Devlet mafyalaşırsa!...

Fotoğraf: Evrensel
Zenginsever Özal, “benim memurum işini bilir” demişti. Rüşvetciliğin Özal usülü teşvikiydi. Çocuklarının karıştıkları yağmanın boyutları, Yahya’nın hayali mobilya yolsuzluğunu kat kat aşıyordu. Dönem yöneticilerinin banka-şirket-çek senet işlerinden nasıl nemalandıkları, faşist tetikçilerin itiraflarında, sayfalar dolusu yer alıyor. Doğan Güreş-Mehmet Ağar-Korkut Eken yönetiminde faşist çete reisleriyle iş tutan ve sayısı bilinmeyen çoklukta cinayet ve provokasyonu “devlet adına” mübah görüp ilan eden Çiller’in “uçurma”larını en iyi bilenler günümüzün oligarkları olmalı. Susuyorlarsa ucu kendilerine değmesin diyedir.
“Ebed-müdet” diye kutsanarak devamlılığı savunulan baskı aygıtının bir azınlık tarafından nasıl da kendi çıkarları doğrultusunda bir talan ve yağma mekanizması-ve gücü olarak kullanıldığını Peker’in açıklamaları, çırılçıplak hale getirdi. Peker üstelik faşist parti tedrisatından geçmiş biri olarak konuşuyor. Açıklamalarını hem “birlikte yaptık” dediği devlet üst bürokratları hem de bazı çokbilmiş solcular küçümsemeye kalkışsalarda, adam, aygıtın taa göbeğinden beynine açılan köstebek yollarını, labirentleri de işaretle ortaya koyuyor.
Dizi yayını haline getirdiği açıklama bölümlerinin 8.sinde, “Tayyip abi, madem bana ajan diyorsun, silahı koyacağız, iki müfettiş bir de yalan makinası, konuşacağız, ne zaman tanıştık neler konuştuk, helalleşeceğiz…” diyerek pazarlık payı bırakan tehditlerini bir kademe daha yükselten Peker’in açıklamaları kuşku yok ki devlet mekanizmasıyla mafyanın içiçeliği, ya da hatta mafyanın devletleşmesi hakkında söylence haline gelmiş toplumsal bilgi ve ilgiye sadece yeni bazı unsurlar katmıştır. Buna rağmen ama açıklamaları, sergilenenlerin ötesinde öneme sahiptir. Sarsıcı etkide bulunduğunu kimse inkar edemez. Üstünü örtmeye çalışan devlet yönetimi sadece mevcut sistemi koruma güdüsüyle hareket etmiyor, kendi çıkarlarının zedelenmemesi için de dikkat dağıtıcı yeni operasyonlara, kitleleri yanıltıcı ve sessizliğin sürmesini sağlama amaçlı manipülasyonlara başvuruyor.
Bu türden işlerin çünkü deşifre olması, başka birçok ülkede görüldüğü üzere, yeterince toplumsal ilgi ve tepki gösterildiğinde, yolsuzluğa, rüşvete, yağmaya, çeteciliğe şurasından burasından bulaşmış olanların “millet iradesi” adına sürdürdükleri yalanların ardına daha fazla saklanamayacakları bir duyarlılık nedeni olabilmektedir. İtalya’da “temiz eller operasyonu”, ABD’de İrangate skandalı, İsrail’de Netanyahu adlı Filistin celladının yolsuzluk soruşturmasıyla yüzyüze kalması, Arjantin’de askeri dikta cellatlarının hesap vermesi mümkün hale geldiyse, bunlar ve benzeri başkaca gelişmeler halk kitlelerinin “ne oluyor?" diye meydanlara çıkarak hesap sormaya girişmesi sonucu oldu. “Namuslu-dürüst ve cesur savcı ve yargıçları” cesaretlendiren de bu kitlesel mücadele ve sorgulama tutumuydu.
Buradan şu çıkıyor: CHP ve diğer düzen muhalefetinin “meclis başkanını mafyadan maaş alan politikacıyı açıklama”ya çağırması ya da seçimler olursa ne yapacağımızı biliyoruz türden açıklamalarla kendilerine oy veren kitleleri oyalama politikası çıkar yol değildir. Kendilerine işçi sendikası diyen sendikal konfederasyonlarla bağlı örgütler sus-pus halde durdukça ve işçilerin sorunu sadece ücret-iş koşulları-ikramiye-izin sorunuymuş gibi bir aldatıyı çıkarlarına gördükçe, ortaya dökülen suçların failleriyle onların devlet koruyucuları icraatlarını sürdürmeye devam edebileceklerdir. İşçi ve emekçi halk kitleleri, soruna müdahil olma-yani “mafya ile iş tutup cinayet işletenler açığa çıkarılıp yargılansın!” istemiyle harekete geçmedikçe, ne devlet yöneticileri bu işlerin gerçek boyutlarıyla sorgulanması yönünde tutum alacak ne de savcı ve yargıçlar, olağan durumda adları zaten çeşitli cinayet, rüşvet, kaçakçılık ve ülkeler arası savaş kışkırtıcı provokasyonlarla açığa çıkan kişileri yargılama işini yapmaya koyulacaklardır.
Karşıdevrimci durumun egemen olduğu günümüzde, koşulların işçi ve emekçilerden yana değişiminin kendiliğinden olmayacağı çok açıktır. Burjuva muhalefeti bile provokasyon ve fiili saldırı teşvikiyle yıldırmaya çalışan iktidar gücü halk kitleleri yararına politikalar izlemeyecektir. İkizdere’de yaşananlar açık örnek sunuyor. “Daha neler olacak neler…” tehdidi boşa alınacak türden değildir. Baskı ve şiddet-yanına aldatıyı da koyarak her yerde, hatta toplumun “sivil sokağı“ dahil her alanda giderek artan şekilde boğucu etki oluşturarak tekelci tiran hakimiyetini egemen halde tutmanın en etkin aracı haline gelmiştir. Sistem koruyuculuğu adına öne çıkarılan “beka sorunu”, yönetim aygıtının tepesindeki oligarşik kast açısından muhaliflerin bastırılmasına yönelik baskı imalatı işlevi görüyor.
Devlet yönetim organlarıyla suç çetelerinin içiçeliği, ayuka çıkmıştır. MHP’li mafya liderleri, önceki dönem ve şimdiki devlet üst bürokrasisi ve istihbarat ve emniyet örgütleriyle ilişkilerini pazarlayarak hem şantajla daha fazla etkinlik sağlamaya çalışmakta hem de emekçi halk kitlelerinin kendi hakları için mücadelesine karşı, bu mücadelenin öne çıkmış unsurlarının imha edilmesindeki rollerinin devlet kurumlarınca koordine edildiğini ifşa etmektedirler.
Toplumun emekçi çoğunluğu mafya-devlet ilişkilerinin açığa çıkmış yüzey görünümlerinin ürkütücü gerçekliğine seyirci kalamaz kalmamalıdır. İşşizliğin ve yoksulluğun artışı, sosyal hak yoksunluğu ve pahalılık yönetim politikalarından, tek adam yönetiminin devlet çarkını hangi sınıfların ve kesimlerin çıkarlarının aleti olarak kullandıklarından bağımsız değildir. Hakim ekonomik sosyal sistem ve onu sürdürme kurumlarıyla izledikleri politikalar, toplum bünyesinde artan şekilde yaşanan açmazları yoğunlaştırırken burjuva devlet aygıtı yağma ve savaş aracı olarak işlev görüyor. Halk içinde yaşanan komşu kavgaları, artan hırsızlık, fuhuşa sürükleme, “imam nikahı” maskeli aldatmacılık, kadına yönelik cinayetlerin ve çocuklara yönelik sapık saldırıların zirve yapması, bu egemen durum ve işleyişten bağımsız değildir.
Sömürülen ve ezilen sınıf ve kesimlerin ve onların örgütlü ileri kesimlerinin bu gelişmeler karşısında yeteri güç ve etkinlikte protestoyu gerçekleştirememeleri durumunda, devlet aygıtını koruyarak sömürü, yağma, gasp ve siyasal katliam politikalarını sürdürenler kendi suçlarını örtbas etme olanağı bulacak, baskı, saldırı ve manipülasyona daha yoğun şekilde sarılacaklardır.
Evrensel'i Takip Et