Yetilerimi kamulaştırmışlar!..
Görsel: Steve Johnson/StockSnap
Derler ya “Ters tarafından kalkmış!..”, bu sabah uyanıp sol tarafımdan inmişim yataktan.
“Yetilerimizin kamulaştırıldığı bir dünyada dünyaya gelmişim ben” diye söylenip duruyorum:
“Biyolojik yetilerimizi kamulaştırmışlar, toplumsal yaşantımızın temel değerleri yapmışlar. Toplumsal yaşantımızı, kamulaştırılmış biyolojik yetilerimizin toplumsallaştırılmış halleri üzerinde kurgulayıp örgütlemişler; bizler yetilerimize yabancılaştırılmışız.”
“Yetilerimizin kamulaştırıldığı bir dünyada dünyaya gelmişim ben, batsın bu dünya!..”
“Cinsellik kamulaştırılıp yeniden üremenin karmaşık süreçlerini düzenlemeye yönelik olarak toplumsallaştırılmış, bizler cinselliklerimize yabancılaşmışız. Fiziksel gücümüz kamulaştırılıp birlikte yaşamanın olmazsa olmazı sayılan kamu gücünün kullanımını örgütlemeye yönelik olarak toplumsallaştırılmış, bizler fiziki güçlerimize yabancılaşmışız. Yaşam ve ölüm kamulaştırılıp ceza ve ödül olarak yeniden anlamlandırmaya elverişli bir süreçte toplumsallaştırılmış, bizler yaşamımıza yabancılaşmışız. Özetle emek gücü, özgünlük, maddi-manevi varlığını bizzat geliştirebilme kudreti, bilimsel-sanatsal-estetik yaratıcılık, vb. ne kadar doğal, biyolojik yetimiz varsa hepsi kamulaştırılıp toplumsal ilişkiler ağı içinde belli çıkarları gerçekleştirmeye yönelik olarak toplumsallaştırılmış, bizler bu yetilerimize yabancılaşmışız.”
“Biyolojik yetilerimizi kamulaştırmışlar, toplumsal yaşantımızın temel değerleri yapmışlar, batsın bu toplumsal yaşam!..”
Batsın bu dünya, batsın bu toplumsal yaşam diye içten içe lanet okumakla ne bu dünya batıyor ne bu toplumsal yaşam. “Mücadele etmek gerekir” diye homurdanıyorum. Mücadele araçlarım belli: Özgürlüklerim!
Özgürlüklerim de kamulaştırılmış. Özgürlüklerin kamulaştırıldığı bir dünyada dünyaya gelmişim.
Özgürlükler kamulaştırılıp “içeriği”, “çerçevesi”, “sınırları” belirlenerek ve özgürlük/güvenlik dengesi gözetilerek(!) toplumsallaştırılmış ve bizler özgürlüklerimize de yabancılaşmışız.
1960’lı yıllarda sol kamulaştırılmış biyolojik yetilerimizi toplumsallaştıran toplum yapısını aktif biçimde dönüştürerek toplumsallaştırmada gözetilecek “değerler” silsilesini değiştireceğini umuyordu.
Sol sonuçta başarılı olamadı.
Aktif ve etkin mücadele anlayışının yerini “insan hakları” fikriyatı aldı. Özgürlüklerin kamulaştırıldığı dünyayla, kamulaştırılan özgürlükleri belli çıkarlar temelinde toplumsallaştıran toplumsal yapıyla ve bu yapının kalıcılığını, işlerliğini sağlama işleviyle siyasi temelde örgütlenmiş devletle mücadele yerine bu dünyayı, toplumsal yapıyı ve devleti “evcilleştireceği” umulan “insan hakları mücadelesi” güç kazandı. Bir anlamda “insan hakları” etiketi altında kamulaştırılmış özgürlüklerimizin belli meşru/makul sınırlar çerçevesinde toplumsallaştırılması talebi insanlık hallerinde zafere giden yolun ışığı olarak benimsendi. Ve biz insanlık hallerimize de yabancılaştık.
Batsın bu doğal, biyolojik yetilerimizi kamulaştıran dünya…
Batsın bu kamulaştırılmış yetilerimizi toplumsal yaşantımızın temel değerleri olarak toplumsallaştıran toplum yapısı…
Batsın bu kamulaştırılmış mücadele araçlarımız özgürlüklerimizi özgürlük/güvenlik dengesini gözeterek toplumsallaştıran siyaset dünyası…
Batsın bu kamulaştırılmış insanlık hallerimizi “insan hakları mücadelesi” vererek onurlandıracağını sanan “hümanist” yol arayışı…
Batsın bu bizi kendimize yabancılaştıran her şey…
- Yücel Sayman'ın eşinden veda notu 17 Aralık 2021 04:40
- Taburcu olmak/tezkere bırakmak 30 Ekim 2021 23:16
- YAE atışması üzerine 17 Ekim 2021 00:14
- Gülünç bile olmayan bilinçli davranışlar 12 Eylül 2021 00:12
- Makul ve makbul olmayan dilin yakın tarih serüveni 05 Eylül 2021 00:12
- Yıllara meydan okuyan kitap 22 Ağustos 2021 00:13
- Güvenlik/Özgürlük: Son aşamalara doğru 08 Ağustos 2021 00:12
- Sınırları aşan kitlesel hareketlilik 01 Ağustos 2021 00:12
- Yansımalar 27 Haziran 2021 00:30
- Yeşiller Partisi 13 Haziran 2021 00:15
- Şaşırtabildiklerimizden misiniz?.. 09 Mayıs 2021 00:02
- Şimdiden tartışalım (mı?)... 02 Mayıs 2021 00:30