılmış oluruz.

Hipokrat’tan bu yana binlerce yıldır tıbbın hiç değişmeyen temel kuralları vardır:

  • ”Hastalık yok hasta vardır”
  • ”Önce zarar verme”

Bu iki temel cümleyi pandemi koşullarında irdelemekte fayda var. Bu süreçte Sağlık Bakanlığı adeta ‘Hasta yok hastalık vardır’ demeye getirdi.  Dünya Sağlık Örgütünün nerede ise 1 yıl önce tedaviden çıkarttığı, özünde sıtma tedavisinde de kullanılan Hidroksiklorokin grubu ilacı karantinadaki her eve şeker misali dağıttı. Üstelik boyu, kilosu, yaşı, varsa ek hastalıkları göz önüne alınmadan sabit doz önerildi. Oysa “Hastalık yok hasta vardır” tespiti yüzyıllardır her hasta için aynı ilacın doz ve endikasyonunu yeniden değerlendirmeyi gerektirmişti.

Denebilir ki Sağlık Bakanlığı marifeti ile COVID-19 evde tedavi pratiğinde eş zamanlı olarak “Önce zarar verme” ilkesi de çiğnenmiş olundu: Her karantina evine Hidroksiklorokin...

Tüm bunlar geçmişte kaldı demek isterdim ama işin aslı öğle değil. Hâlâ önemsenecek sayıda tanı almış COVID-19 hastası bu güvensizliğin tezahürü olarak karantinada evlerine bırakılan antiviral ilaçları da kullanmıyor.

Hal böyle olunca aşı için toplumda yüzde 70 bağışıklama hedefine yaklaşıldığında ciddi bir sorun bizi bekliyor olabilir. Şimdilik aşı çok az ve reddedenler fark edilmiyor. Kuyrukta aşı bekleyenler aşı reddini veya önemsemezliğini sis misali perdeliyor.

Henüz vakit varken toplumun bu bağlamda güven duyduğu hükümet dışı kurumların daha aktif bir rol alması gerekiyor. Elbette bu çabanın Sağlık Bakanlığı çağrısı ile topluma duyurulması etkinliğini daha da artıracaktır.

Sağlıcakla kalın.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa