7 Haziran 2021

Anlatılan senin hikayen…

Fotoğraf: Vedat Türkali'nin 'Güven' romanı

Türkiye’de devlete yüklenen kutsallık, devlete ve paraya hükmedenlerin kirli çıkar ilişkilerinin de örtüsü oldu. Bu nedenle, Türkiye’nin resmi tarihi ile gerçek tarihi arasında devasa bir açı farkı vardır.

Biyografiler, hatıralar, mektuplar ve romanlar, resmi tarih ile gerçek tarih arasındaki boşlukların doldurulması bakımından çoğu zaman ilginç veriler sunabiliyor.

Mafya Lideri Sedat Peker’in, oyunun dışına itildikten sonra, eski yol arkadaşlarının icraatlarına dair ifşaatlarının bu kadar merakla izleniyor olması resmi anlatılarının sınırlarına işaret ediyor.

Biraz gerilere gidelim. 76-77 yıl kadar öncesine. 2. Dünya Savaşı yıllarına dair resmi anlatı ‘ustalıklı dış politika’ hikayesi üzerine kuruludur. Bu anlatıya göre, Türkiye, o dönemde ustalıklı uyguladığı denge politikası ile savaşın dışında kalmayı başarmıştır.

Peki o yıllar, Türkiye’deki hangi güçler, hangi sınıflar ve kurumlar açısından nasıl yaşanmıştır?

Bu sorunun yanıtını resmi anlatıda bulamazsınız. Vedat Türkali’nin 2 ciltlik ‘Güven’ adlı romanı, bir romanın kurgusal özellikleriyle birlikte okuru bu resmi anlatıların dışına çıkarır. Türkiye’de İngiliz, Sovyet, Alman ve başka büyük ülkelerin ajanlarının cirit attığı bu dönemde, -daha sonra adı Milli İstihbarat Teşkilatı- olan MAH’a (Millî Emniyet Hizmeti Riyâseti) dair anlatılanlar, resmi tarihin dillendirdiği başarı hikayelerinden farklıdır. Romanın kahramanlarından Nazif, MAH’ta çalışır. Kendi çıkarları nedeniyle yeraltı dünyasının pek çok kirli işine bulaşan Nazif için para en yüce değerdir. Nazif’i, Almanya ile yapılan krom ticaretinin o günkü savaş dengeleri nedeniyle yasaklanmasından sonra İngilizlere yanaşırken görürüz. Devletin yumruğunu kendi küpünü doldurmak için kullanan Nazif, Marksist öğrenci, işçi ve aydınların tutuklanarak işkence görmesinde pay sahibidir. Güven’de romanın birçok karakteri benzer kirli ilişkiler içindedir. Savaş yıllarında halk büyük bir yoksulluk yaşarken, devletin istihbaratı dahil olmak üzere çeşitli imkanlarını kullanarak servetlerine servet katanlar vardır. Devlet ve kurumları, bu kirli ilişkileri hem örter hem de realize eder.

Bugün Mafya Lideri Sedat Peker’in anlattıkları da, gerilim yüklü bir coğrafyadaki Türkiye’de, halktan devletin ve bu dönemde üstüne bir de siyasal iktidarın kutsallığına iman etmesi beklenirken, kimlerin nasıl semirdiğini, kirli ilişkilerin nasıl bir norm haline geldiğini gösteriyor. İfşa edilenlerin bir kısmı önceden biliniyor olsa da, üzerine yenilerin eklenmesi, bu ifşaatta adı geçenleri fazlasıyla tedirgin ediyor.

Nazif, Galip, Hüsnümelek ve Sermet beylerin kirli ortaklıkları Güven’de bir roman kurgusu bağlamında karşımıza çıkarken, 77 yıl sonra Bodrum Yalıkavak Marina’da çekilen fotoğraf karesi hiç de kurgusal olmayan gerçekliği ile önümüzde duruyor.

Azerbaycan petrolü üzerinden kurulan ittifaklar bağlamındaki çıkarlar silsilesinin belli bir bölümü yansırken, daha büyük kısmı ancak ima edilebiliyor.
Uyuşturucu ticaretinden, silah ticaretine kadar uzanan mali haritanın semizlendirdiği isimler, belli yönleriyle ifşa olsa da, biliyoruz ki, hâlâ ana aktörleriyle yaşıyor ve savaşıyorlar.

Buraya kadarki bölümü gece yazıp, yazıyı bağlamak için Peker’in son videosunu bekledim. İlginç bir şekilde denk geldi. O da, Vedat Türkali’nin en çok okunan romanı, ‘Bir Gün Tek Başına’ya gönderme yapıyor.

Peker’in son videosunda, gazeteciler, medya patronu, aranır durumdaki otel sahibi patronlar, AKP MYK üyesi, emniyet müdürü, savcı ve daha bir dizi aktör, aynı çıkar sofrasının etrafına dizilmiş olarak duruyor. AKP’nin seçim meydanlarında dağıttığı kahvenin Peker’in fabrikasından gelmesi, Almanya’daki Osmanlıların AKP’li politikacı aracılığıyla Peker tarafından mali olarak desteklenmesi… Tüm bunları ‘ajanlık’ iddiasıyla savuşturmak kolay değil.

Son olarak Gazeteci Abdurrahman Gök olmak üzere birçok gazeteci, politikacı ve hak savunucusunu susturup tutuklamak için uydurulan ‘gizli’ tanıklar üzerinden iddianamelere konulan senaryoları delil kabul ederek mahkumiyet kararları veren yargının, haftalardır konuşan ve ifşa ettiği ilişkileri içeriden bilen bir tanığı bizler gibi izlemesi birçok kişide, ‘Bu ülkede hiçbir şey değişmez’ düşüncesini besliyordur.
Yeniden Türkali’nin Güven’ine dönerek bağlayalım. Güven’deki karakterler romanın kurgusu bağlamında birer temsildi. Ancak Peker’in anlatımlarında o karakterler güncel isimleriyle canlanıyor. O da okumalı, eski yol arkadaşları da. Anlatılan onların hikayesi.

Güven’de bizlerin hikayesi de var. O da ‘Rahmi usta’ karakterinde vücut buluyor. Ortalığı kasvetin kapladığı dönemlerde değişim için sebatkar biçimde çaba göstermek önemlidir.

Kitlelerin korkutulup sindirilmiş olması, bu kirli ilişkilerde rolü olanlar için can simidi işlevi görüyor. Ama unutulmasın, cesaret ile esaret arasındaki fark tek bir harften ibaret.

Evrensel'i Takip Et