İğne, iplik, söyleşi
6 Mayıs 1929 tarihli Akşam Gazetesi 1. sayfası
“Anket cevaplarında kendimize olmadık değerler ekler; ya günün elüstü eğilimlerinden yana olur, taraf tutar ya da ters şeyler söyleyerek inadına meydan okur, kendimizi kendimiz asarız.”
Bile/yazdı satırlarında böyle demiş Necatigil.
Kimi zaman kaçınırız bir söyleşiye yanıt vermekten, kendine dair cümle kurmaktan genellikle çekinir insan. Kendini anlatması, övmesi, öne çıkarması, aforizmalar sıralaması, yerine getirmesi istenir gibidir sorular bazen. Bu durumda yapacak en iyi şey belki de öne çıkmak yerine gölgede kalmayı tercih etmektir ki, fiyakalı cümleler sıralanıp bir toplam oluşturduğunda zaten kopuş da oradan başlamış sayılmaz mı?
Bazen de günün anlam ve önemine dair sorulara, aynı tutarlıkta yanıt vermek gerekir ki, bu da çığrından çıkan bir durum velhasıl. Ölçmenin, biçmenin de bir yer ve anlamı var nihayet. Uzlaşı sağlamanın, suyuna gitmenin ve sayfada sessiz durmanın da zamanı var; uygun laflar edip uygun adım yürür gibi söyleşi vermenin sözde naif yanı da budur. Kapanışın ve sessizce evlere dağıldığımızın resmidir.
Diğer bir yanıyla da soran kişinin almak istediği yanıtlarla ilgilenmekle beraber, dikine gitmek ve hoşuna gitsin gitmesin, düşündüğünü söylemektir yapılan iş.
1967 yılında Mehmet Seyda soruyor: “Bugünkü Türk şiiri, romanı, hikâyesi ve eleştirisi sence hangi çizgiler üzerinde duruyor? Bunların birbirine göre bir üstünlükleri, ya da geride kalmışlıkları var mıdır?”
“Varlık Dergisi”nin 696. sayısında yayımlanan söyleşide Selahattin Hilav aşağıdaki yanıtı veriyor:
“Türk şiiri, Batı’dan alınmış olan hikâye ve roman gibi biçimlere oranla, daha yüklü bir gelenek taşıdığı ya da bize öyle tanıtıldığı için bugün de içine sokulmuş olduğu çeşitli deney ve sıralamalarda, daha zengin ve doyurucu görünmektedir. İstisnalar bir yana, şiirde ulaşılmış düzeyin, hikâyede ya da romanda sağlanmış olduğunu sanmıyorum.”
Bir yerde yazacak durumda değilken, yazmak için zaman ve heves bir araya gelmiyorken, farklı bir ben ve anlatıcı ile konuşmak onunla söyleşi yapmak üzere kolları sıvarız. Yazmak için bir şeyler öne sürmemiz, bir neden etrafında cümleleri toplamamız gerekir. Söyleşinin bundan farkı yok işin doğrusu. Ama nice zamandır görevi yerine getirmek, sırasını savmak, karşıdaki için bir şey yapmak niyetine yapılan bir şey söyleşi. Bir şey, evet. Edebi tür olarak nereye koyacağımıza emin olmadığım, adını da koyamadığım bir şey.
Ruşen Eşref Ünaydın adını anımsayanlar çıkacaktır mutlaka; edebiyatımızın anket, soruşturma, röportaj türünü Diyorlar ki adlı kitapta bir araya getiren yazarımızıdır kendisi. Evveliyatı var elbet bu işin de, Mithat Cemal Kuntay’dan bahsetmek gerekir ki mesele oldukça uzun. Ruşen Eşref 1918’de adından söz ettirir ki burun farkıyla geçer Kuntay’ı.
Soruyor Kuntay, ilk edebiyat anketimiz olduğu geçiyor kayıtlarda. 1909’da dönemin edebiyatçılarına altı soruluk bir anket göndermeye başlar Kuntay ama devamı gelir, geldi yanıt gitti soru 1919’u buluruz. Neyse, altı sorundan beşincisi şudur: Bizim Türk şairlerden kimi tercihen seversiniz.
Abdülhak Hâmit bu soruya “Fuzûli, Bâki, Nâbi, Nef’i, Nedim, Galip (…)” yanıtını vermiş ve bunlara saygısını belirterek devam etmiş: “… asıl ilhamımı Şinasi, Namık Kemal ve Recaizâde Mahmut Ekrem’den aldım.” Hamit’e bakar mısınız, kimlerden ilham aldığını açıklamakta hiç sakınca görmemiş, kendini bu şairlere çırak kılmak istemiş adeta. Şimdi bir şairin böyle bir cümle kurması düşünülmez ya hadi oldu diyelim, sosyal medyada linç edilmeyeceğine emin değilim.
Cenap Şahabettin bu soruya verdiği yanıtta sadece Fûzili’nin adını anmış. Süleyman Nazif biraz daha yakından yanıtlamış soruyı ve Cenap Şahabettin, Tevfik Fikret ve Hâlid Ziya adlarını sıralamış. Samipaşazâde Sezai’nin yanıtı müthiş: Nef’i ile Wagner’İ karşılaştırmış ve “İnsan Fûzuli’den daha fazla nasıl şair olabilir; Nedim’den çok şiir inceliğine nasıl sahip olabilir?” Son olarak herkesin yakından tanıdığı ama ne hikmetse “Kızıl Sultan”a yazdıklarıyla iletişim kurmakta mesafeli davrandığı Mehmed Akif “Eskilerden Fuzûli’yi, son zamanda yetişenlerden Namık Kemal’i, Ziya Paşa’yı, hayatta olanlardan da Hâmid’i pek severim, pek takdir ederim.”
1929 yılının 6 Mayıs’ında Akşam gazetesinde yayımlanan bir söyleşide sorar Hikmet Feridun Es:
“Peki, 835 Satır’ında kullandığın ifâde vasıtası nedir?”
“Mimârî” diye yanıt veriyor Nâzım ve ekliyor: “Benim için en iyi şâir mimara yakın olan şairdir. Edebiyatta e’mâl-i ebaa değil müsalletsat-ı küreviye hâkimdir.”
Gazeteciler için de iki kelam etmek gerek; ekran karşısına çıkıp kendini rezil edenler için olmazsa olmaz söyleşi üstadı Hızır Tüzel kitabı var: Dalga Gibi Geçerim. Hızır Tüzel soytarılıkla uğraşmaz, direkt sorardı, karşısındakinin sarayda ya da kulübede yaşadığıyla ilgilenmez, lüksüne ya da abartısına bakmaksızın, doğruya ulaşmanın en güçlü yanını sorgular, hicvin alnında biriken terle girerdi söze.
Şimdiki zamanı, eleştiriyi, edebiyatı ve söyleşiyi anlamak için sosyal medyadan ve vikipediden daha fazla kaynağa ihtiyaç duyduğumuz muhakkak. Üstelik kendi yazın ve sanat disiplinimiz dışında farklı disiplinlerden etkilenmeyi hesap etmediğimiz için betona gömülü bir memlekette yaşıyor olabilir miyiz, emin değilim. Dünyanın başka hangi ülkesinde bir iç deniz bakımsızlıktan öldü, bunun da yanıtı yok bende.
Filiz Bingölçe’nin Kadın Argosu Sözlüğü’nden uyarlayacak olursak “Arabadan soğanı almak kolay değil.”
Kaynak: Hüseyin Ferhad, Şark Belleği, YKY
Selahattin Hilav, Edebiyat Yazıları, YKY
Tahkikat-ı Edebiye, Hazırlayan: Handan İnci, Everest Yayınları
Hikmet Feridun Es, Bugün de diyorlar ki, Ötüken Yayınları
- Öteki-Siz 16 Ekim 2021 23:30
- Yazılıkaya Şiir Yaprağı 09 Ekim 2021 23:41
- Ayışığı şiir ve yaşam ısrarı 03 Ekim 2021 00:18
- Basın tarihimizden bir cimrilik hikayesi 26 Eylül 2021 00:09
- Pencere ya da penceye 19 Eylül 2021 00:05
- Suzy Storck ile kanat hareketleri 11 Eylül 2021 23:40
- Yanlış kokan dizeler 05 Eylül 2021 00:28
- Doğan Ergül’e mektup 31 Temmuz 2021 23:41
- Ahmed Arif’in saklı kitabı 17 Temmuz 2021 23:44
- Kutlu Adalı’ya mektup 10 Temmuz 2021 23:59
- Dönemeç’teki tanıdık insanlar 27 Haziran 2021 00:20
- Sennur’a durum mektubu 13 Haziran 2021 00:16